Toplum olarak 2 yıl süreyle bir virüsle mücadele ettik. Korkular, kaygılar üst üste geldi. Hastalık ruhumuzda derin izler bıraktı. Hastalığa yakalanıp, sıkıntılı günler geçirenler oldu, acaba bana da bulaşır mı diyenler oldu. Çok sayıda vatandaşımızı, bu virüs yüzünden kaybettik.
Virüsle mücadelede, kısıtlamalarla geçen gün ve aylar, toplum olarak bizi oldukça yordu. Tam bu beladan kurtuluyoruz derken, bir başka dertle karşı karşıya kaldık. Enflasyon canavarı hortlarken, aşırı hayat pahalılığı belimizi bükmeye başladı. Sadece belimizi değil, ruhumuza da darbeler indirdi.
Bugün hangi mekânda otursak, nerede iki kişi bir araya gelsek, konuşulan konu aynı. Üç aydır içine düştüğümüz bu girdapta, aynı konuları konuşmak, dertleşmek, ruh sağlımızı bozuyor.
Çünkü hayatın tadı kaçtı.
Nasıl kaçmasın. Hayatı anlamlı kılan düzendir, istikrardır. Hele ekonomi bozulmuşsa, dengeler savrulmuşsa hayatın tadı kalır mı?
Çiftçi gübre, akaryakıt, ekipman fiyatları karşısında kara kara düşünüyor. Bu maliyetlerle nasıl ekilir ve biçilir?
Esnaf, siftahsız dükkân kapatıyor. Elektrik faturaları can yakıyor. Dükkân kirası, elektrik faturası, Bağ-Kur pirimi nasıl ödenir. Üstelik piyasa durmuş, iş yok. Çekler, krediler hangi marifetle ödenir?
İmalat sanayisinde, artan maliyetler kıvrandırıyor. Onların başat derdi, elektrik ve doğalgaz fiyatları. Üretmek ama nasıl üretmek, kara kara düşündürüyor.
İnşaat sektörü, el freni çekilmiş araba gibi. Bu sektörün durması demek, onlarca sektörün durması anlamına geliyor. Bu yüzden zincirin halkaları kopuyor. Kopan her halka, diğerini de koparıyor.
Şu anda insanlar ne yapıyor? Sadece karnını doyurabilmenin ve ısınmanın derdine düşmüş. Bunu başaranlar, kendini mutlu hissediyor. Kimsenin piyasaya çıkıp, alış veriş yapacak ne hali kalmış, ne de imkânı.
Kime dokunsanız, bin ah işitiyorsunuz.
Çünkü kimse önünü göremiyor. Daha vahimi, yarın ne olacağını bilememek, karamsarlık duygusu yaratıyor.
Diyorlar ki yaz aylarına doğru, enflasyon düşecek. Bu kaçıncı zaman vaadidir. Bunlara alıştık. Fakat hayat pahalılığına alışamadık. Halk arasında güzel bir deyim var, aynen o durumdayız. Dere susuz. Bekleyin su gelecek diyorlar. Tamam da dereye su gelinceye kadar, kurbağaların gözü patlayacak.
Tabii birde açıklanan büyüme rakamları var. Ekonomimiz %11 büyümüş. Ekonomi büyüdüyse, bu piyasaların hali ne? Halkın çektiği bu ıstırap ne? Anlamak, anlam vermek mümkün değil.
Üstüne üstlük, birde Rusya’nın Ukrayna’yı işgali var. İşin insani tarafı bir yana, tüm dünyada ekonomik olarak yansıması olacak bu durumun. Enerjide, tahılda bu iki ülkeye bağımlılığımız var.
Ekonomi zaten hassas dengeler üzerinde yürüyordu, birde Ukrayna’nın işgali çıktı ortaya. Bizim en fazla etkileneceğimiz ortada. Kaygı, kaygı üstüne. Daha kötü olur mu düşüncesi, beynimizi kemiriyor.
Hayat istikrarla ve düzenle güzel. O güzelliği arıyoruz şimdi.
YORUMLAR