Bu Acılar Unutulmamalıdır
' '.Koca bir kasaba kül halini almış ve ortalığı çok fenâ bir koku kaplamıştı. Sokaklardan geçilemiyor, sokaklar bilinemiyordu. Her sokakta birçok vatandaş şehit edilmiş yatıyordu. Bazısının yalnız ayakları kalmış, bazısının yalnız bir kolu, bazısının yalnız bir başı kalarak diğer azaları simsiyah bir halde yanmıştı. Bu manzara karşısında hepimiz ağlıyor, biran önce kasabadan çıkmak istiyorduk''
' '. .'Köyü'ne vardık. Hâlâ yanan yıkıntılar arasından dereye doğru inmeye başladık. Yanmış ceset kokuları genizleri yakıyordu. Biraz ileride sımsıkı annesine sarılmış, bir kısmı yanmış kanlar içindeki bebeğin cansız bedenini gördük. Yarı yanmış insan ve hayvan cesetlerinin üstünden atlaya atlaya köyü geçtik. Derenin kenarına geldiğimizde, başları sağa sola atılmış başsız bir sürü beden karşıladı bizi. Dere hâlâ kıpkırmızı akıyordu''
' '.Bu biçareler her nasılsa kaçamamış, düşmanın eline düşmüşler. Bütün düşman askerleri tarafından ırzlarına tasallut edilmiş zavallıların, çıldırmışlar! Ayakları, kolları kırılmış, bütün vücutları, yüzleri simsiyah olmuş insan denecek halleri kalmamıştı. Bu manzara karşısında hepimiz hıçkırıklarla ağlıyorduk; 'İntikam!' ' İntikam!' sesleri göklere yükseliyordu''
' '.Yanan evlerin arasında köy meydanına doğru ilerledik. Caminin önüne geldiğimizde korkunç bir manzarayla karşılaştık; hâlâ yanan cesetlerden dumanlar yükseliyordu, genç, ihtiyar, çoluk, çocuk bütün köy ahalisi camiye doldurulup yakılmıştı''
' '.Köye yaklaştık. Bütün köy halkı çıkmış, ağlıyor ve dövünüyorlardı:
- Keşke bütün köy yanaydı da ırzımıza dokunulmasaydı!..'
' '.Babalarının gözleri önünde namusları payimal edilen kız çocukları' Karınları süngülerle deşilmiş, bebeleri parçalanmış hamile kadınlar' Göğüsleri parçalanmış, kolları bacakları kırılmış nice analar''
Dört asır dünyaya hükmetmiş şanlı Osmanlı İmparatorluğu için 1683 yılında yaşadığı II. Viyana Bozgunu, Felâket Seneleri' nin de başlangıcı olmuştur. Nizam-Âlem idealiyle yola çıkıp yabancı elleri yurt edinen Evlâd-ı Fatihan, tam 239 yıl devam eden çöküş dönemi boyunca, dünyanın o zamana kadar şahit olmadığı en vahşi ve acımasız zulüm ve katliamlarına maruz kalmışlardır. Bu zulüm ve katliamlar, İmparatorluğun son yıllarında daha da artmış, önce Balkanlar'da sonra da Türk'ün ebedî yurdu Anadolu'da daha da vahşi bir hal alarak, tarif edilmez acı ve ıstırapların yaşanmasına sebep olmuştur.
Bu acılar aslâ unutulmamalıdır.