Paranın Geçmediği Yer

Necati KÜÇÜK necatikucuk@hotmail.com

Bir öğretmen arkadaşımla beraber geceyi Akhisar’da geçirdikten sonra sabah yüzümüzü yıkayıp İzmir’e doğru yola koyulduk. Pırıl pırıl güneşli ılık bir Eylül günüydü. İzmir’e doğru gidiyorduk ama İzmir’e gitmiyorduk. Sabuncu Beli tünellerini geçip Bornova tarafına çıktıktan birkaç kilometre sonra yolun sağında kocaman yuvarlak bir Yörük çadırının önünde durduk. Bizim gibi araçlarıyla gelen pek çok misafir araçlarını nizami bir şekilde asfalt yolun kenarına park etmişlerdi.
Etrafta sağa sola girip çıkan, gruplar halinde ayaküstü sohbet eden insanlar vardı. Büyük yuvarlak çadırın sağ tarafında çadıra bitişik büyükçe bir kahvaltı salonu ve kafeterya, kahvaltı salonunun bir köşesinde servis alanı, mutfak ve daha arkada lavabolar vardı. Çadırın sol tarafında büyük şemsiyelerin gölgelediği terasa da yine masa ve sandalyeler konulmuştu. Bir grup insan da orada oturuyordu. Büyük yuvarlak çadırın içerisi ise Yörük Çadır Müzesi olarak düzenlenmişti.
Servis alanına hazırlanan açık kahvaltı büfesinin üzerinde çeşit çeşit peynirler, yeşil siyah zeytinler, piknik usulü paketlenmiş tereyağı, bal ve reçeller, söğüş doğranmış domates ve salatalıklar, haşlanmış yumurtalar, hemen yan tarafta sürekli sıcak hazırlanan çıtır çıtır pişiler ve termoslarda servis edilen sınırsız sıcak çay ve kahve vardı. Başlarında "Yağlık" dedikleri sarı sırmalı bezler olan insanlar masaların aralarında dolaşarak kahvaltı edenlere yardım ediyorlardı.
Burası Oba Yörük Türkmen Kültür Merkeziydi. Büyük yuvarlak müze çadırın önünde Ege Bölgesi Yörük Türkmen Federasyonu, Bornova Yörükler derneği, Manisa Demirci Yörükler Derneği, Belenbaşı Köyü Yörük Türkmen Derneği gibi afişler göze çarpıyordu.
Kahvaltıdan sonra Yörük Müze Çadırını gezdik. Yılardan beri kısa öykülerimde ve kitaplarımda anlattığım kendi Yörük kültürümüze ait hemen her şey ve elbette çok daha fazlası bu müze çadırın içerisinde mevcuttu. Baktığımız her köşede atalarımızın yaşamlarından kesitler görüyorduk. Burası, Yörük kültürüyle ilgilenen ve onu kayda geçirmeye çalışan bir Yörük çocuğu olarak tam benlik bir yerdi. Merak ettiğim her şeyi orada bulunan federasyon ve dernek yetkililerine soruyordum. Bıkmadan usanmadan detaylı bir şekilde sorularımı cevaplıyorlardı. Müzenin detaylarına burada girmeyeceğim ama gidip görmenizi, çocuklarınıza veya torunlarınıza göstermenizi hararetle tavsiye ederim.
Daha sonra Bornova Yörükler Derneği Başkanı Sayın Ramazan Dumanlı Bey ile tanışıp, Gördes kırsalında dağınık halde yaşayan Yörüklerin yaşam biçimlerinden ve kültürlerinden kesitler sunduğum Akman adlı öykü kitabımı kendisine takdim ettim. Oba Yörük Türkmen Kültür Merkezinin faaliyetleriyle ilgili bilgiler aldım. Hiçbir ticari amaç gütmeden yolu buraya düşen misafirlere çay kahve gibi ikramlarda bulunduklarını, eğer bir sivil toplum kuruluşu gelip burada bir toplantı yapmak isterse bedelsiz bir şekilde izin verdiklerini anlattı.
Amaçları daha çok çocukların ve gençlerin bu kültürü tanıması, gelenek ve görenekleri öğrenip yaşatmalarıydı. Düzenli olarak her ayın ilk cumartesi günü verilen kahvaltı için herhangi bir ücret alınmıyordu. Ayrıca müze ziyareti için ve otopark için de yine hiçbir ücret talep edilmiyordu. Zaten etrafta ne kasa vardı ne de bir kasiyer. Kısacası burada para geçmiyordu. Ne mutlu Yörük ve Türkmen Kültürünü yaşayanlara ve yaşatanlara..