Kuva-yı Milliye Şehri Gördes
Bugün, dağların ötesinde ormanlar içinde kendi halinde sessiz ve sakin bir Anadolu şehri olan Gördes, çok eski çağlardan yakın zamanlara kadar kervanların ve seyyahların sıkça uğradıkları önemli bir ticaret ve turizm merkezi idi. İlkçağın en önemli ticaret yolu olan ve Efes'ten başlayıp bütün Anadolu'yu geçerek Mezopotamya'ya kadar uzanan Kral Yolu için Gördes de önemli uğrak yerlerden biriydi.
Efes'ten sonra, İlkçağ'ın güçlü devleti Lidya'nın başkenti olan Sardes (Sard) şehrine uğrayan bu ticaret yolu için Gördes hayati önem taşımaktaydı. Başkente ve Kral Yolu'na çok yakın mesafede bulunan Gördes, ürünleri ve zenginlikleriyle tüccarların vazgeçemediği nadide merkezlerdendi. Büyük bir kalenin de bulunduğu Gördes, aynı zamanda güçlü bir istihkâm şehriydi ve askerî ve siyasî öneme de sahipti. Gördes, bu önemini Ortaçağ (Roma, Bizans) dönemlerinde de devam ettirmiştir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de önemli bir ticaret ve kültür merkezidir Gördes. Osmanlı Hazinesi'nin önemli bir bölümü Gördes'te saklanırdı. Gördes bu özelliğini, 20. Yüzyıla yani Yunan istilasına kadar sürdürmüştür.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında Gördes, bir süre daha bu özelliğini korumuştur. Ancak motorlu taşıtların kullanılmaya başlamasıyla birlikte, demiryollarından sonra karayollarının da önem kazanması ve bu yollar için düz arazilerin tercih edilmesi sebebiyle Gördes ve Gördes gibi engebeli arazilerde kurulu şehirler artık yavaş yavaş eski önemlerini kaybetmeye başlamışlardır. Yangında harap olan Gördes bir de heyelan sebebiyle büyük bir göç olayı yaşamış ve ahalisi bu yüzden fakir düşmüş, eski ekonomik gücünü kaybetmeye başlamıştır. Buna rağmen Gördes, halıcılık ve tütüncülükteki başarısı ve ahalisinin çalışkanlığı ve üretkenliği sayesinde 70'li 80'li yıllara kadar ekonomik gücünü devam ettirmiş, ancak 90'lı yıllardan itibaren halıcılığın önemini kaybetmesi, tarımda yapılan reformlar ve sanayileşmenin getirdiği sorunlar nedeniyle daha da fakirleşerek bir kırsal bölge şehri haline gelmiştir.
Ekonomisi tamamen tarım, hayvancılık ve el sanatlarına dayalı olan Gördes, bu sektörlerdeki olumsuz gelişmeler ve genç nüfusun hızla dışarıya akın etmesi sebebiyle büyük travma yaşamış, bu durumdan kurtulmak için çareler aramaya başlamıştır. Gördes'te birkaç kez sanayi (fabrika) denemesi de olmuş ama başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Büyük ümitlerle açılan Süt Fabrikası ve Halı Fabrikaları kısa süre sonra kapatılmak mecburiyetinde kalınmıştır. Açılan yüksekokul sayesinde az da olsa ticarî faaliyetini sürdürebilmektedir.
Peki, köklü bir tarihe ve kültüre sahip Gördes için, her şey bitmiş midir? Bacalı sanayi başarılı olamamıştır ama bir de bacasız sanayi dediğimiz turizm vardır. Acaba bu yönde adımlar atılamaz mı? Sahip olduğumuz değerler canlandırılıp Gördes yeniden bir kültür ve turizm merkezi haline getirilemez mi?
'Cihân-ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler,
Ol mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler.' demiş şair.
Hayâlî'nin söylemiş olduğu fevkalade derin anlamlar içeren bu söz bize bir şeyler fısıldamaktadır. Tıpkı denizdeki balıkların içinde yüzdükleri denizin farkında olmamaları gibi biz de yıllardan beridir deryanın içinde yüzüyoruz ama deryanın farkında değiliz.
Bu derya dediğimiz şey nedir? Bizim mazimiz, kültürümüz, değerlerimiz'
Gördes, sahip olduğu tarihî, turistik ve doğal zenginlikleriyle keşfedilmeyi bekleyen gizemli bir kıta gibidir. Fazla uzaklara gitmeye de gerek yoktur. Bundan yüz yıl öncesine gitmemiz kâfi.
Yüzüncü yılını yaşadığımız ve hâlâ hafızalardaki tazeliğini koruyan İstiklâl Harbimizin bizim için değeri çok büyüktür. İngilizlerin taşeronluğunu yapan Yunanlılar 15 Mayıs 1919'da İzmir'i, 26 Mayıs 1919'da Manisa'yı ve daha sonra da Saruhanlı, Ahmetli ve Turgutlu'yu da işgal ederek Akhisar'ın ve Salihli'nin kapılarına dayandılar. Nihayet oraları da istila edip daha içerilere doğru hızla ilerlemeye başladılar. Ancak burada Gördes vardı, Gördesliler vardı. Gördes'in vatan sevdalısı yiğitleri; Mehmetleri, Ahmetleri, Mustafaları, Ethemleri, Makbuleleri vardı. Daha İzmir işgal edildiği gün toplanarak tepkilerini bütün dünyaya duyurmuşlar ve düşmana karşı mücadele kararı almışlardı. Manisa'nın işgal edildiği gün de Kuvayı Millîye Cemiyeti'ni ve Birliklerini kurarak düşmana karşı ilk harekâtı başlattılar. Gördes'in kahraman evlâtları, kendi gayretleriyle düşmana karşı adeta etten bir duvar olup aman vermediler. Hacı Ethem Bey başkanlığında kurulan Kuva-yı Millîye Cemiyeti ve Nasuhoğlu Mustafa Bey kumandasında oluşturulan iki yüz kişilik atlı Kuva-yı Millîye Birliği ve Molla Mehmet Efendi kumandasındaki Muzaheret Birliği iki yıl Salihli- Gölmarmara-Akhisar hattında düşmana set oluşturmuş, düşmanın daha içerilere girmesine izin vermemiştir.
Balıkesir'de ve Alaşehir'de toplanan Millî Kongrelere temsilciler göndererek vatan savunması konusunda alınan bütün kararlarda rol sahibi olmuştur. Bu arada Parti Pehlivan Ağa, Halil Efe gibi Kuva-yı Millîye müfreze kumandanlarına kız vererek onların da birer Gördes sevdalısı mücahitler olmaları sağlanmış, onlar vasıtasıyla Sarı Mehmet Efe, Çerkez Çakır Efe, Ali Efe, Nevrekoplu Osman Çavuş ve isimlerini sayamadığımız daha birçok kahramanı da sinesinde toplamayı başarmıştır. Düşman bütün kuvvetini yığmış Gördes'i işgal etmişti. Buna rağmen Gördes'in yiğitleri durmadılar. Kaymakam İbrahim Ethem Bey'in Akıncı Müfrezelerine katılarak Gördes dağlarını Yunanlılara zindan ettiler. TBMM Hükûmeti tarafından atanan ve Gördes'te de Kaymakam vekilliği yapmış olan Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey kumandasında; Gördes, Demirci, Sındırgı, Simav, Selendi ve Kula mıntıkasındaki dağlarda tam 22 ay sıcak soğuk demeden mücadele ederek düşmanın 10.000'in üzerindeki askeri gücünü buralarda tutarak zaferin kazanılmasında büyük pay sahibi olmuşlardır.
Gördes'in kahraman evlatları, 1922 Haziran'ın da Türk Ordusu'nun harekete geçeceğini haber alınca tüm köyleri organize ederek zafere hazır hale getirdiler ve nihayet 5 Eylül 1922 günü dört koldan Gördes'e girerek düşmanı bu güzel ata yurdundan kovdular. Düşman ardına bile bakmadan büyük bir panik içinde kaçıp gitti.
Gördes, Akhisar ve Manisa'dan kaçıp gelen Kuvvacıların sığınağı ve karargâhı olmuş, onları bağrına basarak, zafer kazanılana dek her türlü düşman baskısına ve tehdidine rağmen desteğini sürdürmüş ve hiçbir zaman düşmana boyun eğmemiş, yakın tarihimize adını altın harflerle yazdırmış bir Kuvayı Millîye şehridir.
Yakın tarihimizde, gösterdikleri kahramanlıkları ve başarılarıyla güzel ünvanlar kazanmış ve bu gün bu ünvanları gururla taşıyan şehirlerimiz vardır; ; Kahraman Maraş, Gazi Antep, Şanlı Urfa gibi. Bir de özellikleriyle ve başarılarıyla sloganlaşmış şehirlerimiz; Çanakkale Geçilmez, Kayı Şehri Bilecik, Kuvayı Millîye Şehri Balıkesir, Kongreler şehri Sivas, Gül şehri İsparta, Şehzadeler şehri Manisa, Halıkenti Demirci gibi' Demirci son yıllarda çok güzel bir slogan daha bulmuştur kendine; Demirci Akıncıları. Halıkent'ten sonra keşfedilen bu yeni slogan ile Demirci'nin adı daha da bir anlam kazanmıştır.
Her şeyden önce Gördes, Millî Mücadelemizde oynadığı rol, Kuva-yı Millîye'ye verdiği destek ve sahip olduğu sayısız şehit ve gazileriyle bir Kuva-yı Millîye şehri olarak anılmaya lâyıktır ve bunu fazlasıyla hak etmiş bir gazi şehirdir. Yurt sathında tanınan ve anılan Gördes Kızı Şehit Makbule Hanım'ın yanında gösterdikleri fedakârlık ve kahramanlıklarıyla destanlaşan daha birçok şehit ve gazileri sinesinde barındıran Gördesimizin de tıpkı Balıkesir gibi Kuva-yı Millîye şehri olarak anılmaya ve bu ünvanı taşımaya elbetteki hakkı vardır.
İşte bu nedenlerle, bir tarih ve kültür şehri olarak Gördes, bölgemizin sayılı merkezleri arasına girebilir.
Eski Gördes'in canlandırılmasıyla ilgili bir projenin kabul gördüğünü sevinerek öğrenmiş bulunuyoruz. Başta Kaymakamımız Sayın Bekir Abacı ve Belediye Başkanımız Sayın Muhammet Akyol olmak üzere bu işte emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.
Yapılması gereken bir önemli proje de yukarıdan beri anlatmaya çalıştığımız; 'KUVA-YI MİLLÎYE ŞEHRİ: GÖRDES' Projesidir.
Gördes'in adını, şanını ve gizli kalmış şöhretini açığa çıkaracak bu proje dâhilinde yapılması gereken çok önemli işler vardır: Birincisi; Gördes'in tam merkezinde, Şehit Makbule Hanım Meydanı'nın hemen yanında bulunan eski Askerlik Şubesi binasının güçlendirilip aslı bozulmadan restore edilerek 'KUVA-YI MİLLÎYE MÜZESİ' haline getirilmesidir. Bu binanın, Yeni Gördes'in kuruluşuna şahit olan ve bugün maalesef çok az sayıda kalmış nadide eserlerinden biri olması sebebiyle değeri çok büyüktür. İkincisi ise; Gördes'in kahramanlarının temsilî türbelerinin ve güzel bir anıtın bulunduğu 'GÖRDES ŞEHİTLİĞİ' dir. Şehitlik için en uygun yer olarak; Eski Gördes'te Kabristan girişinde Şehit Molla Mehmet Efendi'nin türbesinin bulunduğu Garipler Mezarlığı'nın yanındaki boş alanın değerlendirilmesinin isabetli olacağını düşünüyorum.
Eğer bunlar gerçekleştirilebilirse; Gördes geç de olsa gerçek kimliğine kavuşacak, övgüyle söz edilen bir belde haline gelecektir. Bunun için öncelikli olarak yapılması gereken iş; Gördes'e hakkını teslim etmek ve hak ettiği ünvanını geçte olsa vermektir; ' KUVA-YI MİLLÎYE ŞEHRİ: GÖRDES'
Ve şehrin girişine, çıkışına, terminale, çarşıya, pazara, meydana, otobüse, taksiye, dağa, taşa, her yere bu sloganı yazmak ve sahiplenmektir'