Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Bu Kaderi Kim Yırtacak?

10 Eylül 2015 - 15:13

Bu hafta yazmayacaktım. Köşemi bomboş bırakacak, iki satır not düşecektim: Söz Bitti- Yazmaya Gerek Kalmadı.
            Yanan ciğerlerimiz, akan gözyaşlarımız, annelerin eşlerin feryatları, çocukların mahzun bakışları karşısında elim bir çaresizlik yaşıyoruz. Kalleş pusulara, kahpe düzenlere karşı öfkelerimiz.
            'Öz yurdunda garip, öz vatanında parya' olmak, böyle bir şey midir diye soruyoruz. Fakat aklımız cevap veremiyor.
            Ancak ben, daha ziyadesiyle kahırlar içindeyim. Beynim çatlayabilir, ruhum paramparça olabilir. Keşke bu kadar duyarlılığım olmasaydı, keşke bu kadar bilgi sahibi olmasaydım, keşke bu kadar meselelere vakıf olmasaydım.
            Bu yüzden yazmak istemedim, sayfamı boş bırakmayı düşündüm. Ama yapamadım. Söz tükenirse, gerisini konuşamaya zaten gerek yoktur. Öyleyse yazmalısın ve yazmalısın dedim kendime. Söz tükenmemeli dedim.
            Cenazeler kaldırıyoruz her gün. Ağlıyoruz, feryat ediyoruz. Beyanatlar veriliyor. Uyuşturucu şırıngaları zerk ediliyor. Anadolu insanın bağrı delik deşik. İnsanlar sokaklarda infial halinde haykırıyor, teröre lanet okuyor.
            İki gün, üç gün sonra ne oluyor dersiniz?
            Ateş düşen haneler, acısıyla ve kederiyle baş başa kalıyor.
            Aslında bugünün değil, 30 yıllık serüvenin değişmez bir yazgısıdır bu.
            Evet, Anadolu topraklarında, 30 yıldır devam eden kirli bir oyun var. Bu oyunun bedelini, Anadolu'nun bağrı yanık insanları ödüyor. Aklı çalınmış, duyguları felç edilmiş ve bu yüzden sadece ağlıyor, feryat ediyor.
            Kirli oyunun aktörlerini göremiyor. Yaşananları anlayamıyor. Ölümleri, kahırları kader diye yüreğine sarmalıyor?
            Sormak yok, sorgulamak yok. Muhakeme yok, muhasebe yok. İtiraz yok, okumak yok, araştırmak yok. Yoklar içinde yoksulluk ve hüzün var. Sıra sıra kaldırılan cenazeler var.
            100 yıl öncesinin şartlarını, bugünle yan yana koyun. Değişen bir şey yine yok. Yine ölümler var, yine hüzünler var.
            Galiçya'da, Yemen'de, Hicaz'da, Kafkasya'da toprağa düşen yüz binler, milyonlar var.
            Dün de aynıydın, bugün de aynısın ey halkım?
            Dün padişahımız efendimiz diyordun. Sormuyor, sorgulamıyor, itiraz etmiyordun.
            Bugünde aynısın. İktidarları, parti başkanlarını kutsallaştırıyorsun, efendimiz diyorsun. Yine sormuyor, sorgulamıyorsun. Yine itiraz etmiyorsun.
            Ve yine cenazeler kaldırıyorsun. Yine gözyaşı akıtıyorsun. Yine dul ve yetimlerin kalıyor geriye.
            Öz yurdumuzda nasıl garip, öz vatanımızda nasıl parya haline geldik. Bu kirli oyunun aktörleri rolünü iyi oynuyor. Peki, ya biz?
            Akılsızlık, izansızlık, gaflet ve dalalet bir yanda. Siyasi hesaplar, iktidar tutkusu bir tarafta.
            Bu kirli oyunun mağlubu, mağduru, mahzunu olan ey halkım, sen ne taraftasın?
            Şehitlik uyuşturucusu ile 30 yıldır kendine gelemiyorsun. Soramıyorsun, sorgulayamıyorsun, itiraz edemiyorsun.
            Sana kader diye giydirilen bu deli gömleğini yırtıp atamıyorsun.
            Sesini yükselttiğin, itiraz ettiğin gün, bil ki o fidanlar bu topraklarda devrilmeyecek. Cenazeler sıra sıra önüne konmayacak.
            Aklım 30 yıldır böylesine olmazlar içinde kıvranıyor. Beynimde zehirli bir kıymık gibi gerçekler.
            Sıra sıra dizilmiş cenazelere mi yanayım. Feryatlara mı kulak vereyim?
            Yoksa gaflete, dalalete, akılsızlığa, izansızlığa, siyasi ihtiraslara, iktidar tutkularına mı kahrolayım?
            Çözüm sende, çözecek olan sensin ey halkım?
            Sesini yükselt, itiraz et, sorgula, haykır, korkma, ürkme, oku, araştır, bilgi sahibi ol. Seni yönetenleri zorla, gücünü hissettir, kararlılığını ifade et.
            Bunları yapamam diyorsan, 30 yıldır yaptığını yapmaya devam edersin. Cenazelerini kaldırır, şehitlik uyuşturucusu ile teselli bulursun. Bu sözün bittiği yerdir.
            Ben sözün bittiğine inanmak istemiyorum. Hala, halkın da bir sözünün olacağına inancım var.
 

Bu yazı 1422 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum