Yeni Bir Dünya
- Ben bu topraklarda doğdum, nereden geldiniz siz? Defolun gidin bizim ülkemizden!..
Sarışın, mavi gözlü Beyaz Kadın çıldırmışçasına bağırıyor.
Karşısındaki kara gözlü, kıvırcık saçlı Siyahî Kadın ise:
- Ben de bu topraklarda doğdum, burası benim de ülkem, böyle konuşamazsınız benimle'
Diyerek aynı çıldırmışlıkla ona karşılık veriyordu.
Bir üçüncü şahıs daha olmalıydı onlara cevap verecek;
'Bu toprakların gerçek sahiplerinin kendileri olduğunu, beyhude tartıştıklarını, ikisinin de aslında bu toprakların yabancısı olduğunu' onlara haykıracak.
Ama yoktu.
Yok etmişlerdi. Derileri kızıl, inançları ilkel, baltaları zayıf diye. 70 milyonken sayıları 2 binlere düşürmüşler, haykıracak, ses çıkaracak halleri kalmamıştı.
Medeniyet adına yapmışlardı bunu, güya insanlık; demokrasi, özgürlük, uygarlık getirmek adına.
Katletmişler, yakmışlar, kül etmişler. Onların; 'torunlarından ödünç aldıklarını' söyledikleri bu güzelim toprakları cehenneme çevirmişler.
Ve şimdi de paylaşamıyorlardı.
Böyle düşünceler içinde kıvranırken, oldukça uzak zamanlarda buldum birden kendimi. Siz deyin 3000'lerde, ben diyeyim 2100'lerde.
Türk Dünyası, kendi içindeki çekişmeleri aşmış, yekvücut dikilmiş dünyanın karşısına. Eski Dünya tamamen dize gelmiş. Ne Rusya kalmış, ne Çin, ne de Hindistan. Hepsi de kendi kabuğuna çekilmiş. Bütün Türk ülkelerinde yüzler gülüyor, esaret yok, zulüm yok, katliam yok.
Diğer Müslüman Dünya da bu birliğe katılmış; saltanatlar, sömürüler, zulümler hep son bulmuş. Yeniden ateşlenen Türk-İslâm meşalesi olanca güzelliğiyle aydınlatıyor dünyayı. Yürekler toplu atıyor; zengin fakir, ezen ezilen, sömüren sömürülen yok. Güneş gülümseyerek doğup gülümseyerek batıyor.
Ama Yeni Dünya denilen kıtada henüz tartışmalar bitmemiş:
- Ben bu topraklarda doğdum, nereden geldiniz siz? Defolun gidin bizim ülkemizden!..
- Ben de bu topraklarda doğdum, burası benim de ülkem, böyle konuşamazsınız benimle'
Ve üçüncü ve daha güçlü bir ses yükseliyor, çağları aşarcasına:
- Hayır!.. Bu topraklar ne senin, ne de senin!.. İkiniz de çıkıp gidin bu topraklardan! Bu toprakları biz torunlarımızdan ödünç aldık! Yeter gayrı kirlettiğiniz' Çıkın gidin geldiğiniz yerlere. Hiç kimse sahip çıkmazken, benim atalarım çok seneler önce gelmişler bu temiz topraklara. Asya'nın ortasından, Ötüken' den, Altaylardan, Maveraünnehr'den' Ve ebedî yurt edinmişler'
Bu haykırış, bütün kâinatı sarıyor, tarih seli tersine dönüyor, beyaz, siyah, sarı renkte erkek ve kadınlar batıp çıkıyorlar bu azgın selin içinde ve hak mücadelesi zaferle sonuçlanıyor. Beyaz suratlı, sarışın mavi gözlüler kendi diyarları olan Avrupa'ya, siyah tenli, kıvırcık saçlı, kara gözlüler de kendi diyarları olan Afrika' ya geri dönüyorlar.
Yeni Dünya Düzeni ne uyup Türk İslâm Federasyonu'na intisap edenler ise yerlerinde kalıyorlar.
Böylece Dünya, yeni ve gerçek bir medeniyetin doğuşuna yeniden şahit oluyordu.