Bekleyin Bakalım Gelecek mi?

Olayların işleyiş zincirine kafa yormadan, olup biteni anlamak mümkün olmuyor. Sadece bu kadar değil elbette, işin içinde çok önemli püf noktaları var. Bugüne kadar konuşulmadığı için, benzer facialar devam ediyor.
            Kudüs'te yaşanan insanlık vahşetinin, yaklaşık bir hafta öncesine dönelim. Fransa'da 300 aydının yayınladığı bir bildiri vardı. İstekleri şuydu: Kur'anda Yahudilerle ilgili bölümler çıkarılmalıdır.
            İmza sahipleri; Kur'an'ın Yahudi düşmanlığı yaptığını ve bütün dünyada antisemitizm denilen akımın, önünün alınamadığını söylüyordu.
            Ne garip değil mi? Allah'ın kitabında nakıslık görüp, ilgili ayetleri çıkartın demenin tarihi bir maraz olduğunu kimse anlayamadı. Müslümanlar hemen klasik tepkilerini göstermekte gecikmedi.
            Bu bildiriden bir hafta sonra, Kudüs'te olaylar çıktı. Yaklaşık 10 yıl önce Ariel Şaron'un, 'Yahudi milletinin ve İsrail devletinin başkenti ilan ettiği Kudüs'ü' Trump tanıdı ve büyükelçilik açtı.
            Gelişmeleri protesto eden Filistinlilerin üzerine ateş açıldı ve onlarca Filistinli hayatını kaybetti.
            Her Yahudi ve her Yahudi cemaati bizim anladığımız manada Siyonist değildir. Ancak ABD'de Hıristiyan siyonizmini bayraklaştıran Evanjelik Protestan gurup, devlete ve kurumlarına hâkim vaziyettedir. Bütün dünyaya karşı İsrail'i korumakta ve savunmaktadır.
            Evanjelik Protestan inancına göre; Yahudiler Tanrının seçilmiş kullarıdır. Yahudilerle Araplar arasında bir barış asla olamaz. İsrail'in İslamla uzlaşması ve Filistinlilerle bir arada yaşaması, Tanrının iradesine ve beklenen Armageddon savaşına aykırıdır.
            Nedir Armegeddon?
            Kıyamete yakın, iyiler ile kötüler arasında yaşanacak olan savaştır.
            Filistinli masum insanlar öldürülürken ABD başkan yardımcısı Mike Pence şunları söyledi: 'İsrail'in yanındayız. Çünkü yanlışın karşısında doğruyu, kötünün karşısında iyiyi, zulmün karşısında özgürlüğü savunuyoruz.'
            Pence'nin iyi-kötü söylemi ürkütücüdür. Evanjelik Protestan itikadının en tehlikeli söylemidir.
            Niçin mi?
            Çünkü bu mezhebin itikadına göre, kıyamete yakın bir zamanda İsa Mesih gökten inecek, Kudüs'te Armageddon savaşında kötüleri yenerek, göklerin krallığını ilan edecektir.
            Filistin ve Kudüs sadece siyasi bir mesele değildir. 1892'den itibaren devreye giren böylesine tehlikeli bir itikadın, dünyayı mahvetme meselesidir.
            Fransa'da 300 imzalı bildiri ve Yahudilerle ilgili bölümler Kur'an'dan kaldırılsın talebi boşuna mı? Kudüs'te sonrasında yaşananlar tesadüf mü?
            'Kıyamete yakın İsa Mesih yeryüzüne gelecek' demenin, anlamı nedir biliyor musunuz?
            Öncelikle Kur'an'ı çürütmektir. İkincisi, Muhammed Aleyhisselamın son nebi oluşunu inkâr etmektir.
            Bu görüş Evanjelik Protestanlar tarafından, dünya siyasetinde en etkili silah olarak kullanılıyor. Filistinliler kötü ve iyiler onlara karşı savaşıyor. Bütün hazırlıklar Armageddon için.
            Trump, dünyayı ateşe atacak bu itikadın fitilini yakmıştır.
            Eeee Müslümanlar ne diyor? Müslümanlar ne yapıyor.
            Bolca protesto ve kınama'
            Şimdiye kadar işe yaradı mı? Yaramadı.
            Bir netice alındı mı? Alınmadı?
            Niye?
            Çünkü Allah'ın yarattığı ayetleri onlar okuyor. Bilimde, fende, iletişimde, silahlanmada hep öndeler. Sahip oldukları güçle, itikatlarını hayata geçirmeye çalışıyorlar.
            Ya Müslümanlar?
            Onlar Allah'ın indirdiği ayetlere bile sahip olamadılar. Anlayamadılar.
            Biraz daha açayım isterseniz.
            En makbul hadis kitaplarında, mezheplerde, ünlü âlimlerin eserlerinde ne var? Kıyamete yakın mehdi gelecek. İsa gökyüzünden inecek ve kötüleri mağlup edecek. Kimler ne söylemiş, ne bilgiler vermiş, yazmaya kalksam sayfalar yetmez.
            Yahudi'si, Hıristiyan'ı, Protestan'ı, Evanjelik'i ve Müslüman'ı, Kur'an'a muhalefet ederek, Muhammed aleyhisselamı devreden çıkarmış.
            Ve İsa mesih'i bekliyorlar.
            Bekleyin bakalım, gelecek mi?