Köyden uzun yıllara dayanan dostluğumuz olan bir kadın. Eşi öldükten sonra, evlatlarına ve hayata sarılan çelik bir irade. Ekiyor, biçiyor ve ailenin geçimini sağlıyor. Geçenlerde yanıma geldi. Hal hatır sohbetinden sonra, efkârlı biçimde sordu: “Ahmet bey! Bu hayat pahalılığı nereye kadar devam edecek?”
Vatandaş açısından, ekonomide yaşanan sıkıntıların meydana getirdiği pek çok soru var. O soruların cümlesi, tek bir soruda vücut buluyor: “Bu hayat pahalılığı nereye kadar devam edecek?”
Cevabı var mı? Yok. Yaklaşık son üç yıldır ülkenin yaşadığı bir dert bu.
Ben bu kadına ve benzer sorulara, nasıl cevap vereyim.
Ekonomi terimleri, istatistikler, bilumum rakamlar, şunlar ve bunlar, artık yazmaktan gına geldi. Çünkü bir işe yaramıyor. Resmi açıklanan enflasyon rakamları ile hayatın içindeki enflasyon rakamları asla örtüşmüyor. Arada dağlar kadar fark var.
Yazsan ne olacak, yazmasan ne olacak? Kesinlikle bir şey ifade etmiyor. Seçimin üzerinden 4 aydan fazla zaman geçti. Halkın boğuştuğu, hayat pahalılığı üzerine bir gelişme var mı? Yok, hem de hiç yok.
Toplumun her kesimi, hayat pahalılığını konuşuyor dertleşiyor. Bu iş nereye kadar devam eder diye merak ediyor. Yani hala içinde bir umut var. Böyle devam edemeyiz düşüncesi, beyinleri adeta kemiriyor.
Ben bu tabloyu şöyle izah edebilirim.
Ekonomideki hikâye, aslında 2018 yılında başladı. Yanlış tercihler ve politikalar adım adım bugünleri hazırladı. Özellikle son üç yılda, kötü gidişat hız kazandı. İktidar algı yönetimi ile hep zamana oynadı. Bugün hala zamana oynuyor.
Ekonomide, yıllar önce yapılması gerekenleri şimdi yapıyor. Bu keskin bir dönüş anlamına geliyor. Faizler yükseliyor ancak döviz düşmüyor. Enflasyon hele hiç düşmüyor. Bunun bir anlamı var. Ekonomide doğru zamanda doğru tercihleri ve politikaları uygulayacaksın.
Eskilerin bir deyimi var: “Bade Harabül Basra”
Yani Basra harap olduktan sonra. Ekonomideki U dönüşü bana bu deyimi hatırlatıyor.
Vatandaş için yapılacak tek bir şey var. Beklemek ve sabretmek. Zaten öyle yapıyor, yapmak zorunda.
Niçin böyle acaba?
Vatandaş 28 Mayısta, bu iktidara güven tazeledi. Tazelerken, ekonomi bugünden iyi değildi. Bu yüzden vatandaş, beklemek ve sabretmek zorunda.
Kamuoyunda sıkça sorulan bir soru var. Halk hayat pahalılığında kıvranırken, muhalefet nerede diye soruluyor. Uzun lafa gerek yok. Muhalefet kendi derdinde. Parti içi iktidar mücadelesi veriyor. Bu yüzden, ülkeyi yöneten iktidara kafa yoracak mecali yok.
Olsa ne olacak?
Her gün bağırsa, çağırsa ne değişecek. Bence hiçbir şey değişmeyecek.
Zira vatandaş iradesini ortaya koydu bir kere. 5 yıl sabırla bekleyecek. Yaşadıklarına ve yaşayacaklarına rıza gösterecek.
Bu arada yetkili isimler, bolca ümit veriyor. Hepsi zamana dayalı ümitler. Enflasyon 2024’te düşecek diyen var. 2025’te tek haneye inecek diyen var. “Fakirin ekmeği umuttur” diye bir tabir var. Aynen öyle işte.
Dere kurumuş, kurbağalar su bekliyor. Umutla ve sabırla bekliyorlar. Güzel bir halk deyimidir: “Dereye su gelinceye kadar, kurbağaların gözü patlayacak.”
2024, 2025 umutları ve vaatleri inşallah gerçekleşir diyelim. Şayet olmazsa vatandaşın sabrı çatlar diye düşünüyorum.
Son zamanlarda, vatandaşa yapılan obsürük tavsiyeler var mesela.
Neymiş efendim? Fakirlik faziletmiş. Peygamberimizin mal varlığı mı varmış? Yok cennete fakirler önce girecekmiş. Fakirliğe sabreden, derece kazanırmış.
Buna benzer beyanlar, vatandaşla alay etmektir. Ayıptır ve hem de çok ayıptır.
Özetle sabretmeye devam edeceğiz. Sabrederken hep o soruyu soracağız: “Pahalılık nereye kadar devam edecek..”
YORUMLAR