Büyük Taarruz Zafer Yürüyüşümüz-1

Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER ssamiilker@gmail.com

Manisa Anemon Trekking Spor Klübü'nün daveti üzerine eşimle birlikte katıldık bu yürüyüşe. (Anemon; Manisa Lalesi, Trekking: Doğa yürüyüşü. Hepsi de İngilizceden dilimize girmiş kelimeler, maalesef)
42 kişilik bir ekibiz. Hepsi uyumlu, olgun, eğitimli insanlar. Milli bilinç ile planlanmış bir faaliyet ve spor. Ama sadece spor da değil. 26 Ağustos 1922'de Türk ordusunun birkaç yıl süren gizli, kesif hazırlıklarından sonra, başlattığı Büyük Taarruzu biz de yaşamak istiyoruz. Benzer şartlara yakın, fakat karşımızda gerçek bir düşman yok. Kendimiz veya arkadaşlarımız için ölüm tehlikesi de.
YÜRÜYÜŞ ÖNCESİ
TAŞYARAN VADİSİ (UŞAK)
Cuma günü sabah 07.50 gibi Manisa'dan yola çıktık. Aracı Yunusemre Belediyesi temin etmiş. Kula'da kahvaltı yerine çorba içiyoruz.
Hemen yola devam edip, Uşak'a 46 km kadar kala, sağ tarafta (büyük bir tabelası var) 800 m. içeride Taşyaran Vadisine ulaşıyoruz. Görülmeye değer. Kula Uşak yoluna paralel bir çay üzerinde belki bin yıldan daha eski kemerli Catal köprü var, resimliyoruz. Ayni guzergahta peribacalari Bir Çin telefonunun tanıtım filmi burada çekildiği için tanınır hale gelmiş. Devlet ölçülü bir yatırım yapmış ve yaşasın diye de bölgeden insanlara (köylülere) kiralamış.
Uşak'a girer girmez yol üzerinde Tarhana Baba adlı tarhanacıya giriyoruz. Kağıt bardaklarda sıcak acılı tarhana çorbasından tadıyoruz. Henüz aç değiliz. Çok beğeniyor, bir miktar acılı tarhanadan alıyoruz. Bu arada tarhana, Uşak için coğrafi işaret olarak tescil edilmiş.
UŞAK ARKEOLOJİ MÜZESİ
KARUN HAZİNELERİNİN HİKÂYESİ
Yolda yeni inşa edilen Uşak Arkeoloji müzesini geziyoruz. Güre (Uşak) yakınlarındaki üç tümülüs'te (Türkçesi Kurgan / Üzeri, tepe oluşturacak kadar toprakla örtülmüş çok eski mezarlar) kaçak kazı ile bulunmuş, yerli iş adamı, kadını hüviyetleri olan işbirlikçileri eliyle ABD'ye satılan, uzun uğraşlarla geri alınan, Karun hazinelerini yerinde görüyoruz.
Mezar hırsızlıkları daha o yüzyıllarda başlar. Çünkü içinde nelerin olduğu veya olabileceği bilinir, diyor grubumuz içindeki Arkeoloji öğrencisi, meslektaşım Dr. Fahrettin bey. Müzeyi onunla gezmek hepimiz için bir ayrıcalıktı. Müzelerin ve tarihi alanların bir rehber ile gezilmesi, gerçekten çok keyif verici. Oranın ve o zamanın değerleriyle, inançlarıyla, üretimleriyle ilgili özet ve öz bilgileri alıyoruz. Bakışımız, düşüncemiz daha anlamlı oluyor o eser ve zamanlara. Hatta kendimize, zamanımıza. Aksi halde, bunlara bakışımız definecilerden, mezar soyucularından pek az farklı, belki de aynı olacaktır, diye düşünüyorum.
(Meraklısına; bizde daha çok gayrimüslimler için kullanılan "Toprağı bol olsun" sözünün tarihi arka planının buradan geldiğini öğreniyoruz. Ölenin zenginlik ve itibarına göre, hediye toprak getirilir araba araba, üzerine atılırmış mezarın, kocaman tepe olusturacak kadar. Toprağı bol olsun ki, içindekiler çalınmasın)
DEFİNECİLİK VE HIRSIZLIK
MÖ 600'lu yıllarda (2500 yıl öncesi) yaşamış Lidya kralı Karun'un, defineci beş köylü tarafından çıkartılan 600 parçalık hazinesi, 1968'de ABD'ye kaçırılır. O yıllarda ABD'ye bütün kapılarımız sonuna kadar açılmış, gönüllü yarı sömürge haldeyiz. Bir de M.Kemal Paşa dönemi ile mukayese edilirse, nasıl bir savruluş yaşanmış görülür. Halâ izleri ve etkisi sürüyor o dönemin. 10 yıl süren Barış Gönüllüleri projesini bilen çoktur. Arkeolog sıfatlı, ABD'li bir sürü tarihi eser kaçakçısına kazı izni verilmiştir. Onlar da kendi buldukları veya kendilerine getirilen eserleri ülkelerine taşımaktadırlar.
KANATLI DENİZATI BROŞU VE GAZETECI ÖZGEN ACAR
En ünlüsü "Kanatlı Denizatı Broşu" ve diğerleri 1985'de New York Metropolitan müzesinde sergilenir. Bu eserlerin Türkiye'den kaçırıldığını fark eden ve Türk makamlarını bilgilendiren Gazeteci Özgen Acar beye Türkiye şükran borçludur. 14 yıla yakın bir hukuk mücadelesi ve 40 milyon dolarlık masraf ile tamamı 1997'de yurda getirilir. Ancak simge "Kanatlı Denizatı Broşu" (Uşak müzesinin de logosudur) daha sonra bizzat müzenin müdürü tarafından yerine, sahtesi/benzeri (imitasyonu) konularak bir kez daha yurt dışına kaçırılır (2006). Kumar ve gece hayatı düşkünlüğü olan müdür, kolaylıkla tarihi eser kaçakçısı mafyanın ağına düşer ve parasını bile alamadan hapsi boylar. Eser, Alman Interpolu tarafindan Essen'de bulunur. Eserin aslı dövme usulüyle yapılmış iken, sahtesi dökme altındır. Ayrıca iki uçta özel taşları vardır.
YİNE Mİ?
Yurda iade edilirken ve Metropolitan müzesindeki resimlerinde her iki ucundaki sarkan altın tellerde asılı özel kıymetli taşlar vardır. Sahtesi hemen hemen aynı olup, sadece bu özel taşları yok. Aylar önce Uşak müzesini gezen ekipteki hekim arkadaşımız Dr. Fahrettin bey bunu fark etmiş. Broşun yine aslı olmadığını söyleyip, sizi Cimer'e bildireceğim deyince, -ki bildirmiş- aslı yerine konmuş; bizi bilgilendirirken ilk kez bugün fark etti ve bize bunları anlattı. Şu anda bile, aynı kattaki broşun büyük bir resminin aslı değil, sahnesinin resmi olduğu görülüyor. Alıştırmak için mi?
AFYON / ŞUHUT
Afyon'da merkeze uğrayıp, yaklaşik 50 km güneyindeki Şuhut ilçesine geçiyoruz. Afyon'da biraz zaman kaybı olunca, Şuhut'a akşama yakın iniyoruz ve önceden ayarlanmış bir lokantada yemekteyiz. Atatürk Evi veya Büyük Taarruz Geçici Karargâhı olarak bilinen bu müze ev, o saatte kapalı olduğu için maalesef göremedik. Akşam vaktinde Şuhut Zafer Anadolu Lisesi pansiyonuna varıyoruz. Şuhut 14 bin nüfuslu klasik bir Anadolu kasabası.
ZAFER YOLU ŞÖLENİ
Eşyalarımızı bırakıp, Şuhut Stadyumunda tertip edilen, Zafer Şölenine katılıyoruz.
(Değerli ilgililer, bu tür programlara Şenlik veya Şölen deyiniz. O programa İngiliz veya Yunan gelecekse, onların dil ve kelimeleri ile de ayrı cümle/başlık ekleyebilirsiniz)
Kaldığımız yerin tam karşısında, çok yakın. Cumhurbaşkanı yardımcısı da katılıyor programa. Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Daire Başkanlığı, TRT İstanbul THM radyo sanatçıları ve Devlet Halk Danslarının kalabalık ekibince hazırlanan muhteşem bir gösteriyi izliyoruz. Büyük emek verilmiş. Sanatın ne kadar güçlü bir etkiye sahip olduğunu yaşayarak bir kez daha hissediyoruz.
(Meraklısına; Şuhut kelimesi, şahit kelimesinin çoğuludur)
Ekip başkanı Ömer Bülbül bey, 23.00'de toplanıp 3-4 km mesafedeki Çakırözü köyüne gidileceğini söylüyor. Ekibin içeride olduğu söylendiğinden kendimizi gösterinin akışına bırakıyoruz. Arada telefona bakıyoruz, ararlar diye bekliyoruz. Halbuki gitmişler. 23.45'de Zafer Şöleni bittiğinde anlıyoruz durumu. Telefonla irtibat kuruyoruz ekip başkanı ile. Bize yolu tarif ediyorlar. Yakındaki durağa gidip, Şuhut Belediyesinin ücretsiz verdiği hizmet ile Çakırözü köyüne varıyor ve ekiple buluşuyoruz. Orada da benzer, daha küçük bir şölen varmış. Biz sonuna doğru varmışız.
YÜRÜYÜŞ BAŞLIYOR
(NEDEN ÇAKIRÖZÜ KÖYÜ?)
TBMM başkanı ve Türk Orduları Başkumandanı Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının gizli hazırlıkları vardır BüyükTaarruz için. 6-7 merkezdeki askeri birlikler görünmeden, gece yürüyüşleri ile Büyük Taarruzda bulunacakları yerlere ulaşırlar. M.Kemal ve arkadaşları, şimdi Atatürk Evi (Büyük Taarruz Karargâhı) müze yapılan Hacıvelioğlu Konağında Büyük Taarruz hazırlıklarının bir kısmını yapıyorlar. Fevzi Paşa ve İsmet Paşa, M.Kemal Paşanın kolu kanadı adeta.
25 Ağustos 1922'de Afyon ovasını yukarıdan gören, top atışlarına uygun Kocatepe'ye, Şuhut'ta 2-3 saat dinlendikten sonra 00.30 gibi, atıyla yürüdüğümüz yol üzerinden 04.30 gibi Kocatepe'ye varıyor komuta kademesindeki süvari arkadaşlarıyla. Gizlenen ve cephenin hemen gerisindeki birliklerin hepsinin hazır olduğunu öğrendikten sonra, 05.30'da o ünlü emrini veriyor. "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz, ileri" (Parmağı Adalar Denizi/Ege'yi gösterdiği halde, neden Akdeniz -biraz merak edene-)
İlk defa Kocatepe Zafer Yürüyüşü adıyla 2005'de Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından başlatılan bu faaliyet, o zamandan beri her yıl aynı güzergâh üzerinde tekrarlanıyor