Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Raina Demeyin!

12 Şubat 2025 - 15:50 - Güncelleme: 12 Şubat 2025 - 15:51

Kuran’ın bizi şiddetli biçimde uyardığı konulardan biriside “İvec”tir. Kelime anlamı, ayetler üzerinde yapılan anlam çarpıtmasıdır. Müslümanların yanı sıra Yahudi ve Hıristiyan kesimde, bu konuda adeta yarışa girmiştir. Bu yüzden, Kuran’ın pek çok ayetini tahrif etmeye çalışmışlardır.
Bakara–104 ve Nisa–46 ayetlerinde zikredilen ”Raina” kelimesi, bunların başında gelir. Bunu anlatmak istiyorum. Önce ilgili ayeti vermem gerekir:
“Ey iman edenler!! Raine demeyin. ‘unzurna’ deyin ve iyi dinleyin, kâfirler için elemli bir azap vardır.” (Bakara–104)
‘Raina’ tabiri Arapçada, ‘bizim çoban’ anlamındadır. Müslümanlar o dönemde, Muhammed Aleyhisselama hitap ederken, Raina diyorlardı. Bu şu anlama geliyordu; “Bizi güt”
Raina tabirinin, İbrani ve Süryani dillerindeki anlamı şu şekildeydi: “Dinle, a dinlenmeyesi, dinle a sözü dinlenmez herif.”
Müfredat’da raina kelimesinin detaylı anlatımı, şu şekilde verilmiş:
“Yahudiler bu Raina sözcüğünü, Allah resulüne karşı istihza (alay) yollu olarak söylerler ve bununla hakaretamiz bir tarzda Allah resulüne ‘ahmaklık, budalalık veya anlayışsızlık ve laçkalık, gevşeklik veya uyuşukluk isnat etmek isterlerdi.
Diğer taraftan da kendileri bu sözcüğü kullanırken, sanki ‘bize müracaat et, bizi koru anlamındaki raine sözcüğünü kullandıkları vehmini verirlerdi.” (Ragıp el Isfahanı, Müfredat, sf: 621)
Bu bilgilerden şunu anlıyoruz:
Müslümanlar Muhammet Aleyhisselama hitap ederken, “bizi güt’ ya da ‘çoban’ anlamına gelen raina kelimesini kullanıyor. Yahudiler de bunu fırsat bilerek, hakaret ve aşağılama anlamına da gelen raina hitabında bulunuyor. Yani raina kelimesi üzerinde ivec yapıyorlar.
Bakara–104 ayetinin tefsirinde, Elmalılı Hamdi Yazır konuyla ilgili şunları söylüyor:
“Müslümanların Hz. Peygambere karşı ‘raina’ diye hitap etmelerini fırsat bilen Yahudiler, bilerek ve kendi dillerinde ki raine kelimesini andıracak şekilde; ağızlarını eğerek, bükerek, sövmek ve hakaret kastıyla ‘raina’ demeye başlamışlardı.
Sa’d b. Muaz bunu işitmiş ve şöyle demiş: “ Ey Allah’ın düşmanları, lanet olsun size, vallahi hanginizin, Resullulaha karşı bunu söylediğini bir daha duyarsam, boynunu vururum.”
Onlar da buna karşı, “siz böyle söylemiyor musunuz” diye kaçamak cevap vermişler. Bunun üzerine işte bu ayetin inmiş olduğu rivayet edilmiştir.” (Hak Dini Kur’an Dili, cilt:1, sf:275)
Kur’an Yahudilerin yaptığı bu iveci şiddetle eleştirmiş ve şöyle demiştir:
“Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirerek, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak, peygambere karşı da, ‘işittik ve isyan ettik, dinle ey dinlemez olası, raina derler’” (Nisa–46)
Kur’an bu konuda, net bir tavır ortaya koymuştur. Raina tabirini, hem Müslümanların ve hem Yahudilerin verdiği anlamla kullanılmamasını istemiştir. Burada aslında, Kur’an’ın önemli bir uyarısı vardır.
Birincisi, kimse çoban değildir. Hiçbir şekilde birisi çoban, diğerleri sürü olarak görülemez. Peki neden? Çünkü Allah insana irade vermiş, anlama ve kavrama yeteneği ile donatmıştır. Nebileri vasıtasıyla insanı, kendi yoluna davet etmiştir.
İkincisi; Kur’an ayetleri üzerinde yapılan ve yapılacak olan çarpıtmalara (ivec) karşı bizi uyarmıştır.
Şüphesiz bu yüzden, Bakara–104 ayeti inmiştir:
“Ey iman edenler!! ‘raina’ demeyin. ‘unzurna’ deyin ve iyi dinleyin. Kâfirler için elemli bir azap vardır.”
Raina demeyeceğiz. Unzurna diyeceğiz. Nedir unzurna? Kelime anlamı: “Bizi gözet”
Kur’an harikuladeliğinin eşsiz bir örneğini, bu ayette görüyoruz. Kimse çoban, kimse sürü değildir. Çokluğun olduğu yerde, yöneten, idare eden bir gözeten vardır. Türkçemizdeki şu deyim, ayetle ne kadar yeknesaklık gösteriyor;
“Bin işçi, bir başçı”
Bunları niye anlattım?
İlk günden bugüne, Kur’an ayetleri üzerine çarpıtma gayretleri devam etti. Ayetler üzerinde başarılı olamayınca hadise sarıldılar. Yapılan iveclerle Kur’an hakikatinden uzakta kaldık. Muhammed aleyhisselamı hayatımızdan çıkardık. Örnek mi istiyorsunuz?
Muteber hadis kitaplarında geçen, şu iki hadise dikkatinizi çekmek istiyorum:
“Hepiniz raisiniz (çobansınız), hepiniz raiyesinden sorumlusunuz. İnsanlar üzerinde yöneticilik yapan çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek aile içinde çobandır ve onlardan sorumludur. Kadın evinin içinde çobandır ve evden sorumludur. Köle efendisinin malı konusunda çobandır ve ondan sorumludur. Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz.” (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Tırmizi)
Haydaa buradan buyurun. Kuran’ın bunca uyarısına ve kesin hükmüne, Muhammed Aleyhisselamın yaşamışlığına rağmen, bu hadis nereden çıktı? Nasıl oldu da muteber hadis kitaplarına girdi. Ve nasıl oldu da Müslümanların öğretisi haline geldi. Bu manada kaç vaaz ve hutbe dinledik camilerde.
Ayetler üzerinde yapılamayan ivec, bu defa hadis adı altında Muhammed Aleyhisselama yaptırıldı. O şanlı nebi, hiç böyle söyler mi? Elbette söyleyemez. Ama söylettirdiler ve öğreti haline getirdiler.
Bu yeterli değildi. İşin asıl siyasi tarafı vardı. Kitleleri avucunun içine alıp yönetmek ve saltanatlarını devam ettirebilmek için daha fazlası lazımdı. Yani çoban-sürü hikâyesinin, daha sağlam temellere oturtulması gerekirdi.
Yine muteber hadis kitaplarına geçen, şu hadisi de uydurdular:
“Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden Allah’a isyan etmiş olur. Emire (yetkili kişiye) itaat eden bana itaat etmiş olur. Emire isyan eden bana isyan etmiş olur. İmam (devlet başkanı) kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunma sağlanır. Allah’tan çekinmeyi emreder ve adil olursa sevap kazanır. Farklı emir verirse günahı kendinedir.” (Buhari, Cihad 109)
Kur’an’ın hükmü asla eskimiyor. Uyarıları yerli yerinde duruyor.
Okuyarak, araştırarak, öğrenerek yazmaya ve anlatmaya devam etmekten başka yol yok.
Dolayısıyla raine değil, unzurna demeye devam edeceğim…..

Bu yazı 488 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 3 Yorum