Maymunlar Cehenneminden Kaçış

Kazım GERMİYANOĞLU kgermiyanoglu@hotmail.com

Amerikan yönetiminin talimatıyla birçok filme imza atan Hollywood'un maksatlı ve beklentili, 70'li yılların hayal mahsulü, ilginç ve bir o kadar da sürükleyici filmleri; 'Maymunlar Cehennemi', 'Maymunlar Cehennemine Dönüş' ve 'Maymunlar Cehenneminden Kaçış'.
 O yıllarda gişe rekorları kıran ve günümüzde bazı TV kanallarında da gösterilen bu filmleri izleyenler, zevkle seyrettikleri ama bir anlam veremedikleri bu filmlerle ilgili olarak şu soruyu mutlaka kendilerine sormuşlardır; ' Bu filmler niçin çekildi?'
            Hollywoodboş yere film çekmez. Mutlaka bir amacı ve hedefi vardır. Çünkü Hollywood, dünyayı yönetmeye talip uluslararası bir örgüt ve ABD yönetiminin güdümündeki en etkili propaganda vasıtalarının başındadır. Yıllar öncesinden yazılan senaryolar, zamanı geldiğinde en usta yönetmenlerce en usta oyunculara çektirilir. 80'li yılların 'The Message (Çağrı)' ve 'Ömer Muhtar' ve 2000'li yılların Kingdom of Heaven (Cennet'in Krallığı- Selahaddin Eyyûbi)' filmleri gibi. Dikkat edilirse hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan büyük paralarla ve ustaca çekilen bu filmler, bir anda izleyenleri etkisi altına alarak önce duygu ve düşüncelerini sonra da dünya görüşlerini değiştiriverir.
             Yıllar sonra yaşanacak bir doğa olayı, bir savaş ya da sabotaj da bu filmlere konu olabilir; 'Marmara Depremi' ' İkiz Kulelere Saldırı' ' Tsunami' vs. gibi.                                                                                       
            Peki, 1968 ve 1971 yapımı 'Maymunlar Cehennemi' adını taşıyan bu seri filmler niçin çekilmişti?
Filmleri kısaca bir düşünelim; 'İnsanlar normal yaşantısında, üç astronot havalanıyor, yolculukları esnasında yıllarca süren bir uykuya dalıyorlar, uyandıklarında dünya elden gitmiş, birtakım yaratıklar (maymunlar) peydahlanmış ve dünyaya hâkim olmuşlar, insanları hayvan olarak görüyor ve o şekilde muamelede bulunuyorlar, az sayıda insan ne yapacaklarını şaşırmış vaziyette bir o yana bir bu yana koşuşuyor, sığınacak yer arıyorlar. Ama maymunlar güçlü, her yere hâkim, insanlara çok acımasız davranıyorlar. En sonunda insanlar, maymunların üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalıyorlar.'
            Bu senaryo size neyi hatırlatıyor?
            Bir zamanların Müslüman Dünyası ve bu günkü dünya'
            Bu günkü Ortadoğu ve maymunlaşmış insanlar'
             Büyüklerimizin anlattığı ibretlik hikâyeler vardır. İşte onlardan bazıları:
            Vaktin birinde insanlar o kadar cahil duruma düşmüşler ki; o yıllarda soba yok, kalın meşe odunları odaların içindeki ocaklıklarda yakılır, soğuktan donan insanlar bu ocaklığın etrafını çevirerek otururlar ve ayaklarını ateşe uzatarak ısınmaya çalışırlarmış. Yanlarına birer çanak içinde çamur almayı da ihmal etmezlermiş. Ayakları ateşten yandıkça çamurdan alıp yanan yerlerine sürerler saatlerce ateşin karşısından ayrılmazlarmış. Bir gün bir yabancı gelmiş, bu manzarayı görmüş; 'Yahu! Demiş, neden çamurla uğraşıp duruyorsunuz? Ayağı yanan ayağını çeksin yanmaktan kurtulsun.' 'Ya! Demişler, öyle mi, nasıl yani?' Deyip ayaklarını ateşten çektiklerinde ayaklarının yanmadığını anlamışlar. Birbirlerine bakıp konuşmuşlar; ' Akıl arttı, bereket kalktı.'
            Bir başka hikâye de şöyle;
            Eskiden her evde bir denk taşı ya da yük taşı denilen bir taş veya bir kütük bulunur imiş. Bazıları da komşularına gidip; ' Komşu şu kütüğü ver de, bir değirmene varıp geleyim.' Deyip isterlermiş. Bu taş veya kütük, bir yere bir çuval ya da bir sele içinde eşya götürdüklerinde eşeğin bir tarafına bu kütüğü bağlayıp dengeyi sağlamak için kullanılırmış. Yani, eşyanın yarısını başka bir çuvala aktararak dengeyi sağlamayı düşünemezlermiş insanlar.
            Cahillik ve yoksulluk, insanı insanlıktan çıkarır. 1900'lü yılların başında sadece Anadolu'da 2000 İngiliz ajanı cirit atıyor. Diğer İslâm ülkelerini siz düşünün. Bunların birçoğu da din adamı rolünde.
İslâm'ı hurafe dini haline getirmek, Müslümanları Kur'an ve Sünnet' ten uzaklaştırmak için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar. Yüzyıllar boyunca Müslümanların uğraştığı en güzide meslekler bir bir terkediliyor. Gâvur mesleği haline geliyor. Diyorlar ki bu ajanlar; ' Ey cemaat! Siz çok günahkârsınız. Çok büyük günahlar işliyorsunuz. Hiç Allah'ın yarattığı buğday taşın altında ezilir mi? Nasıl vicdanınız dayanıyor. Yarın siz de aynı şekilde ezilip un haline getirileceksiniz. Aklınızı başınıza toplayın. Bırakın bu işi gâvurlar yapsın!'
Bir diğer tarafta başka bir hoca(!); 'Ey Cemaat-i Müslimin! Halâ akıllanmayacak mısınız? İnşaatlarda çukurlara attığınız ve fokur fokur kaynattığınız o taşlar yok mu? Allah'ın özene bezene yarattığı kireç taşları. Siz hangi selahiyetle onu soğuk suya atar da fokur fokur kaynatırsınız. Behey Allah'tan korkmaz mısınız? Yarın siz de Cehennemde böyle cayır cayır yanacaksınız. Bırakın bu işi gâvurlar yapsın!' Böyle diye diye Müslümanların en önemli iki mesleği olan Değirmencilik ve İnşaatçılık, Rum ve Ermenilerin eline geçmiş, o yılların büyük para getiren bu iki sektörüne tamamen Hristiyanlar hâkim olmuşlar.
Doktorluk, Mimarlık, Mühendislik gibi meslekler de zaman içerisinde birer gayrimüslim mesleği haline gelivermişler. Müslümanlara sadece tarım ve hayvancılık kalmış. Sonraki yıllarda onları da bitirmek için büyük çapa sarf ettiklerini biliyoruz.
Beyinleri durmuş, mankurtlaşmış ve nihayetinde maymunlaşmış zavallı Müslümanlar, bu gün Cehenneme dönen yurtlarından arkalarına bile bakmadan kaçıyorlar. Bazıları ise kaçmak için sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar.
            Yıllarca boyun eğdikleri ve taklit ettikleri Medenî(!) Dünya onlara hiç de merhamet etmiyor. Onları daha da maymunlaştırmak için elinden ne geliyorsa yapıyor. İçlerinden seçtiği ve eğitip en modern silahlarla donatarak üzerlerine saldığı goriller, insanlara aman vermiyor; yakıyor, yıkıyor, boğazlıyor. Üstlendikleri vazifeleri en iyi şekilde yerine getiriyorlar.
Ancak yine olan, insan olarak dünyaya gelmiş ve insan olarak yaşamak isteyen nice masum canlara oluyor.