Altay, Tuva ve Hakasya Gezisi-II

Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER ssamiilker@gmail.com

İKİ ALTAY VAR
Altay isimli iki idari yapı var orada. Dağlık Altay (Rusçası Gorno Altaysk) ve Altay Krayı (Krai). Altay Krayı, Rusya’nın Sibirya Federal Bölgesinin güneyinde yer alan Altay-Sayan Dağları civarında yer alan bir bölge. 1937’de kurulmuş. Güney -güney batısında Kazakistan, güneydoğusunda Altay Cumhuriyeti (Gorno Altaysk /Dağlık Altay), Tuva Cumhuriyeti, Çin ve Moğolistan yer alıyor. 169bin km.kare. Buraya gitmedik. Geldiğimiz yer Rusça dağlık anlamındaki Gorno Altaysk. Gezinin devamında ise Tuva ve Hakasya Özerk Cumhuriyetleri yer alacak.
BİR ARKADAŞIM ANLATIYOR
Moldova’nın (Tarihteki adı Eflak Boğdan. Biraz da Romanya) Beserabya (Gagavuzeli /Gök Oğuz diyarı) bölgesinden 40 yıl kadar önce bir Gagavuz Papaz geliyor Ankara’ya. Biz öğrenciyiz. DTCF Tarih bölümünden o zaman genç bir asistan olan Mustafa Kafalı hocaya ulaşmış. O da ilgilenmiş gelen konukla. Mustafa hocayla sohbet esnasında şöyle diyor: Orada bizi Türk diye aşağılıyorlar. Ne olursunuz siz de bizi Hristiyan diye dışlamayın. Biz Türküz, diyor. Bunu anlatan beyefendi konu ile bağlantılı kendi yorumunu da ekledi. Eğer Osmanlı bu bölgeye din esaslı değil, Türk kimliği ile eğilseydi, bugün Bulgaristan bir Türk devleti olurdu. Tartışmalı bir konu. Ama insan düşünen bir varlık.
HAY ALLAH, VALİZ YOK
Gezi boyunca birkaç kez tabir caizse “eşeğimizi kaybedip bulduk”. Dağlık Altay’a indik. Alanda başka uçak da yok. Burası Moskova’ya nerdeyse kuş uçumu 4bin km mesafede. Kara yolunu hayal edemiyorum. Ama eskiden tüccarlar develerle aylarca mal götürüp mal getirirlermiş. Daha doğusu da var; Vladivostok. Rusya’nın en doğu ucu. Moskova ile saat farkı 7.
Herkes valizlerini aldı, bizim bir valiz eksik. Bayan müdür dışında İngilizce bilen yok. Teselli, kayıp olan bana ait valiz. Eşimin olsa daha zor olurdu. Müdür bir belge verdi doldurduk. İrena hanım (Md) İstanbul’da 3 yıl yaşamış. Türkçeyi anlıyor, zor da olsa hatırladığı kadarıyla konuşuyor. İlgilendi. Rehberimiz İgor adında bir Hakas Türkü. O da yardım etti. 3 gün sonra valiz geldi, sevindik. Eğer Gorno Altaysk’ta üç günden az kalsaydık, valizle buluşmamız mümkün olur muydu, bilmiyorum.
REHBERİMİZ
İgor Bey, Türkiye Türkçesini biliyor. Çünkü İstanbul Ü. İktisat Fakültesinden 1998’de mezun olmuş. Buralardaki Türklerin kendi imkânlarıyla Türkiye’de okuyabilmeleri maddi olarak zor. 1993’de TİKA vasıtasıyla (TİKA’da Namık Kemal Zeybek dönemi) Türkiye devlet bursu ile gelmiş, okumuş. Türkiye ile irtibatın önemi ancak bu tür insanlar üzerinden oluyor. İgor bey Hakasya’nın başkenti Abakan’da yaşıyor. Bir askeri eşya mağazası var. Bir de eski bina alıp, yenileyip satıyormuş. Askeri eşya satışı bizde pek olmaz. Çünkü devlet verir. Orada ise, normal askerlik çağındaki, gençlere (27 yaş ve altı) Ukrayna savaşı nedeniyle hepsi askere alınmış. Bunun üstündeki yaşlardan, maddi gerekçelerle “gönüllü” olarak yazılanlara eski kullanılmış, kötü malzeme verildiği için, onlar da ihtiyacı olan askeri kıyafetleri böyle yerlerden alıyorlarmış.
GORNO ALTAYSK OTELİ
Sahibi Ermeni olan Gorno Altaysk Oteline yerleşiyoruz. Bina üç katlı, Odalar fena değil ama asansör yok. Buralara ülke dışından gelen seyyah olmadığı için, böyle 30 kişilik bir grubu ağırlamak olağanüstü bir hal. Sadece Rusya içinden gelenler oluyor. Onlar da bu şartlara alışık olmalı. Resepsiyonda çalışan bir genç bayan, patronun kızıymış. Biraz Türkçe anlıyor ama, konuşamıyor.
LOKANTA VE YEMEKLER
Yerleşip 30-40 dk sonra yemek için bir lokantaya gideceğiz. Lokanta, şehrin ana meydanına bakan bir otelin bodrum katında. Bizde izbe bir bar kültürü vardır bazı büyük şehirlerde. Merdivenle aşağıya iniliyor. Özbek yemekleri de var dediler. Ama tabldot usulü. Borş adı verilen pancar ve lahana karışımı bir çorba, yeşil salata, pilav ve balık, bardak içinde komposto suyu. Kara ülkesi olduğu halde buralardaki akarsu ve göllerden bol balık çıkıyor, başta kızıl balık dedikleri alabalık türü. Her lokantada balık bulunuyor. Biz de genellikle balık tercih ettik.
Yemekten sonra burada tanışma yapıldı. Herkes kendini tanıttı. Bizim tanıdığımız 3-5 arkadaş dışında, değişik şehirlerden, mesleklerden, ancak kültürel konulara meraklı insanlar. Böyle seyahatler insanların kişiliklerini uzun süre saklayamayacak- ları ortamlar. Birçok güzel insanı tanıma fırsatımız oldu. Çoğu emekli. Sadece birkaç genç vardı.
ROMEN DİYOJEN VE ERMENİLER
Ekibimizdeki emekli asker Aytekin Bey anlatıyor; Diyojen bir sebepten Doğu Anadolu’daki Ermenileri Toroslara sürer. Türkleri (Alparslan/Malazgirt) yendikten sonra oradan da dağıtacaktır. Olmaz. Çünkü yenilir. Moğollar gelince Ermeniler onlarla işbirliği yaparlar. Bu ortamda ilk defa Adana bölgesine (Çukurova) inme imkânı bulurlar. İşte Ermenilerin Klikya hikayesi budur. Klikya Ermeni Krallığı (Prenslik 1080-1198, Krallık 1198-1375) Moğollar çekilince bölgeye Memlüklüler gelir. Onlara güvenmezler, bölgeyi onlardan temizleyip bölgeye Türkmen aşiretler yerleştirirler. Böylece Ermeni krallığı sona erer. (1375)
KADİR TOSUN BEY KONUŞTU
Arkadaşlar burası bir İslam beldesi değil. O gözle bakmayın. Gorno Altaysk ve Hakasya Hristiyan-Şaman, Tuva ise Budist-Şamandır. Buralarda birer misyoner gibi olmalıyız. Gönüller yapmalıyız. Beklentiniz fazla olmasın. Bunu aşan eleştiriler bizi üzer, dedikten sonra bilinen başlangıcından itibaren Batı Türklerinin özet tarihini anlattı.
KISA BATI TÜRKLERİ TARİHİ
Bir kardeş kavgası olan Hunlarla Göktürklerin mücadelesinde Göktürkler yenilir. Juan Juanların yardımı ile (Bu halkın adını, Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana romanından hatırlıyorum) toparlanırlar ve onlara tabi olurlar. Altay bölgesine yerleştirilirler. Yaklaşık 400 yıl bu bölgede çoğalırlar. Göktürk Hakanı Bumin Han haddini aşarak, Juan Juan hanının kızını ister. Han buna çok sinirlenir ve bundan sonra arada kavga başlar. Juan Juanlar yenilirler. Bumin handan sonra Göktürkler Doğu ve Batı diye ikiye ayrılırlar (MS 582). Batı Göktürk Kağanlığına Çinliler On Oklar da diyorlar. Çinlileri baskısıyla batıya yönelen boylar, daha sonra değişik devletler şeklinde; Selçuklular, Osmanlılar, Türkiye Cumhuriyeti varlıklarını sürdürmüşler.
BİR BAŞKA BEYEFENDİ
Tanışma faslının sonlarına doğru, devlet tecrübesi görmüş bir dostumuz, şöyle bir katkıda bulundu. Böyle gezilerde kritik konular aleni konuşulmamalı. Örnek olarak da, SSCB yıkıldıktan sonra, Türk Cumhuriyetler orta çıkmaya başlamıştı. O yıllarda Özbekistan’ın başında eski komünist İslam Kerimov vardı. Türkiye’ye asker sivil öğrenci ve görevliler gönderiyor. Bu gruplara Türkiye gezileri düzenleniyor. Bursa’da bir rehber, bir cami duvarındaki izi göstererek (nereden öğrendiyse) “Bu Timur’un atının ayak izidir” diyor. Grup bunu hakaret kabul ediyor. Sonra da (belki başka faktörler de vardır) Kerimov Türkiye’ye gönderdiği bütün öğrenci ve resmi görevlileri geri çekti. Ancak, Kerimov öldükten sonra Özbekistan Türkiye ilişkileri normalleşmeye, gelişmeye başladı, diye ekledi.
KOMÜNİST İZLER YAŞIYOR
Akşam yemeğinden sonra dışarı çıkıyoruz. Geniş bir şehir meydanı ve karşıdaki parkın önünde büyük bir Lenin heykeli var. Önünden hatıra fotoğrafları çektirdik grup olarak. Hava kapalı, uzaktan yağmur geliyor. Bizi oraya getiren iki Mercedes minibüs gönderildi. Yürüyerek, şehri de biraz görerek otele dönme kararı aldık. Ama yolda yağmura yakalandık. Biraz ıslansak da otele ulaştık. Yarın 160 km kadar kuzeyde, tarihi kaynaklarda adı geçen Altın Göle gidilecek. Çok merak ediyoruz.
Altaysk’ta eski Sovyet tarzı yapılar hakim. Apartman daireleri 30-60 metrakare imiş. Sonradan yapılan tek katlı, bahçeli evlerin çatıları dik üçgen şeklinde, Yeşil, mavi, kırmızı paslanmaz metal çatı kapları kadar renksiz olanlar da var. Kara karşı çatıları koruma tedbiri olarak değerlendirdik.
Mevsim Temmuz ama, buralar Nisan ayını yaşıyor gibi. Papatyalar, yeşil otla ve değişik çiçekler her yerde. Yaz 15 Ağustos’ta biter diyorlar. İlkbahar sonbahar kısa olur, yaz ayı 2 ay kadar, kış ise 6-7 aydır diyor rehberimiz. Biz soğukla karşılaşacağı- mızı düşünerek sıcak tutacak giysiler de getirmiştik. Öyle tembih edildi. Ama gündüz sıcaklıklar 27 derece civarında oldu hep. Küresel ısınmanın ne olduğunu Güney Sibirya’da şahit olunca, şaşırdık doğrusu. Böyle giderse ileriki yıllarda Sibirya cazip bir coğrafya olabilir görüşü konuşuluyor. Her yerde hakim ağaç türü Akçaağaç. Burada Akağaç da diyorlar. Bizde Telli kavak denildiğini de biliyorum. Ladin, Karaçam da var.