Av.Ahmet ÖZDEMİR

Av.Ahmet ÖZDEMİR

kirmizicantaliavukat@gmail.com

Uyanış-Kate Chopin

20 Aralık 2024 - 17:42 - Güncelleme: 20 Aralık 2024 - 17:43

            Bu haftaki köşe yazımda, yazar Kate Chopin tarafından kaleme alınan, Edna isimli ana karakterin annelik, aile ilişkileri ve aşık olduğu adamla evlenmesine engel olan evlilik hayatındaki ikilemleri konu eden eseri inceledim. Batının kadın ve aile kavramına ilişkin önemli mesajlar içeren esere ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
            Eser, ilk aşamada Edna’nın Robert isimli bir erkeğe aşık olması ancak evli olduğu Mr. Pontellier ile olan ilişkisini klasik evlilik anlayışından dolayı bitirememesini işliyor. Bir süre sonra Robert, Meksika’ya giderek uzun bir süre ortalıktan kayboluyor. Bu süreçte Edna, eşiyle günlük hayatında birçok sorun yaşıyor ve kendisini müzik ile sanata yoğunlaştırarak yaşamış olduğu hayattan kendisini olabildiğince soyutlamaya çalışıyor.
            Bu süreçte, eşinin bir iş seyahati nedeniyle yolculuğa çıktığı zamanda evin çalışanlarından Ariol ile öpüşüyor. Ancak sonrasında yaptığından pişman olarak onu kendisinden uzaklaştırıyor. Bu arada, Robert Meksika’dan dönüyor. Onunla tam bir kaçamak yapma arifesindeyken, eşinden önemli bir telefon geliyor ve acilen onun yanına gidiyor. Döndüğünde ise, Robert kendisini terk ettiğine dair onu sevdiğini söyleyen bir yazı bırakıyor.
            Tüm bu olayların akabinde ise, Edna intihar etmekle çocuklarını düşünme arasında oldukça bocaladığı zamanlar yaşıyor. En sonunda, denizde açıklara kadar yüzerek geri dönemeyip ölüyor.
            Eser, yazarın amacından da anlaşılacağı üzere, Batı’daki bireycilik anlayışının özellikle kadınlar üzerinde de tezahür etmesini amaçlayan kitaplardan birisi olarak ön plana çıkmaktadır. Özellikle kadının toplumdaki anne rolünden ve erkeklerin ev hayatı dışında her konuda kendisini kadınlardan daha üstün gördüğü anlayışına eserin belirli bölümlerinde değinilerek başkaldırıldığı anlaşılmaktadır.
            Batı’da ortaya çıkan bireyci anlayışın, son raddesini konu alarak ya konforlu bir hayat ya da ölüm tercihini barındıran eser, Batı’nın kısa vadede refah getirip özgür görünen toplumundan refahın kaybolmaya başladığında toplumsal anarşiyi meydana getirebilecek bir tehlikeyi gözler önüne sermektedir. Çünkü bu görüş, hem aile bağlarının zayıflamasına hem de kadın ile erkeğin evlilik hayatlarında birbirlerine olan anlayışlarının azalmasına sebep olabilecek unsurlar barındırmaktadır. O yüzden eserin, Batılı anlayışın temellerinde neler yattığının ve bu anlayışın hiçbir toplum için sürdürülebilir olmadığının farkında olunarak değerlendirmeler yapılmasına önayak olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.
            Burada özellikle eserdeki anneliğe ve aile mefhumuna bakış açısını yansıtan üç adet alıntıyı sizlerle paylaşmak isterim:

  • “Edna “Temel olmayan şeylerden vazgeçerim; paramdan, canımdan vazgeçerim çocuklarım için. Ama kendimden vazgeçmem. Daha da açık anlatamam bunu, benim de daha yeni yeni anlamaya başladığım, yeni yeni ortaya çıkan bir şey”.
  • Gençlikte hayallerin esiriyizdir. Adeta Doğa’nın şartı, ırkın devamı pahasına anneliği güvence altına almak için kurduğu bir tuzak bu. Fakat Doğa, ahlaki sonuçları, bizim yarattığımız ve ne pahasına olursa olsun uymak zorunda olduğumuzu hissettiğimiz keyfi koşulları hesaba katmaz.”
  • Çocuklar ona boyun eğdirmek, ruhunu ömrünün geri kalanında köleliğe mahkum etmek isteyen, karşılarında yenik düştüğü düşmanlar gibi önüne çıkıyordu.”
            Bireycilik anlayışının neticelerinden birisi olarak günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına indirgenmiş olan bu anlayış, kadın ve erkeği sürekli çatışma ve rekabet halindeymiş gibi hissettiren unsurlar ihtiva etmektedir. Erkeklerin her yaptığını kadınların da yapabileceği iddia edilerek aynı anlayış, tam tersi için de daha sönük de olsa dile getirilmektedir. Halbuki asıl meselenin, kadın ve erkeğin farklılıkları sayesinde birlikte daha güçlü bireyler olduğunun bilinmesi olduğu kanaatindeyim. Ne yazık ki bu anlayış, günümüzde oldukça farklı yönde evrilerek iki cinsiyet arasındaki farklılıkların olabildiğinde ortadan kaldırılması yönündeki çabalara dönüşmüştür. Paris Olimpiyatlarında kadınlarla dövüştürülen iki erkek boksörü de gördükten sonra, bu zihniyetin dünyaya çok büyük faturalar çıkaracağı aşikardır.
            Sonuç olarak eser, Batı’daki bireyci anlayışın temellerinin atıldığı önemli mihenk taşlarından birisi olduğundan incelenerek ders alınması gereken kitaplardan birisi olarak telakki edilebilir. Bu yönüyle de, bütün dünya için toplumsal değerlere, aile kavramına, kültürel değerlere karşı açılmış olan son yüzyıldaki savaşa dair tersine bir uyanışın olması temennisiyle.
       Eserin diğer alıntılarına ve 5 kriter üzerinden gerçekleştirilen detaylı değerlendirmesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Ayrıca 200’den fazla yazıdan oluşan blog sitemi inceleyebilirsiniz. ( https://www.kirmizicantaliavukat.net/post/uyaniş-kate-chopin   )
(*) : Köşe Yazımda bahsedilmiş olan hususlara ilişkin kısımlar:
UYANIŞ
Yazar: Kate Chopin
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Baskı: 6. Baskı – Mayıs 2022
kitaptan esinlenilerek düzenlenmiştir.

Bu yazı 53 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum