Yangın-V
Gördes, masmavi ve ışıl ışıl bir günün ardından karanlık bir geceye bürünmüştü. Evlerin çok zor fark edilen cılız lamba ışıkları karanlıkta bir bir kaybolurken, Hacı Ethem Bey'in evindeki bütün lambalar ışıl ışıl etrafı aydınlatıyorlardı. Gördes için büyük önem taşıyan toplantı bütün heyecanıyla devam ediyordu.
Rüştiye Mektebi Tarih Muallimi Nevzat Bey söz isteyerek ayağa kalktı:
- Efendiler! Milletçe çok karanlık günler yaşıyoruz. Ancak, gerek Hacı Bey'in ve gerekse Müftü Efendi'nin de ifade ettikleri gibi; dün Trablusgarp'ta, Rumeli'de, Kafkasya' da yaşananlar, bugün Anadolu'da yaşanıyor. Tarihimize baktığımızda; milletimiz için felâket senelerinin, iki yüz elli sene evvel ordularımızın Viyana önlerinde bozguna uğramasıyla başladığını görürüz. Vezir-i Azam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın yaptığı İkinci Viyana Muhasarası'na kadar hep kazandık, ya da kazandıklarımızı elimizde tuttuk. Ancak; Viyana bozgunundan sonra mütemadiyen kaybetmeye başladık. Ecdadımızın bin bir güçlükle sahip olduğu toprakları, maalesef bozuk para gibi harcar olduk. Bizi hiçbir zaman dışarıdan yıkamayan ve yıkamayacak olan düşman, içeriden yıkma taktiğini yeniden tatbikata koydu. İçimizden hainler buldu, evet hainler! İlk ihanet eden Kırım Hanı Murat Giray oldu. Kara Mustafa Paşa, aynı kanı ve imanı taşıdıkları Kırım Hanı'na çok itimat ediyordu. Hristiyan Dünyası'nın son kalesi Viyana'yı, öyle kıskaca almıştı ki; ha düştü ha düşecek. Viyana'nın kurtuluşu, ancak dışarıdan gelebilecek yardıma bağlıydı. Büyük bir harp ustası olan Kara Mustafa Paşa, bunu da düşünmüş, Viyana'ya yardımcı kuvvet gelebilecek tek geçide çok güvendiği Murat Giray Han'ın komutasındaki Kırım Eyalet Ordusu'nu yerleştirmişti. Papa'nın çağrısı üzerine bütün Avrupa'dan toplanan güçlü Haçlı Ordusu, Polonya Kralı Jan Sobiyeski kumandasında Viyana' ya yardım için harekete geçti. Haçlı Ordusu'nun, Kırım Hanı'nın tuttuğu geçitten başka Viyana'ya ulaşabileceği bir yolu yoktu. Doğru bu yola yöneldiler. Ancak Kırım Hanı, Haçlı Ordusu'na saldıracağı yerde bir tepeden onların geçişini seyretmeyi tercih etti. Onun bu lakayt tavrı üzerine yanında bulunan Kırım Müftüsü dehşete kapılmış ve Murat Giray'a:
- Han'ım! Haçlı Ordusu buradan geçerse, bu Devlet-i Âliye ve Âlem-i İslâm için felâket olur, lütfen vazifenizi yapınız, müdahale ediniz! diyerek ikaz ettiği halde Murat Giray aldırış etmeyip:
- Osmanlı Paşa' sına kinim vardır! Bu zaferi kazanırsa kahraman olur! O, bu zaferi kazanmamalı Müftü Efendi! Diyerek, ileride önce kendi mensubu bulunduğu Kırım ahalisinin ve sonra da Âlem-i İslâm'ın mahvına sebep olacak ihanetini fütursuzca sergilemiştir. Haçlı Ordusu, elini kolunu sallayarak rahat bir şekilde bu geçitten geçip, Viyana'yı muhasara etmiş olan Osmanlı Ordusu'na arkadan saldırmış, iki ateş arasında kalan ve böyle bir ihaneti hiç beklemeyen Kara Mustafa Paşa ne yapacağını şaşırmış, netice de; kat'i surette vuku bulacak olan bir fetih kaybedildiği gibi, hem Osmanlı Ordusu'nun, hem de Sadrazam Kara Mustafa Paşa'nın felâketlerine sebep olmuştur. Osmanlı Ordusu, çok büyük kayıplar vererek geri çekilmek mecburiyetinde kalmış ve belki de tarihe büyük bir fatih olarak geçecek olan Sadrazam Kara Mustafa Paşa, Padişahın gönderdiği cellatlar tarafından daha İstanbul'a dönemeden Belgrat'ta yakalanarak idam edilmiştir. Peki, tamamen şahsi kin ve ihtiraslarının esiri olarak vazifesini ifa etmeyip büyük bir ihanet sergileyen Kırım Hanı Murat Giray hedefine ulaşmış mıdır? Evet, o an için belki de' Ama bu ihanetinin bedeli çok ağır olmuştur; O tarihten sonra Ruslar Kırım'a hiç rahat vermemişlerdir. Murat Giray'ın bu ihanetinden sonra Kırım'da hiç huzur kalmamıştır. Bu ihanet, Kırım için acı, elem ve ıstırap dolu günlerin başlangıcı olmuştur. Kırım, tarihte misli az görülen çok büyük katliamlara sahne olmuş ve nihayet o güzelim Türk Yurdu, Moskof diyarı haline gelmiştir. İşte, görüldüğü gibi hiçbir ihanet bedelsiz kalmıyor. Lâkin bu ihanetlerin arkası kesilmedi. Halen de devam ediyor. Tarihten ders almasını bilseydik bu hallere düşmezdik. Mühim olan, hatalarımızı görebilmek ve daha fazla bedel ödemeden bu hatalardan vazgeçmektir. Yüce Yaradan'ın yardımıyla çok acı ve elemler yaşadığımız bu günler de geçecektir. Hür ve mesut olduğumuz o güzel günleri hep birlikte göreceğiz inşa Allah!
Muallim Nevzat Bey'in bu sözleri, salonda bulunanları derin düşünceye sevk etmişti. Evet, tarihten alınacak çok büyük dersler vardı. İşte şimdi de tarih tekerrür ediyor; Gördes'i kolay kolay hafızalardan silinmeyecek çok çetin günler bekliyordu.
Salondaki sessizliği Hacı Ethem Bey'in gür sesi bozdu:
- Arkadaşlar! Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, İstanbul'dan ayrılıp Anadolu'ya geçtiler. En kısa zamanda, Sivas'ta, millî bir kongre toplanması hususunda Amasya'dan bir tamim yayınladılar. Tamimde deniliyor ki; 'Vatanın istiklâli ve milletin istikbali tehlikededir. İstanbul Hükûmeti üzerine aldığı mesuliyetin icaplarını yerine getirememektedir. Bu sebeple; memleketin en emin yeri olan Sivas'ta millî bir kongre toplanmalıdır. Bu kongreye, her vilayetten milletin itimadını kazanmış üç delegenin seçilerek acilen yola çıkarılması icap etmektedir. Bu işin millî bir sır halinde mahrem tutulması esastır.' Arkadaşlar! Görüldüğü gibi bu, yeni ve hayırlı bir hareketin başlangıcıdır' Vakit oldukça ilerledi. Dert büyük olunca söylenecek söz de çok oluyor. Hülasa; şu anda endişe edilecek bir hâl yok. Gidin hanımlarınıza, çocuklarınıza, komşularınıza anlatın. Onları da rahatlatın. Bizim için önemli olan, düşman gelinceye kadar geçecek zamanı en iyi şekilde kullanmaktır. Gördesliler olarak Cenâb-ı Hakk'a şükredelim ki, düşmanla aramızda hâlâ dağlar var. Bu toplantılarımız devam edecek, dışarısıyla irtibattayız, vuku bulan hadiselerden günü gününe haberimiz oluyor. Dağlarda çetelerimiz faaliyet halinde. Ancak bunlar başına buyruk birbirinden kopuk ve bazı çeteler zaman zaman ahaliyi de rahatsız ediyorlar. Evvela bu kuvvetlerimizin bir araya toplanıp daha tesirli hale getirilmeleri lâzım. Ayrıca çalışmalarımızın daha esaslı ve verimli bir halde yürütülmesi için teşkilatlanmamız lâzımdır. Yurdun çeşitli bölgelerinde vatanseverler bir araya gelip Müdafaa-i Hukuk-i Milliye Cemiyetleri çatısı altında toplandılar. Her cemiyet, kendi Kuvayı Millîye Teşkilatı'nı kurarak işgalci düşmanlara karşı mücadele veriyor. İlahî emri bilirsiniz; 'Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.' Biz de kazamızı ve havalisini düşmanlardan korumak ve kuvvetlerimizi daha tesirli hale getirmek istiyorsak kasabamızda Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurarak Kuvayı Millîye hareketini başlatmalıyız.
- Doğru! Hacı Bey haklı! Hemen kurmalıyız! sesleri odada yankılandı.
Gördes Kuvayı Millîye Cemiyeti adıyla kurulan bu cemiyete orada bulunanların tamamı üye oldular.
Hacı Ethem Bey:
- Arkadaşlar! Cemiyetimiz kurulmuştur. Vatanımıza, milletimize ve Gördes'imize hayırlı olsun!
- Âmin! Âmin! Hayırlı olsun! Sesleri salonu inletti.
Hacı Ethem Bey:
- Cemiyet reisimiz olarak Müftü Efendi'yi teklif ediyorum, dedi.
Müftü İsmail Hakkı Efendi başını iki tarafa çevirip eliyle ret işareti yaparak:
- Beni, böyle yüce bir göreve layık gördüğünüz için teşekkür ederim. Teveccüh gösterdiniz, sağ olun. Ancak, ben bu beldenin münevver ve faal bir şahsiyeti olarak zat-ı âlinizin cemiyet reisliğine daha münasip olacağına inanıyorum, dedi.
Hacı Ethem Bey'in bütün ısrarlarına rağmen Müftü Efendi, cemiyet reisliğini kabul etmemekte direndi.
- Ben, bu kazanın bir din adamı olarak üzerime düşen her türlü vazifeye hazırım. Lâkin bu makam sizindir. Lütfen ısrar etmeyiniz!
Salondan 'Müftü Efendi haklı! Doğru söylüyor!' seslerinin de yükselmesi, Hacı Ethem Bey'in daha fazla ısrar etmesine mani oldu. Hacı Bey:
- Peki öyleyse! Yalnız Alaşehir' de toplanacak olan kongrede cemiyetimizi Müftü Efendi'nin temsil etmesi şartıyla bu vazifeyi kabul ediyorum, dedi.
- Kabul! Kabul! Sesleri ve Müftü Efendi'nin de:
- Peki, mademki öyle arzu ediyorsunuz kabulümdür, demesiyle cemiyet yönetiminin teşkiline geçildi. Bütün üyelerin tasvibiyle Gördes Kuvayı Milliye Cemiyeti İdare Heyeti üyeliklerine; Hacı Ethem Bey'in başkanlığında veznedar; İhtiyat Zabiti Germiyanlı Hamdi Bey, iaşe reisi; İhtiyat Zabiti Nail Bey, diğer üyeliklere; Vaiz Kıranşıhlı Ahmet Efendi, Hacı Musa zade Namık Efendi, Lağımcı zade Emin Efendi, Nasuh zade Mustafa Efendi, Alanyalı Bekir Efendi, Topalağa zade Tevfik Efendi, Gani Paşazade Muallim Şevket Bey, İhtiyat Zabiti Muallim Ali Naki Bey seçildiler.
(Devam edecek)