Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Raf Ömrü Doldu mu?

17 Ocak 2025 - 15:01 - Güncelleme: 17 Ocak 2025 - 15:02

            Hocanın meşhur borç ödeme hikâyesidir. Alacaklısına demiş ki; “Komşunun koyunları otlağa çıkacak, Bizim tarladaki çalılıktan geçecek. Geçerken tüyleri çalılığa takılacak. Sonra ben onları teker teker toplayacağım. Ardından eğirip ip yapacağım, Pazara götürüp satacağım ve senin borcunu ödeyeceğim.”
            Borçlusu gülmüş. Hoca cevap vermiş; “Peşin parayı görünce, nasıl da gülüyorsun.”
            Bahçeli çağrı yapacak. DEM parti görev alacak. Heyet İmralı’ya gidecek. Yetmezse bir daha ve bir daha gidecek. Öcalan PKK’ya çağrı yapacak. Silahları bırakın diyecek. PKK silahları bırakacak. Öcalan umut hakkından faydalanacak. Ülkeye barış gelecek. Türk-Kürt kardeş olacak.
            Nasıl ama Nasrettin Hoca fıkrası gibi değil mi?
            40 yıl geçti aradan. PKK hiçbir zaman salt Kürt varlığının hareketi olamadı. Olması da mümkün değildi zaten. Bu tür örgüt kurmak, dernek kurmaya benzemez. Mutlaka uluslararası servislerin ve istihbarat teşkilatlarının eli vardır. Dünyadaki bütün terör örgütlerinde, aynı yapılanma söz konusudur.
            Ancak uzun yıllar PKK terör örgütü, Kürt varlığıyla eş değer tutuldu. Ciddi kamuoyu oluşturuldu. İktidarlar zaman zaman bu kamuoyunun baskısı altında kaldı. Bu durum, terörle mücadelede bize zaman kaybettirdi.
            2010’lu yıllardan itibaren, bu gerçeği yavaş yavaş anlamaya başladık.
            Yalçın Akdoğan 5/09/2012 tarihli Hürriyet gazetesindeki yazısında şöyle diyordu:
            “PKK uluslar arası bir örgüt. Birçok bölgede; İran’da, Suriye’de, Türkiye’de var. Farklı ülkelerde hareket kabiliyeti olan bir örgüt.”
            Dönemin Başbakanı Erdoğan, partisinin 4. olağan genel kurulunda şu tespitleri yapıyordu:
            “Açıkça söylüyorum, Türkiye’de maalesef terörün bir piyasası oluşmuştur. Terörün kan alınıp, kan satılan bir piyasası oluşmuştur.”
            Zaman geçtikçe anlaşıldı ki PKK sadece bir terör örgütü değil, uluslararası uyuşturucu trafiğinin önemli bir halkasıdır. Yaşananları çok çabuk unutuyoruz. Bu yüzden, olaylar arasında bağlantı kurmakta zorluk çekiyoruz.
            Yıl 2012, yaz ayları. Güvenlik güçleri terör örgütüne yönelik bir operasyon yapıyor. Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, operasyonla ilgili bilgiler veriyor. Bu bilgilere göre; örgüte yönelik tek bir operasyonda, yakalanan uyuşturucunun piyasa değeri 1,7 milyar liradır. Yani yaklaşık 1 milyar dolar. Mesela, Ermenistan devletinin, o yıllarda bir yıllık ihracatına denk bir rakamdır bu. İnterpol’e göre; Avrupa uyuşturucu ticaretinin %75’ten fazlası PKK ve anlaşmalı olduğu çetelerin elindedir.
            PKK terör örgütü üzerine inceleme ve araştırmalarıyla, bir dönem dikkat çeken Prof. Dr. Sedat Laçiner, bu konuda şunları dile getirmişti:
            “Ülkemizde PKK’yı hala sadece bir hak arama örgütü gibi gösteren ve hükümete silahı bırakıp örgütle masaya oturmasını tavsiye eden yazar ve siyasetçiler var. Akan kanın duracağını düşünüyorlar. Bu kişiler Kürt sorununu, PKK ile birebir eş görebiliyorlar. Buna göre PKK ile anlaştık mı tamamdır, ülkenin ne Kürt sorunu kalır, nede bölgesel kalkınma sorunu..
            Oysa PKK’yı IRA ve ETA gibi örgütlerle benzer gösteren bir anlayışta, ölümcül derecede yanlış varsayımlar bulunmaktadır. Bu hataların ilki, PKK’nın doğasıyla ilgilidir. PKK örgütü, ETA ve IRA’dan farklı olarak, bir narko-terör örgütüdür. Sadece uyuşturucu ticaretinden, milyarlarca dolar para kazanmaktadır.” (Hangi PKK, sf:87, 2012)
            Dolayısıyla PKK terör örgütü, hiç bir zaman homojen bir yapıya sahip olmadı. Aslında olması da mümkün değildi. Çok uluslu servislerin ve çetelerin örgüt içinde hep taraftarı oldu. Öcalan yakalandıktan kısa bir süre sonra, onunla ilişkiyi kestiler. Direktiflerini dinlememeye başladılar. Öcalan, sıkça bu durumdan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.
            Neticede ne mi oldu? Şu oldu. Yine Sedat Laçiner’in tespitlerinden dinleyelim:
            “Doğrudur. PKK tek parça değil. Örgüt birkaç parçadan oluşuyor. İran ve Suriye bağlantılı olanlar, ABD ve İsrail’e yakın duranlar, Barzani ve Talabani ile dirsek temasını hiç bırakmayanlar ve bir de kişisel güçleriyle liderlik kovalayanlar var. Örgüt, Öcalan’ın doğrudan etkisini de kırmış görünüyor.
            Artık İmralı “out”, Kandil “in”. Ancak dediğimiz gibi, o Kandil’de kimin patron olduğu henüz şekillenmiş değil.” (age, sf: 59)
            Netice itibarıyla; bugüne kadar yapılan çözüm denemeleri, hep başarısız oldu? Neden? Çünkü Kandil’in ağaları bunu istemedi. Çözüm süreci adına yürütülen her denemeyi, terör eylemleri ile protesto ettiler.
            An itibarıyla; Kandil’in patronu kim? 15 yıldır öne çıkan bir isim yok. Ama PKK örgütü, varlığını devam ettiriyor. Sizce düşündürücü değil mi?
            Bence ortada raf ömrünü doldurmuş bir Öcalan var. Onunla geçmişteki aynı denemeleri, bir kez daha denemek bir netice verir mi? Zor ve imkânsız gibi bir şey. Peki, niye Bahçeli Öcalan’da ısrar ediyor?
            Fazla uzun sürmez, bekleyip göreceğiz…

Bu yazı 350 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 4 Yorum
  • Ali iLHAN
    12 saat önce
    Tespitlerin bana göre de çok doğru abi.Kalemine ve yüreğine sağlık.
  • Hüseyin-Tokuç
    14 saat önce
    Sn Ahmet kardeşim,iki üç aydır yaşatanları , yaşanılanları anlayabilmek çok zor.Kısa zamanda u dönüşler yaşanmasına anlam veremiyorum.Yapılacaklar ülke için mi yapılıyor,başka planlarmı var.Yaşayan görecek.Ülkemiz için ,halkımız için hayırlı olması dileğiyle.
  • Mahmut Ayhan
    15 saat önce
    Konuya gerçekçi bakışla durum tanımlaması yaparak aydınlatıcı bilgileriniz için sizi kutluyorum. Bizim siyasilerin yaptığı kamuoyunu oyalamak. Niyet başka , ama akıbet bambaşka seyredecek.
  • NİYAZİ BEKTAŞ
    18 saat önce
    EN AZINDAN FEDERASYONU KURDURMAK TALEP EDİYORLAR..ÖZERKLİK BİLE HAFİF KALIR..