Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Nasıl ve Niye Dolandırılıyoruz?

18 Şubat 2022 - 11:32 - Güncelleme: 18 Şubat 2022 - 11:32

İlçemizde geçen haftanın gündemi, bir vatandaşımızın telefon dolandırıcıları tarafından mağdur edilmesiydi. Uzun zamandır devam eden; aynı usul, aynı metot ve aynı yolla devam eden, bir dolandırıcılık gerçeği var ülkemizin.
            Telefonla arayıp, gerekçelerini sıralıyorlar. Hesabınızdaki para terör örgütlerinin hesabına geçti, isminiz terör örgütüyle beraber anılıyor. Say sayabildiğin kadar. Sonra kendilerini savcı, polis olarak tanıtıyorlar. 5 yıldır böyle çalışıyorlar. Mağdurların haddi hesabı yok.
            İlçemizde bugüne kadar çok sayıda vatandaşımız, bu tuzağa düştü. Fakat en son yaşanan dolandırıcılık olayı daha dikkat çekti. Çünkü meblağ oldukça yüksekti. Kim olsa, 640.000TL paraya yanar. Bu ilçede geçim şartlarımız belli, gelir düzeyimiz belli.
            Nasıl dolandırılıyoruz sorusunun cevabı, gayet açık ve net. Televizyonlar, gazeteler ve sosyal medya, mağdurların hikâyesiyle dolu. Yani nasıl sorusu, merak edilecek bir soru değil artık.
            Emniyet Genel Müdürlüğü, konuyla ilgili vatandaşlara ısrarla mesajlar gönderiyor. Mağduriyet yaşanmaması için uyarılarda bulunuyor. Keza polis birimleri, mahallinde uyarıcı uygulamalarda yapıyor. Netice itibarıyla, telefon dolandırıcılığının nasıl yapıldığını, sağır sultan bile duydu.
            Buna rağmen dolandırılıyoruz.
            Peki, niye dolandırılıyoruz.
            Bu soruya, bugüne kadar cevap aranmadı. Niye dolandırılıyoruz. Başka bir deyişle, nasıl dolandırdıklarını bildiğimiz halde, niye dolandırılmaktan kurtulamıyoruz.
            Cehalet mi mesela?
            Öyle olsaydı, tanınmış profesörler, öğretmenler vesair diğerleri dolandırılmazdı. Yaşanan olaylar gösterdi ki bu işin, cahillikle ve âlimlikle bir ilgisi yok. Peki, o zaman ne?
            Toplumun şuur altına yerleşmiş korkuları var. Bir telefonla, bu korkular gün yüzüne çıkıyor. Sonra vehimli tedailer meydana getiriyor.
            Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası, bu korkular daha bir yoğunlaştı.
            15 Temmuza gelinceye kadar, bir cemaat gerçeği vardı ülkemizde. Eğitimle, dershanecilikle başlayan bu hareket, zamanla geniş bir sosyal statüye kavuştu. Sonra devletin bütün kurumlarında örgütlenmeye başladı.
            Cemaate aktif olanlar kadar, halkın önemli bir bölümü dine hizmet yaftası altında,  pasif olarak destek verdi. İş öyle bir noktaya geldi ki cemaat, siyasilerden büyük destek görmeye başladı. Zamanla cemaat, siyasi tercihlerde referans verir hale geldi.
            15 Temmuz hain darbe girişimiyle, bu rüya sona erdi. Artık ortada bir cemaat yoktu ve FETÖ terör örgütü vardı.
            15 Temmuzdan bir hafta sonrasıydı. Çiftçilik yapan bir dostum mekânıma geldi. Oldukça sıkıntılıydı. Özel görüşmek istedi. Yazıhaneme aldım. Sesi titrekti. “Hanımla birlikte bir haftadır uyuyamıyoruz” dedi.
            Yıllar önce, bu cemaat mensupları tarlasına gelmiş. O yıllarda bölgemizde, himmet adı altında tütün topluyorlar. Bunlar Allah rızası için çalışıyor diyerek, 10 dizi tütün bağışlamış. Şimdi bu öğrenilirse, beni de alıp götürürler mi diye soruyor.
            Bu dostumun cemaatle ve benzerleriyle hiçbir ilgisi yoktu. Mütedeyyin bir insandı. Yaşananları görünce, korkuya kapılmıştı.
            Bu müthiş bir korkuydu ve şuur altına kazınmıştı. Bunu tedai ettirecek bir telefon, nelere mal olur siz düşünün.
            Cemaat döneminde; yemeğe katılanlar, geziye götürülenler, himmette bulunanlar, toplantılara iştirak edenler, gazeteye abone olanlar ve daha nicesi..
            15Temmuz sonrası, şuur altına müthiş bir korku yığını biriktirdiler.
            FETÖ ile hiçbir teması olmayanlar da, acaba kaygısıyla benzer korkuları şuur altına depo ettiler.
            FETÖ terör örgütü, hain darbe teşebbüsüyle, aynı zamanda vatandaşlarımızın şuur altını da bozdu.
            Onun için dolandırılanların âlim ya da cahil olması, vakıanın karakterini değiştirmiyor. Zira korkunun diploması yok, rütbesi yok, statüsü yok.
            Nasılını bildiğimiz bir dolandırıcılık hikâyesinde, niye dolandırıldığımızın resmidir bu.
            Mağdurlar halkasına eklenmemek elimizde.
            Öncelikle bilinçli olmak zorundayız. Bir hukuk devletimiz var. Kanun var, nizam var. Polis ya da savcı sizden para isteyebilir mi? Böyle bir şey olabilir mi? Bunun farkına varmak zorundayız.
            Böyle bir durumla karşılaştığımızda, ilk müracaat adresimiz polis olmalıdır.
            Son 15 gün içerisinde, ilçemizde telefon dolandırıcılığından mağdur olanların sayısı 4’e yükseldi. Önceki yılları hesap etmiyorum. Çoğunu gazetemizde haber olarak yayınladık.
            Bu konuyu niye kaleme aldım. Bir kez daha hatırlatmak ve bir kez daha vatandaşlarımızı uyarmak için.

Bu yazı 981 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum