Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Üçüncü Sayfa

27 Haziran 2024 - 16:57 - Güncelleme: 27 Haziran 2024 - 16:58

Gazeteciliğe başladığım günden bugüne, her gazeteci gibi edindiğim alışkanlıktır. Tüm köşe yazarlarını okurum. Kim ne yazmış diye merak ederim. Ekonomi sayfalarını şöyle bir elden geçiririm. Gazetecilik, temelde haberciliktir. Geride kalan yıllarda, binlerce habere imza attım. Onun zevki bir başkadır.
            Bu yüzden, ulusal gazetelerin üçüncü sayfalarına ayrı bir gözle nazar ederim. Üçüncü sayfa, genelde asayiş haberleriyle ilgilidir. Hırsızlık, dolandırıcılık, cinayet, kazalar vesaire, hep üçüncü sayfada yer alır.
            Son yıllarda üçüncü sayfa haberleri, adeta kanımı donduruyor.
            Çünkü haberlerin büyük bölümünü, cinayetler oluşturuyor.
            Eskiden cinayetlerin konusu ya miras kavgası, ya namus davası olurdu. Günümüzdeki sıklıkta cinayet olayına pek rastlanmazdı. Ancak son yıllardaki cinayetlerin karakteri, beni derin düşüncelere sevk ediyor. Topluma ne oluyor sorusunu sormadan edemiyorum.
            Aile içi cinayetler, kadın cinayetleri günümüzde olabildiğince yoğunlaşmış durumda.
            Eşini öldüren, eşiyle yetinmeyip çocuklarını da öldüren, babasını anasını öldüren, oğlunu kızını öldüren, sevgilisini doğrayan, eski eşini kurşuna dizen, dedesini ninesini öldüren, bir karışlık toprak için katliam yapan, miras anlaşmazlığı yüzünden akrabalarını katleden,, evet ve daha ve daha nesi,,,
            Bütün bunların temelinde, aile yapısında meydana gelen büyük bir dezenformasyon var. Son 40 yılda yaşanan süreç, ülkeyi böyle bir noktaya getirdi.
            Nüfus iş ve aş kaygısıyla şehirlere aktı. Şehirler şişti, şartları zorlaştı. İş, aş, eğitim kaygısı ön plana çıktı. Apartman dairelerine ve sitelere hapsolan nüfus, birbiriyle olan irtibatını kopardı. Bu, kalabalıklar içinde yalnızlık demekti
            Çekirdek aile bozuldu.
            Mahalle kültürü ortadan kalktı. Eskiden aile içi geçimsizliklerde; büyükler ve akil insanlar devreye girer, bir orta yol bulunurdu. Şehir hayatıyla birlikte, mahalle kültürü denilen vakıa da ortadan kayboldu.
            Evliliklerde ailelerin onayı önemliydi. Büyüklerden referans alınırdı. Taraflar karşılıklı olarak araştırılırdı. Fakat şehirleşme, bunu da rafa kaldırdı. Gençler anlaştık diyor, ailelere de onaylamak kalıyor. Bir müddet sonra, anlaşmazlıklar ortaya çıkıyor. Kısa sürede boşanmalar başlıyor. Öfkenin hâkim olduğu durumlarda, cinayetler birbirini izliyor.
            Aile içi anlaşmazlıklarda insanlar konuşabilse, büyükler keşke devreye girebilse. Ama mevcut şartlar, buna imkân vermiyor. O kahredici yalnızlık, öfkeyle tehlikeli limanlara doğru yol alıyor.
            Eşini öldüren bir babanın, çocuğunu da öldürmesi başka türlü nasıl izah edilir.
            Yaşananları salt inanç nazarıyla değerlendiremeyiz.
            Bu ülkede yıllardır konuşulur ve tartışılır. Din eğitiminden bahsedilir. Bizde din eğitimi, elif, ba öğrenmekle eş değerde tutulur. Hâlbuki öyle olmamalı. İnsan hayatının kıymeti, ailenin önemi anlatılmalı çocuklara. Elif, ba’dan önce, doğru olmayı, yalan söylememeyi, hak ve hukuka riayet etmeyi, saygıyı ve sevgiyi öğretmeliyiz çocuklarımıza.
            Diyanetin Cuma hutbeleri, yıllardır sıkıcı bir rutinlik içinde. Onların anlattıklarının, toplum bünyesinde hiçbir karşılığı yok. Diyanet ülkede yaşanan sosyal değişimi ve tehlikeli süreci iyi okumak zorundadır. Vaaz ve hutbeler, bu okumaya göre yeniden tanzim edilmelidir.
            Bunları niye anlatıyorum?
            Bir müddet önce, sevdiğim bir genç geldi yanıma. Birkaç yıllık evliydi. Eşini de tanıyorum. Sıkıntıları varmış. Geçimsizlik dedikleri şey. Bana direkt olarak şöyle dedi: “Abi kafasına sıkacağım..!” Bir anda buz gibi oldum.
            Karşımdakinin psikolojisini okumakta hiç zorlanmadım. Bu gençler kaderlerine terk edilmişler. Büyükler gelişmeleri uzaktan seyrediyor. Neyse devreye girdim. Bütün bilgi ve tecrübemi kullandım. Sık sık bana geleceksin dedim. Geldi ve görüşmelerimiz devam etti. Sonra eşini çağırdım. Onunla da detaylı konuştum..
            Neticede incir çekirdeğini doldurmayan meselelerden dolayı, kopmakta olan bir aileyi toparlamayı başardım. Şimdi çocukları bile var.
            Aileye sahip çıkmak zorundayız. Kimse uzaktan seyretmesin. Toplumsal duyarsızlığımız söz konusu. Unutmayalım ki aile çökerse, toplumda çöker…

Bu yazı 513 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 3 Yorum
  • Hüseyin Tokuç
    3 ay önce
    Güzel anlatmışsınız.Aileler küçüldü,sıkıntılar çoğaldı.Yardımlaşma ,paylaşma ,hemen hemen kalmadı.Kurumlar yozlaştı.Güven yok oldu.Geçim sıkıntısı,yaygınlaştı.vb. Çöküyoruz..,,.
  • Ahmet Demircili
    3 ay önce
    Üstadım yine toplumsal bir yarayı ele almışsın.Doğru,kimse uzaktan seyretmemeli.Herkes yakın çevresine sahip çıkmalı.
  • Cemal İşten
    3 ay önce
    Aole ülkenin temel taşı,aile kurumu zedelenen toplumların,Milletlerin geleceği tehlikededi ,yazdığın yazıyıvokudum Ahmet bey,temel taşı oynayan ülkenin geleceği tehlikededir,aileler cinnet geçiriyor,maddi ve manvi değerler alt üst olmuş,selam ve sevgiler.