Savaşların bitiminde bir sonuç ortaya çıkar. Yenmek ve yenilmek diye tarif edilir. Bazı savaşlar böyledir. Bazıları ise savaşın sonucunun dışında, ileriki zamanlara tesir edecek siyasi ve sosyal etkiler meydana getirir. Onların sonucu, belki de savaşın sonucundan daha önemli hale gelir.
1389'da I.Murat komutasındaki Osmanlı ordusunun; Lazar komutasındaki Sırp ordusunu Kosova ovasında mağlup etmesi, ileriki asırlara büyük tesirler bırakmıştır. Osmanlı açısından bu galibiyet, imparatorluğun Balkanlara yerleşmesine imkân tanımıştır. Anadolu'dan çok sayıda Türkmen nüfus, Kosova'ya iskân edilmiştir.
Sultan I.Murat'ın Hüdavendigar olarak anılmasının sebebi, ordusunun başında çok sayıda savaşa katılması ve gazilik rütbesi almasındandır. Unvanın anlamı, Gazi Sultan demektir.
Sırplar savaş sonrasında, uzun asırlar boyunca Kosova mağlubiyetini hiç unutmamıştır. Hatta onlara göre, savaşın galibi kendileridir. Zira Kosova'da yaşananlarla, Sırplar milli kimlik bulmuştur. Sırpların bugün hala, 1389'un yıldönümünü kutlamaları boşuna değildir.
1914'te patlayan 1. Dünya savaşında, Sırp komitacılarının suikastı başrol oynamıştır. Denilebilir ki 1. Dünya harbinin fitilini ateşleyen gelişmelerin arka planında, Kosova'daki yenilgi vardır. 90'lı yıllardaki Sırp katliamının önde gelenleri, 1389'u bayraklaştırarak hareket etmişlerdir.
Savaşın başlamasına az bir zaman kala, Kosova ovasında meydana gelen şiddetli toz bulutu, Osmanlı ordusunun işini zorlaştırır. Murat Hüdavendigar'ın burada yaptığı bir dua vardır. Bu dua, tarihi bir vesikadır. Hem devlet adamlığının ne olduğunu, hem iman ve inancın ne olduğunu, hem de bir yakarışın nasıl kabul olduğunu gösteren ibretlik bir vesikadır bu dua.
Yazımın amacı, bu metni sizinle paylaşmaktır.
Fakat önce 1389 sonrasına gitmem gerekiyor. Savaş sonrası meydanı dolaşan Murat, bir Sırplı tarafından hançerlenir. Bazı tarihçilere göre, yaralı olarak savaştığı da söylenir. Bir süre sonra, hançer yarasından kurtulamaz ve şehit olur.
Murat'ın iç organlarını çıkararak toprağa gömerler. Burası, Priştina-Mitroviça karayolunun 6. kilometresindedir. Yıldırım Beyazıt 14.yy'da, tam buraya bir türbe yaptırır. Türbe uzun asırlar, 'Meşhed-i Hüdavendigar' olarak bilinir ve anılır. Anlamı şehit düşülen yer demektir.
Türbe bugün Kosova devletinin başkenti Priştina sınırları içerisindedir. 1660 yılında bugünkü halini almıştır. Yakın zamanda TİKA ve Diyanet İşleri Vakfı tarafından restore edilmiştir.
Bugün Balkanlar'daki en önemli Osmanlı eseri olarak kabul gören türbeyi, yılda 20 bin kişinin ziyaret ettiği söylenmektedir.
Türbeden içeriye girildiğinde, Murat Hüdavendigar'ın savaş öncesi yaptığı dua yazılıdır.
Bu dua metnini, sizlerle paylaşmak istiyorum:
' Ey İlahi! Seyyidi Mevlayi!
Bunca kere hazretinde duamı kabul ettin. Beni mahrum etmedin. Gene benim duamı kabul eyle.
Bir yağmur verip, bu zulumat-ı gubarı (toz zulmünü) def edip, âlemi nurani tut, ta ki kafir leşkerini rahat görüp, yüz yüze cenk edelim.
Ya İlahi!
Mülk ve kul senindir. Sen kime istersen verirsin. Ben dahi aciz bir kulunum. Benim fikrimi ve esrarımı sen bilirsin. Mülk ve mal benim maksadım değildir. Hemen halis ve muhlis rızanı isterim.
Ya Rab!
Beni bu Müslümanlara kurban eyle. Tek bu müminleri küffar elinde mağlup edip, helak eyleme.
Ya İlahi!
Bunca nüfusun katline beni sebep eyleme. Bunları mensur ve muzaffer eyle. Bunlar için ben canımı kurban ederim. Tek sen kabul eyle.
Asakir-i İslam (İslam askerleri) için teslim-i ruha razıyım. Tek bu müminler ruhuna, benim ruhumu feda kıl.
Evvel beni gazi kıldın, ahir şahadet nasip kıl..
AMİN!!!'
YORUMLAR