Geçen sene ünlü aktör ve müzisyen Hugh Laurie’nin bir sözünü okumuştum. Sözü alıntılamak gerekirse “Hayatta hazır olana kadar beklemek çok berbat bir şey. Artık kimsenin bir şey yapmak için hazır olmadığına ilişkin bir düşüncem var. Hazır olmak gibi bir şey neredeyse hiç yok. Sadece şu an var. O yüzden hemen şimdi yapmak en iyisi. Genel olarak söylemek gerekirse, en iyi zaman her zaman şu an.” diyordu.
Son 2 senede kaybetmiş olduğum 2 dayım ve dün de son olarak büyük amcamın vefatından sonra, hayata dair bu sözün ne kadar anlamlı olduğunun farkına vardım. Eskiden her şeye hazırlıklı olmak gibi hedefi olan insanlardan birisi olarak bu düşüncenin insanı sürekli hedefine giden yolda gerekli adımları atması hususunda kısıtladığı kanaatine vardım. Hazır olana kadar bekleyip yapacağımız işin en iyisi olması için mücadele etmeyi düşünmek aslında o işte iyi olmamıza rağmen harekete geçmemize engel teşkil edebilecek seviyeye gelebilir. Neticede, mükemmel iyinin düşmanıdır sözünü de unutmamak gerekir.
Hayatımız boyunca bir şeylere hazır olmak için o konuda hazırlık yapıp vaktimiz kalmadığında onca hazırlığımızın boşuna gitmesindense, kendimizi belirli bir aşamaya getirdiğimiz konularda ihtisasımızı yapmak için hazır olmayı beklemek yerine o işe başlamamız çok daha iyi neticeler getirecektir. Dolayısıyla hazır olmayı beklemek için hayatımızın oldukça kısa olduğunun farkına varıp hedeflerimize giden yolda bir an önce yürümeye başlamamız gerektiğini idrak etmemiz gerekiyor.
Hayat süremizin ne kadar kısa olduğunun farkına vardığımızda, zamanı iyi değerlendirmenin ne kadar önemli olduğu malumun ilanı olarak anın sıradanlığından kurtularak farkındalık seviyemizi geliştirmemizi sağlayacaktır. Cenazede hatta merhumun mezarına toprak atarken bile hala hayatta olan vücudumuz mevcut durumu tam olarak idrak etmekten uzak gözükebiliyor. Herkes, monoton bir robota dönüşerek cenaze başındaki görevini ifa etmeye çalışıyor. Yalnızca merhumun yakınları, o da nadiren, ölümün somut etkisinin farkına varıyor. Diğerlerimiz ise, birkaç gün önce görüştüğümüz insanın toprağa teslim edilmesi durumunda dahi, kendimizin sırasının gelmeyeceği kanısıyla günlük hayatın sıradan sorunlarına odaklanmaya devam edebiliyoruz.
Dolayısıyla yaşamımız hayatımızın bize sunmuş olduğu fırsatın bizim tarafımızdan ne kadar verimli kullanılabileceğine dair bir şansı hepimize sunuyor. Ancak bu şans, herkese aynı şartlarda takdim edilmeyebiliyor. Bu durumda eşit şartlarda olmayanların bu dezavantajını kapatması bir süre alabilse de, inancımız gereği bunu hepimizin imtihanının ayrı bir unsuru olarak telakki etmek gerekiyor.
Sonuç olarak ölüm, hayatımızın bir sonu olsa da birçok yeniliğin başlangıcı olan bir evre olarak, hedeflerimizi gerçekleştirmemiz uğruna hazır hissetmeden önce harekete geçmemiz gereken kısa sürenin önemini bizlere daha iyi gösteriyor. Hayatımızı armağan, yaşamımızı tercih, ölümümüzü ise kaderimiz olarak görerek her şeyi zamanında ve hakkıyla idrak etmemiz dileğiyle. Bütün merhumlarımıza Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun inşallah.
YORUMLAR