Takmıyor muyuz?

Kazım GERMİYANOĞLU kgermiyanoglu@hotmail.com

İshalden şikâyetçi biri hemen hastaneye gider. Ancak belgeleri karışan adamı yanlışlıkla psikiyatri servisine havale ederler. 15 gün süren tedaviden sonra taburcu olur. Arkadaşı sorar:
            -Ne oldu? Geçti mi ishal?
            -Hayır, geçmedi ama artık takmıyorum.
                                                                    ***
            Dört aydır korana virüsle yatıyor, korana virüsle kalkıyoruz. Her gün televizyonlarımızdan birinci haber olarak korana virüs haberlerini dinliyoruz. Haberlerin, korona ile başlayıp korona ile bittiği günler de oluyor. Hemen her gün, Sağlık Bakanımız ekranlar karşısına geçip, korona ile ilgili günlük istatistiksel bilgiler veriyor, bilim kurulumuz sürekli çalışıyor, tavsiyelerde ve uyarılarda bulunuyorlar. Artık gündelik bir konu haline geldi. Korona haberlerini dinlemedik mi bir eksiklik hissediyoruz.
            İki hafta önce, Ankara'nın Dikimevi semtinde oturan dünürümün misafiriyiz. Apartman kapısından çıkmamızla birlikte 9-10 kişilik bir grup genç,  yüksek sesle şakalaşarak ve kahkahalar atarak geçtiler önümüzden. Baktım; ne sosyal mesafe, ne de maske. Hiçbirinde maske yoktu ve dirsek dirseğe temas halindeydiler. Benim, kaygıyla ve hayretle bakışımdan anlamış olacak ki, yüzünden hiç maskesini düşürmeyen dünürüm:
-        Sen istediğin kadar maske tak, bunlar hep böyle işte! dedi.
Ankara'nın en merkezi yerlerinden biri; Dikimevi. Hepsi de 20-25 yaşlarında gençler.
Salgın süreci başladığında öyle bir hava estirildi ki; virüsten, sadece yaşlılar, özellikle 65 yaş üstü yaşlılar etkileniyor, gençler dirençli oldukları için etkilenmiyorlardı. Bu söylentilerin, gençleri etkileyebileceği hiç düşünülmedi herhalde. Ancak daha sonraki süreçte, salgının, yaşlılar kadar gençleri de etkilemesi, genç, ihtiyar demeden ölümlerin artması ve cezaların da etkisiyle, Mayıs ayı sonlarına doğru, vaka sayılarında düşüşler ve virüsten ölümlerde azalmalar görülmeye başlandı.
Ancak, Türklerin gen yapısının virüse karşı dayanıklı olduğu, virüsün yaz aylarında etkisinin azalacağı yolundaki söylentiler, diğer ülkelerdeki vahim manzaraların televizyon ekranlarından sıkça gösterilerek, virüsle mücadelede başarılı olduk yolundaki açıklamalar ve nihayet Haziran ayının başlamasıyla birlikte kısıtlamaların tek tek kaldırılması neticesinde, düşüşe geçen ve oldukça azalan vakaların tekrar yükselişe geçmesi ve virüsten ölümlerin artması bilim adamlarımızı ve ilgilileri tekrar düşündürmeye ve kaygılandırmaya başladı. Nihayet vakaların, özellikle 25-45 yaş gurubundakilerde yoğunlaştığı ve bu gurubun en hareketli taşıyıcı grup olduğu açıklandı.
Alınan onca tedbire, kısıtlamalara ve çalışmalara rağmen salgının tekrar dalga dalga yayılması, bilim kurulunu ve ilgilileri tekrar harekete geçirdi. Yeni sloganlar üretilmeye ve yeni mücadele yöntemleri belirlenmeye başlandı.
Ancak,  3 aylık esaretin ardından birden hürriyete kavuşmanın verdiği sarhoşlukla olacak çektiğimiz sıkıntılar hemen unutuluverdi. Plajlarımızda iğne atsan yere düşmeyecek sanki, kim kime dum duma. Eğlence yerlerimiz dolup taşıyor. Maskeli, mesafeli ve gayet mütevazi yapılmasına izin verilen düğünlerimiz eskisinden daha debdebeli daha da samimi, el ele kol kola, maskeler havalarda; vur patlasın, çal oynasın. Kafeler, kahvehaneler, lokaller yine eskisi gibi; yan yana, dirsek dirseğe, masalar yine dörtlenmiş; bir yanda taş şakırtıları diğer yanda al papazı ver kızı.
              'Vakalar artıyormuş, yeni salgınlar gelecekmiş.' 
' Olsun canım, onu da atlatırız.
   Takmıyoruz artık!'