Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Saltanat Bozar

17 Ocak 2018 - 14:39

Şeytanın hikâyesini kısaca anlatarak, konuya girmek istiyorum. Allah, insanı yaratmayı yani Âdem'i söylediğinde, bütün melekler kabul etti. Tek muhalif İblis oldu. Bu yüzden lanetlendi.
            Ancak şeytan, Allah'tan kıyamete kadar izin istedi. İsteği kabul edildikten sonra şöyle dedi: 'Göreceksin, onları önlerinden ve arkalarından, sağından ve solundan saptıracağım.'
            Ve insan yaratılışıyla birlikte, bir büyük imtihana tabi tutuldu. Allah; kitapları, nebi ve resulleri vasıtasıyla, insanı şeytana karşı uyardı. Bu büyük imtihanda, ilk mağlubiyeti Âdem aldı.
            Allah; Âdem'i bilgi ile donattıktan sonra, melekler ona secde etti. Ve Allah Âdem'e şöyle dedi:
            'Bak Âdem, sen ve eşin şu bahçeye yerleşin, beğendiğiniz yerden yiyin; ama bu ağaca yaklaşmayın. Yoksa yanlış yapmış olursunuz.' ( Araf- 19 )
            Sonra Allah, Âdem'i şeytana karşı şöyle uyardı:
            ' Bak Âdem! Bu sana da eşine de düşmandır. Sakın sizi bu bahçeden çıkarmasın yoksa mutsuz olursun'' ( Taha- 117 ve 119 )
            Buna rağmen, şeytan Âdem'i şu sözleriyle avladı:
            'Âdem! Sana ölümsüzlük ağacını ve yıpranmayacak bir saltanatı göstereyim mi?' ( Taha–120 )
            Dikkat edilirse, şeytanın Âdem'i iki kavramla yoldan çıkardığı görülür: Ölümsüzlük ve yıpranmayacak saltanat.
            Ölümsüzlük ve yıpranmayacak saltanat Allah'ındır. Allah'a ait olanı, insan nasıl kendisinde isteyebilir. O günden bugüne şeytan, bu konuda çok başarılı oldu.
            Saltanat; güçtür, kudrettir, iktidardır. Yönetmek ve hükmetmektir.
            Saltanat sahipleri iktidarlarının devamı için, sihirli kavramları ve özellikle dini kullanmışlardır. Kitlelerin beynini iğdiş ederek, hükümranlıklarını sürdürmüşlerdir. Saltanat sahipleri; yanlışlarını, hatalarını, kusurlarını, hırslarını topluma bir fazilet olarak kabul ettirmişlerdir.
            Yalnızca Allah'a kulluk etmesi gereken kitleler, saltanata kulluk eder hale gelmiştir.
            Bir örnek vereyim.
            Ali ve Muaviye ihtilafının yaşandığı, 7. yüz yıldaki bir olaydan bahsetmek istiyorum. Ali, Şam'dadır. Muaviye, Kufe valisidir. Bir gün Şam'dan birisi, erkek devesiyle Kufe pazarına gelir.
            Küfe'linin birisi, Şamlının devesine el koyarak şöyle der: 'Bu deve dişidir ve benimdir.'
            Şamlı şaşkındır. Tartışma büyür. Etraf kalabalıklaşır. O sırada pazarı gezmekte olan Muaviye, duruma müdahil olur. Vaziyeti öğrendikten sonra, ahaliye seslenir:
            'Bu deve dişidir ve Kufeli'nindir.'
            Ahali hep bir ağızdan tekrar eder: 'Bu deve Kufeli'nindir ve deve dişidir.'
            Muaviye saltanat sahibidir. Erkek deveyi dişi yapmıştır. Deve Şam'lının olmasına rağmen, Kufe'liye vermiştir. Bu olayın ardından Muaviye, Şamlıya şöyle hitap eder:
            'Git o Ali' ye söyle. Bir devinin dişi mi erkek mi olduğunu bilemeyen, ardımda on bin adam var. Ayağını denk alsın''
            İnsan imtihandadır. Ancak şeytanın tuzağına sıkça düşmektedir.
            Bugüne kadar bilgi ve tecrübe yönüyle, gözlediğim iki durum var. Birincisi; kucağına şeytan oturanlardır. Yalan, dolan, hırsızlık, kumar, içki ve diğerleri.. Bunlar kucağına şeytan oturanlardır. Durumu fark edip, şeytanı kucaklarından atmaları mümkün olabilir. Yani olabilirliği ve kolaylığı vardır.
            İkinci durumda olanlar; şeytanın kucağına oturanlardır. Bunların durumu çok tehlikelidir. Şeytanın kucağına oturduklarından, kolay kolay kendilerini kurtaramazlar. Allah ile aldatanlar ve saltanat sahipleri, bunların başında gelir.
            Nasıl mı diyeceksiniz?
            Şeytan Âdemi nasıl avlamıştı? Allah'a ait olanı, kendisine vaat etmişti. Allah ile aldatanlar, Allahın gücünü ve kudretini kendisinde görenlerdir. Yani şirke düşenler. Saltanat ise kendisini kusursuz, gücünü daim, varlığını vazgeçilmez kabul etmek ve topluma kabul ettirmektir.
            Saltanat sahipleri aslında, bir imtihanda olduklarını çabuk unuturlar. Adaletle, hukukla, sevgiyle, kucaklamayla hükmedenler imtihanı kazanır. Şeytanın tuzağına düşerek, adaletten uzaklaşanlar, baskı uygulayanlar, toplumu kucaklamayanlar kaybeder.
            Nebimiz Muhammet Aleyhisselamın bir hadisi var. Toplum ve siyaset sosyolojisinin baç tacı olacak bu hadis şöyledir:
            'Kim çölde oturursa katılaşır, kim av peşinde koşarsa yitirir ve her kim saltanata geçerse bozulur.' ( Prof. Dr. Seyit Kutup, Fizilal-il Kur'an, Cilt: 7, sf: 379 )
             Şanlı Nebi, niye böyle söyledi? Onun gördüğü, vefatını hemen ardından Müslümanlar asında hilafet anlaşmazlığı ile ortaya çıktı. Bugüne kadar da devam edip geldi.
            'Saltanata her kim geçerse bozulur' ihtarı, müthiş bir hatırlatmadır. Zira şeytanın en başarılı olduğu saha orasıdır. Yani saltanattır.
            Şeytanın tuzağına düşmemek ve imtihanı kaybetmemek nasıl başarılabilir. Saltanat sahibi, bunun için ne yapmalıdır?
            Denetlenebilir, şeffaf, hesap verebilir, herkese eşit adil bir hukuk, fikir ve düşünce özgürlüğü, istişare, liyakat, toplumu kucaklama, ayrıcı değil birleştirici olma ve adaletle hükmetme ve benzeri değerlerleri saltanatına hâkim kılanlar imtihanı kazanır.
            Tarihten bugüne, bunun örnekleri ne kadar az değil mi?

Bu yazı 1508 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum