Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Çocuk!

14 Eylül 2024 - 15:33 - Güncelleme: 14 Eylül 2024 - 15:55

Çocuktum, henüz ilkokula başlamamıştım. Dedem Tayyareci Cevdet Efendi, beni hiç yanından ayırmazdı. Selanik Rüştiyesi mezunuydu. 30’lu yıllarda, Eski Gördes’te Tayyare Cemiyetini kurmuştu. Şehrin yenisine çıkıldığında, uzun yıllar Türk Hava Kurumunun başkanlığını yaptı.
            O yıllarda kurum, Ramazan aylarında halka zarf dağıtır, vatandaş fitre ve zekâtlarından, bu zarflarla bağışta bulunurdu. Zarfların içi; 5,10, 25 kuruşluk paralarla dolardı. Dedemin güzel bir masası vardı. Zarfları itinayla açar, paraları kuruşu kuruşuna sayar ve zapta geçirirdi.
            Bana bir defasında, içerisini süpür, masanın altını sakın unutma bakalım dedi. Verdiği görevi zevkle yaptım.  Masanın altını temizlerken, yere düşmüş paralar buldum. Çocukluk heyecanımla; “Dede! Bak para buldum, masanın altındaymış” dedim. Yüzünde mutlu bir tebessümle; “ Ha öyle mi Ahmet? Bulduğun paralar senin olsun” dedi.
            Sonra bir kaç kez, bu hikâye tekrarlandı. Ben bulduğum paraları dedeme haber verdim. O da senin olsun diyerek, beni sevindirdi.
            Yıllar hızla akıp geçti. Dedemin o paraları, masanın altına bilerek düşürdüğünü ancak anlayabildim. Pedagojinin yazmadığı, eğitim müfredatlarının kullanmadığı, bir metodu torunu için hayata geçirmişti.
            Çocuktum. Çocuğa doğru olmayı, dürüst davranmayı böyle öğretmişti.
            Selanik günlerini ve Mustafa Kemali ilk ondan dinledim. Vatan sevgisinin ne olduğunu, vatanın kıymetinin ne ifade ettiğini, bana bir masal gibi anlattı. Her bir kelimesi beynime kazındı.
            Bu metot bana; doğru ve dürüst olmayı, adaletli davranmayı, hak ve hukuka riayeti, sevmeyi ve sevilmeyi, nezaketli ve ağırbaşlı olmayı öğretti. Henüz ilkokula başlamamıştım. Dedemin mektebinde, böyle esaslı bir tedrisat görmüştüm.
            Ası konuya girmek istiyorum. Yani Çocuğa..
            Günümüzde çarpık bir görüş hâkim. Çocuğa elif ba öğretirsek, sureleri ezberlettirirsek dindar bir nesil yetiştiririz. Milli Eğitimin bu yılki müfredatında, bu tarzda bir uygulama var.
            Çocuk ruhtur. Belli yaş aralıklarında ruh dünyası gelişir. Her aralıkta çocuğu benimsetilmesi gereken değerler var. Bunlar aileden başlar, okulda devam eder, cemiyet hayatında gelişir.
            Konuyu salt din eğitimine indirgemek, fahiş bir hatadır. Çünkü çocuğa din eğitimi, bizde basit bir formata büründürülmüştür. Çocuk Kur’an okumayı öğrenince, din eğitimini vermiş sanıyoruz. İmam Hatip Liseleri açarak, keza dindar bir nesil yetiştireceğimizi düşünüyoruz.
            Acaba öyle mi?
            Cemiyetin bugünkü haline bakalım lütfen.
            Adam faize para yatırmış. Faiz paralarıyla 8 kez umreye gitmiş. Bana bunu övünerek anlatıyor.
            Yönetimsel haksızlıklar ve hukuksuzluk diz boyu. Bütün bunlar ‘siyaset icabı’ çarpıklığı içinde yapılıyor.
            Cemaat ve tarikat yapılanmalarında, kız çocuklarının istismarına kaç kez şahit olduk.
            Narin’in cansız bedenini suya gömen adam, eve gelip namaz kılıyor.
            Bir FETÖ belası yaşadık. Yıllarca toplum olarak değer verdik. Siyasetçiler onu şemsiyesi altına aldı. Gelişti ve büyüdü. En önemli sınavlarda usulsüzlükleri onlar yaptı. Milyonlarca insanın hakkı yendi. Ergenekon kumpasları kurarak, nice asker, polis ve yargı mensubu perişan oldu. Sonra da darbe yapmaya kalkıştılar.
            Örnekleri çoğaltmak mümkün elbette. Ama gerek görmüyorum.
            Cümlesinin de alnı secdeye değiyordu. Cümlesi de elif ba öğrenmişti.
            Türkiye hızla şehirleşti. Köy ve kasabalar şehirlere aktı. Şehir hayatında iş ve aş kaygısı, aile yapısına büyük darbe vurdu. Çocuk artık sosyo ekonomik bir değer haline geldi. Hangi okula gidecek, hangi sınavı kazanacak yarışı başladı. Böylece çocuğun ruhsal yapısı arka plana itildi. Ve nihayetinde çocuk, verilmesi gereken değerler manzumesinden mahrum kaldı.
            Buna bir de çağın problemleri eklendi. Bilgisayar ve cep telefonları çocukların tutkusu haline geldi. Yaşaması ve yaşatılması gereken çocuk, tabletlerin dehlizinde boğulmaya mahkûm oldu. Bugün kaç anne, cep telefonu izlemeden çocuğuna yemek yedirebiliyor?
            Siz bütün bu gelişmeleri, din eğitimi gerekçesiyle açıklamaya çalışırsanız yanılırsınız.
            Sanırım iktidar, böyle bir yanılgı içinde. Bu yüzden hala, çocuğa elif ba öğretirsek din eğitimi vereceğini sanıyor. Ve böylece dindar nesiller yetiştireceğini umuyor.
            Mesele tek değil, çok boyutludur. İktidarın yaptığı şekilde, oldubittiyle bu mesele asla çözülemez. Pedagogların, eğitimcilerin, ilahiyatçıların, sosyologların ortak çalışmasıyla Türkiye’nin bu anlamda yepyeni bir modele ihtiyacı var.
            Çocuk ruhtur. Okul çağına kadar oynayacak, eğlenecek ve öğrenecektir. Burada birinci görev aileye düşüyor. Ancak aile yapısı derin yaralar aldı. Bunu gerçekleştiremiyor. Elif ba öğretisiyle, gereğini yaptığını zannediyor. Çocuk okula başladığında, farklı bir şey olmuyor. Gençlik çağına geldiğinde bocalıyor. Zararlı akımların açık limanı haline geliyor.
            Bence din eğitimi, çocuğa daha ileri yaşlarda verilmeli. Kur’an okumayı da bu yaşlarda öğrenmeli. Bu yaşa gelinceye kadar; aile ve okul, Tayyareci Cevdet Efendinin metodunu kullanmalıdır. Bir takım pratiklerle çocuk; doğruluğu, dürüstlüğü, yalan söylememeyi, sevmeyi ve sevilmeyi, hak ve hukuka riayeti öğrenmelidir. Dinini öğrenmeye başladığında, büyük bir rahatlık yaşayacak ve inancı pekleşecektir. Bu sayede öğrendiği dini değerlerin, yaşadığı değerlerle aynı olduğunun farkına varacaktır.
            Şayet bu konuda yetkili olsaydım; Okullarda Muhammed Aleyhisselamın “Eminliğini” ders konusu yapardım. Günümüzde kaç aile, onun eminliğini çocuklarına anlatıyordur. Geçtik bunları, Cuma hutbelerinde hiç bu konuda hutbe dinlediniz mi?

Bu yazı 380 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum