İnsanın hayatındaki hedefin ne olduğuna ilişkin bir konu açıldığında genelde ortamda daha ulvi bir mevzudan konuşuluyormuşçasına bir gizem ve ciddiyet ortaya çıkar. Bu durum aslında insanın hedefini, insanlığın yaşama amacı ile karıştırmasından meydana gelmiş olan yanılsama olarak da telakki edilebilir. Ancak asıl konu; aslında her insanın farkında olsa da olmasa da bir hayat hedefi olduğudur.
En basit şekilde yaşama amacı içinde bulunan insanın bile bir hedefi vardır. İnsanların hedefleri olmadığını söylemek doğru bir yaklaşım olmamakla birlikte, birçok insanın hedeflerinin oldukça basit olduğu söylenebilir. İyi bir işe sahip olmak, ev almak, araba almak, evlenip çocuk yapmak bunlardan en klişeleri olarak sıralanabilir.
Bu hedeflerin gerçekten insanların kendisi tarafından mı yoksa çevresi ,bilhassa ailesi, tarafından mı koyulduğunun ise anlaşılması çok kolaydır. Hayatının ilerleyen safhalarında hayatından ve ailesi ile ilgili verdiği kararlardan mutlu olamayan insanlar genelde kendi hedeflerini koyamamış ya da koymaya cesaret edememiş insanlardır. Çünkü bu süreçte, risk almaktan çekinmek kadar o zamana kadar kendisini keşfedip tanıyarak bir hedef koyan insan sayısının azlığı önemli bir rol üstlenmektedir. Bu durumun temel sebeplerinden birisi de toplumsal yapımızda bu şekilde bir anlayış ile çocuk yetiştirme disiplininin olmaması yatmaktadır.
Herkes toplum için yaşamayı gaye edinmekle birlikte bu yapının kilit taşı olan ailenin telkinleri en temel hedef olarak tezahür etmektedir. Çizilen bu portrede her ne kadar toplumsal yapının kusurlu olduğu varsayımının çıkarılması mümkün olsa da, ailelerin bu konuda bilinçli bir iradesinin olmadığının ifade edilmesi gerekmektedir. Kültürüne ve aile değerlerine bağlı olan bir ülke olarak, insanımız genel olarak ailesinin iyiliği için en iyi tercihi yapmada ona yol gösterme görevini üstlenmeyi özellikle ailede bir mesuliyet olarak görmektedir.
Kendisine bir hayat hedefi koyarak onun peşinden gitmeyi göze alan ve bunun için gerekli fedakarlıkları yapan insanlar ise, fark edildiği üzere oldukça az sayıdadır. Bu kişiler, aileleri tarafından daha serbest yetiştirilmiştir. Özellikle sanat camiasında isim yapmış kişilerin ailelerinde bu yapı daha çok görülmektedir. Bu anlayışın toplumun geneline yayılmasının ise, eskiye nazaran bireyselcilik anlayışı neticesinde daha da hızlandığının belirtilmesi gerekmektedir. İşte bu yüzden, günümüzde bir hedef belirlemek eskisine nazaran daha muhtemel ve mazereti az olan bir gereksinimdir.
Kendisine hedef koymayan ve ne için yaşayacağına tam manasıyla karar veremeyen insanlar, günlük sıkıntılar ya da yüzeysel sorunlar ile boğuşup dururken yıllar geçtikten sonra yaşlandığında zamanın ne kadar da hızlı geçtiğinden ve gençliğine dönmek için her şeyini vereceğini söyleyerek sıkça yakınmaktadır. Bu kişiler, hedeflerinin olmaması ve hayatın dalgaları arasında savrulduklarını fark etmenin verdiği hüznü ifade edenlerdir.
Bazı insanlar ise, kendisine daha genel geçer hedefler koyarak bu gereksinimi yerine getirdiğini sanmaktadır. Zengin olmak, güçlü olmak, başarılı olmak gibi örnekler bunlardan en belirginleri olarak sayılabilir. Ancak bunlar yalnızca belirlenen hedefe giden yolda vasıta olarak sahip olunması gereken meziyetlerdir. Hedeflerine ulaşmak için en başta bu niteliklere sahip olmaya gayret eden bir insan, en çok çalışan ancak mükafatını da kesinlikle alacak kişiler arasında sayılabilir.
Hedefini belirleyebilen insanların, bu hedeflerini ne kadar istediğini göstermesi gereken bir süreç meydana gelmektedir. Ancak bu konu farklı bir yazının konu olması gerekmekle birlikte, asıl dikkat edilmesi gereken husus; kendisine ciddi bir hedef koyarak buna ulaşmanın yollarını arayan insanın illa ki muvaffak olacağı gerçeğidir.
Ciddi hedefleri olan insanların, bazı hayalleri de vardır. Bu hedefleri gerçekleştirmek için, uzun süreler düşünüp hayaller kurmuş olabilirler. Bu süreç, birçok insanı boşlukta bırakıp bu konudan vazgeçmesine sebep olabilse de, o kişiler yılmadan hayal kurmaya ve hedeflemeye devam etmişlerdir. Bu şekilde hayalleri gerçekleştirilebilir somut bir biçime dönmeye başlayarak bir hedef haline gelmiştir. Belki de bu sebeple, hayal etmenin başarmanın yarısı olduğuna dair bir özdeyiş olduğuna dikkat çekilmesi gerekmektedir.
Çünkü düşünmek ve hayal etmek insanın üzerinde çalışmasını ve kendisini aynı diğer disiplinlerde yetiştirmesi gerektiği gibi geliştirmeye açık bir alandır. Bu yüzden hayal edemeyen ve fazla düşünmeyi destur edinememiş insanlar hedefler belirlemede de sıkça sorun yaşayabilmektedir.
Sonuç olarak, insan hayalleri ile kendisini bu zamana kadar getirdiği seviyeye çıkarmayı başarmıştır. Bundan sonra da yalnızca hayal kurmayı ve bu hayalleri hedeflere dönüştürebilerek gerçekleştirmeyi başaran insanlar sayesinde ilerlemesine devam edebilecektir. Bu yüzden hedefler, hayallerin mahsulleridir. Hayalini kuramadığını hedefleyemezsin.
YORUMLAR