Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Nasıl %50 Oldu?

04 Kasım 2015 - 09:58

Her seçimin sonucu, tüm yönleriyle tartışılır ve değerlendirilir. 1 Kasım seçimlerinin değerlendirmesinde temel soru, ‘nasıl %50 oldu' zemini üzerine oturdu. Bu rakamı sosyolojik olarak, siyaset bilimi olarak sıra dışı bulanlar çoğunlukta. Hatta hayret içerisinde olanlar bile var.
            Siyasi ve sosyal gelişmelerde ‘patlama' olarak nitelenen sonuçlar yaşanabilir. Bu sonuçlar teamüllere ve beklentilere terste olabilir. Ancak mutlaka irdelenmesi gereken sebepleri vardır.
            Çünkü hiçbir siyasi ve sosyal patlama, asla sebepsiz cereyan etmez.
            Türkiye 1 Kasım seçimlerine giderken, 2 faktör sonuçlar üzerinde birinci derecede etkili oldu: Korku ve Kaygı..
            Haziran seçimlerinde tek parti iktidarı çıkmadı. Koalisyon kurulamadı ve biraz da zorlama bir tercihle yeniden seçim kararı alındı. Seçim hükümeti kuruldu. Yaklaşık 5 aylık sürede, ülkede siyasi belirsizliğin yarattığı kaygılarla yaşandı.
            Siyasi belirsizlik başta ekonomiyi etkiledi. Dolar hızla yükseldi, ihracatta ve istihdamda ciddi düşüşler yaşandı. Yıllık enflasyon beklentisi 1 puanını üzerinde yükseldi. Toplum bu gelişmeleri sineye çekti ancak derin kaygı duyarak.
            Seçimden 20 gün önce, İzmir'de bir imalatçıyla oturuyoruz. 25 kişi çalıştırıyor. Son birkaç aydır sipariş alamadığını, işçilerin bile parasını ödeyemediğini kaygıyla anlattı. Böyle gitmez dedi. Mutlaka tek parti iktidarı gerekir dedi. Ankara'da patlama olmuştu. Bir sürü insan ölmüştü. Aynı derin kaygıyla, ‘umurumda bile değil' ifadesini kullandı.
            Bunun gibi bir kaç örnek sayabilirim. Ben, ne oluyor sorusunu sorarken, daima insanları dinlerim, kulak veririm. Asıl anket böyle yapılır. Ve sizi mutlaka bir sonuca götürür.
            Kaygılar derinleştiğinde, bir araya gelir. Dolayısıyla toplumu, siyasi tercih noktasında aynı istikamete doğru hareket ettirir. 1 Kasım seçimlerinde toplumsal kaygı, AK Parti ile %50' istikametine doğru yol aldı.
            Toplumsal kaygı, korku ile birleşirse ne olur? Patlama dediğimiz vakıa, işte o zaman gerçekleşir.
            Haziran seçimlerinden sonra ülke, tarihinin en kanlı terör olaylarını yaşadı. PKK terörüyle beraber, yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. Bazı il ve ilçelerde kalkışma provaları yapıldı. IŞİD denilen bela, Ankara'da yaptığı eylemle adeta kafa tuttu ülkemize.
            O günlerde bir kadın geldi yanıma. Bir isteği vardı. Kızı Manisa'da çalışıyor. Bana yalvarıyordu. Kızına Gördes'te bir iş bulunsun istiyordu. Hâlbuki Manisa'daki işi yerindeydi. Niye dedim.
            Ankara patlamasından ürkmüştü. Ya Manisa'da da patlarsa diye müthiş korkmuştu.
            Bu korku toplumun tamamına sirayet etti. Büyük şehirlerde çocuğu olanlar, telefonlara sarıldı. Aman kalabalık yerlere gitme, toplu yerlere çıkma, evde otur diye tembihte bulundu.
            Neticede şunu gördüm seçim yaklaşırken. Korku ve kaygı ekseninde toplum büyük bir travma yaşıyor. Bunun sandığa yansıması sıra dışı olur. Bir patlama olur ama nasıl?
            Bu patlamanın ne şekilde yaşanacağını,  kestirmek mümkün değildi.
            Bu yüzden, 1 Kasım seçimleri öncesi siyasi içerikli bir yazı kaleme almadım. Arkadaşlarla yaptığım sohbetlerde, seçimden büyük bir patlamanın çıkacağını ısrarla iddia ettim.
            Kamuoyu araştırma şirketlerinin, sonuç üzerine yanılmaları bu sebeptendir. Çünkü kaygı ve korku, insanlar tarafından asla ifade edilmez. İfade edilemeyeni ölçmek ise mümkün değildir.
            Haziran ayında HDP' ye oy veren Kürt kökenli seçmenlerin dikkate değer bir bölümü, 1 Kasımda AK Partiye dönmüştür. Niye?
             Evinden dışarıya çıkamayan, işini yapamayan, mahallesine hendekler kazılan insanların kaygı ve korku yaşamaması mümkün mü? Artık onların Kürt ve Türk olmasının ne önemi olabilir. Zira korku ve kaygının dini, ırkı, mezhebi asla olmaz.
            Türkiye1 Kasım seçimlerine iç içe geçmiş bu iki zemin üzerinde gitti.
            Birinci ihtimal, yaşananlardan AK Partiyi sorumlu tutabilirdi. Elbette iktidar partisinin önemli kusur ve kabahatleri vardı. Seçmen bunu biliyordu. Zaten 2011 seçimlerinde %50 almış bir partiyi, Haziran seçimlerinde %40'a düşürerek çekincesini ortaya koymuştu.
            Fakat Haziran-Kasım arasında geçen 5 aylık sürede seçmen, muhalefet partilerinin akıl almaz tutumu ve davranışı karşısında korku ve kaygı kadar hayal kırıklığı yaşadı. Bu korkulu ve kaygılı rüyadan, muhalefet partileri ile uyanamayacağını gördü.
            O zaman ikinci ihtimal, seçmen için daha gerçekçi hale geldi. Denediği, bildiği ve bütün kusurlarına rağmen Ak Partiyi %50 ile iktidara taşıdı.
            Muhalefet, iktidar, kamuoyu, araştırma şirketleri ve tüm aktörlerin beklemediği ve ölçemediği %50 böyle gerçekleşti. Diğer faktörler kısmidir ve ana eğilimi sadece desteklemiştir.
 

Bu yazı 1446 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum