O yazıyı, uzun yıllar önce yazmıştım. Başlığı, 'Sabahın Gülleri' idi. Sabah namazına gençliğinde başlayıp ve genelde camiye giden birisi olarak, kaleme almıştım Sabahın Güllerini.
Her sabah namazında; sayıları bir elin parmakları kadar, yaşlı başlı insanların oluşturduğu o cemaatin, ruhumda yarattığı hisleri dökmüştüm satırlara. Birazda hüznümü ifade etmiştim.
Çünkü Müslüman bir memlekette, camileriyle iftihar eden bir toplumun, sabah namazı cemaati bu kadar mı olmalıydı?
Yıllar hızla akıp geçti. Benim çok genç yaşta başlayan sabah serüvenim, ara vermeden devam ediyor. Ya hüznüm ve kaygılarım? Bu yolculukta, bir an olsun yanımdan ayrılmıyorlar..
Neden mi?
Çünkü fecir çöktü.
Ve fecrin çöküşüyle beraber, çok şey çöktü. Değerler, inanışlar birbiri ardınca çöktü.
Beni dehşete düşüren bu vakıa karşısında çaresizim. Zira fecrin çöküşü, iman hakikatine acımasız darbeler indirdi. Kahırla ifade etmeliyim ki Müslümanlar, bu çöküşün hala farkında değil.
Konuyu açmak istiyorum.
Ben Müslüman'ım diyen birisine, şu soruyu sormak aslında hakarettir: 'Namaz kılıyor musun?'
Niye mi?
Çünkü Müslümanlığı kabul etmek, geleneksel din anlayışına göre gayet basittir. Kelime-i şahadet getirdiniz mi Müslüman olursunuz. Son derece sorunlu olan bu anlayış; zaman ilerledikçe, Kur'an dışı bir Müslümanlığın yaşanmasına neden olmuştur.
Kur'an bilgisine başvurulduğunda, şunu görürsünüz. Müslümanlığı kabul eden ve ben Müslüman'ım diyen birisi, bunu ispatlamak zorundadır. İnsan; Allah'a iman ettim diyorsa, samimiyetini namaz kılarak ispat eder.
Hz. Âdem'den son nebiye kadar tüm peygamberler, bu konuda uyarılmış ve namaz kılmaya davet edilmişlerdir. Allah'a iman etmenin, yine Allah tarafından istenen öncelikli göstergesi namaz kılmaktır.
Allah Musa Aleyhisselama şu şekilde emretmiştir:
'Ben, evet ben Allah'ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et ve benim zikrim için namaz kıl.' (Taha- 14)
Allah'a iman eden Allah'ı zikreder. Allah'ı zikretmenin vasıtası ise namazdır. Anmak ve zikretmek, Kur'anda bir bütünlük içerisinde verilmiştir. Anmak için anlamak lazımdır. Anladığınızla zikretmek yani namaz kılmak, insanı bütün kötülüklerden korur.
Ankebut suresi 45. ayet bu hakikati anlatıyor:
'Bu kitaptan sana vahyedileni anlayarak oku ve namazı tam kıl. Namaz her türlü fuhşu ve kötülüğü engeller. Allah'ın zikri (kitabı) elbette en büyük zikirdir. Allah yaptığınız her işi bilir.'
Namaz, zaman itibarıyla da farklı bir ibadettir. Müslümanlara belirli vakitler üzerinden farz kılınmıştır. Dolayısıyla kazası olmaz. Terki düşünülemez. Aksi olursa, büyük günahkârlık söz konusudur.
Namaza öncelikli olarak, bu Kur'an gerçeği çerçevesinde bakmak gerekir. Bunu dışındaki hiçbir gerekçe, namaz ile izah edilemez. Ancak Allah; kullarından istediği bu ibadet karşılığında, çok önemli ihsanlarda bulunmuştur. Aklı işleterek, düşünerek, tefekkür ederek, araştırarak, insan dünya hayatında bu ihsanlardan faydalanabilir.
O ihsanlardan birisi de fecirdir.
Fecr, sabah namazının vaktidir. Allah'a iman ettim diyen her Müslüman'ın, bu vakitte ayakta olması lazımdır.
Kur'an da pek çok ayette, fecr vaktine vurgu yapılmış ve övgüyle bahsedilmiştir.
Peki, bu fecr niye bu kadar kıymetlidir?
Bilimsel araştırmalar; insan fizyolojisinin biyoritminde, şu 5 faktörün belirleyici olduğunu ortaya koymuştur. Bunlar; insülin hormonu, kortizon hormonu, adrenalin hormonu, vücut ısısı, uyku fizyolojisidir.
Bu 5 faktörün, en verimli çalıştığı zaman dilimi fecirdir.
Aziz Sancar hocanın, Nobel kazanmasına vesile olan bilimsel çalışması neydi? DNA'yı tamir eden nükleodit eskizyon mekanizmasını bulmasıydı. Bu mekanizma günün belirli saatlerinde aktif, belirli saatlerinde pasif çalışarak, DNA'daki bozulan hücreleri tamir ediyordu.
Önümüzdeki yıllarda bilimsel çalışmalarla, bu zamanların hangi vakitler olduğu ortaya çıkacaktır. Ancak inanıyorum ki bu onarım mekanizmasının en aktif çalıştığı zaman dilimi, fecr olarak ortaya konacaktır.
İnsan beyninin en verimli çalıştığı, en sağlıklı düşündüğü, en olumlu kararları verebildiği, en üretken olduğu vakit dilimi fecirdir. Yine bu vakitte yapılan kahvaltı, insan biyolojisi açısından paha biçilmez kıymettedir.
Netice itibarıyla; ben Müslüman'ım diyenlerin, fecir'de ayakta olması lazımdır. Öncelikle, Allah'a iman ettim demenin ispatını gösterecekler ve sabah vaktinin namazını kılarak, Allah'ı zikredecekler.
Buradan neyi anlıyoruz?
Müslüman, güne fecr ile başlamak zorundadır. Zikrini (namazı) yerine getirecek, o vakitte kahvaltısını yapıp, güne merhaba diyecek. Fizyolojik olarak, zihinsel olarak en verimli bir zaman diliminde, işinin başında olacak.
Fecirde ayakta olan, güne fecir ile başlayan toplumların zihinsel inkişafları, üretim kapasiteleri, iş verimliliği, yaşam standartları diğerlerine göre büyük farklılıklar gösterir. Bu Allah'ın kullarına bir ihsanıdır.
Anlayabilene, aklını çalıştırabilene, tefekkür edebilene'
Şu an bir kısa not düşmek istiyorum. Seyrettiğim filmlerde ve izlediğim haberlerde, şuna sıkça tesadüf ettim. Mesela ABD başkanı, filan devlet başkanını sabah kahvaltısında ağırladı. Veya Başkan ilgili görüşmelerini sabah kahvaltısında yaptı. Dünya çapındaki filanca şirket, yönetim kurulu toplantılarını sabah kahvaltısında gerçekleştirdi.
Bunların detayına girdiğinizde şunu görürsünüz. Fecirde kalkıyorlar ve güne başlıyorlar. En ciddi meseleleri ve görüşmeleri sabah kahvaltısı adı altında fecirde yapıyorlar. O zaman bende şunu söylüyorum:
Fecirde kalkanlarla, kalkmayanlar hiç bir olur mu?
Şimdi hüzünle söylüyorum. Ne yazık ki o bereketli fecir, Müslümanların hayatında çökmüştür.
Yani fecir çökmüş, Müslümanlar enkaz altında kalmıştır.
Dolayısıyla Müslümanlar fecir'de uyuyor. Mamafih, epeyi bir zamandır uyumaya devam ediyor.
Fecir Müslümanların hayatından çıktıkça, inanç ve itikat sisteminin pörsümeye başlaması dikkat çekicidir.
Günümüzde, iman adına fecri konuşmuyoruz artık. Hakikat darbe alınca, yerine çakma inanışlar tahsis ediliyor.
Fecir'de uyuyanlar; mevlitle, kandille, ulularla, velilerle, türbelerle, şeyhlerle, sarıkla, cübbeyle, sakalla vaziyeti idare ediyor.
Ömrümün 45 yılında fecirde hep ayakta oldum. Sabahın gülleriyle beraber, sabah vaktinin saflarında yer aldım.
Allah'a ibadet etmenin zevkini yaşarken, Müslümanların hayatında fecrin nasıl çöktüğüne, her sabah şahitlik ettim.
Fecir çökmüş, bugün kimsenin umurunda değil. Din, siyaset pazarının en geçerli akçesi olmuş. Dünyalık menfaatlerin, mevki makamların, kazançların temin vasıtası haline gelmiş. Başımıza gelen bunca badire nedir, diye soran yok.
Müslüman ayağa kalkmak istiyorsa, çöktüğü yerden başlamak zorunda. Yani uyanacak, yani fecirde ayakta olacak.
YORUMLAR