2025 yılının ilk günlerinde hem de Regaip kandili akşamında Türkiye’de arabesk müziğinin en büyük isimlerinden olan ses sanatçısı Ferdi Tayfur’un vefat haberi bir anda ülke gündemine düştü. Haberi duyanların içine bir hüzün doldu. Çünkü Türkiye’de en çok dinleyici kitlesine sahip olan sanatçıydı Ferdi Tayfur. Özellikle seksenli yıllarda arabesk müziğin zirve yaptığı dönemde tüm ülkeyi şarkılarıyla kasıp kavurmuştu. Yanık sesiyle hepimizin yüreğine dokunmuştu. Bu ülkede Ferdi Tayfur’un şarkısını duymayan, bilmeyen yoktur.
Müzik hayatında kırktan fazla albüm çıkardı. Bu albümlerdeki arabesk şarkılarında bağrı yanık Anadolu insanının sesi oldu. Yanık sesiyle söylediği şarkılarında Anadolu insanının aşklarını, sevdalarını, acılarını, kederlerini, sitemlerini, feryatlarını, özlemlerini dile getirdi. 9 kez altın plak ödülü aldı. Bunun yanın çeşitli kuruluşlardan sayısız ödüller aldı. 1992 yılında çıkardı “Prangalar” albümü 5 milyon sattı. Bu albümün satışı bütün satış rekorlarını kırdı. Bu albümün hit şarkısı “Emmioğlu” aylarca dillerden düşmedi. Tüm Türkiye’de defalarca dinlendi.
Pop müziğinin zirve yaptığı arabesk müziğin tam unutulmak üzere olduğu bir zamanda bu şarkı tekrar arabeski zirveye taşıdı. 1993 yılında İstanbul Gülhane’de verdiği konseri 200 bin kişi tarafından izlendi. Bu konserde 200 bin kişi hep bir ağızdan Ferdi Tayfur’un şarkılarını söyledikleri için bu koro dünyanın en büyük korosu olarak kabul edildi. Sadece şarkı yazıp besteleyip söylemedi. Tam otuz dört sinema filmi çekti. Filmleri de çok sevildi. İlk filmi “Çeşme” sinemalarda 12 milyon kişi tarafından izlenerek rekor kırdı. Filmlerini izlemek için halk açık hava sinemalarına koştu. .Gerek şarkıları gerekse filmleri toplum tarafından çok ilgi gördü. Güçlü sesiyle toplumun tüm kesimlerini büyüledi.
Bunların yanında dört roman yazdı. İlk kitabı olan otobiyografik roman diyebileceğimiz eseri “Şekerci Çırağı” ismiyle yayınlandı.
Benim hayatımda da çok özel bir yeri olan sanatçıdır. Şarkılarını gençliğimde çok dinlemişimdir. Gönlüm de ayrı bir yeri vardır. Bu yüzden ilk yazdığım kitap olan “Seksenlerden Geliyorum Ben” isimli kitabımın kapağına Ferdi Tayfur’un fotoğrafını koydum. Ve kitabımın ilk sayfalarında onunla ilgili şunları yazmıştım: “Sonra bilmem nereden duyduysak Ferdi Tayfur’un arabesk şarkılarını duyduk. O şarkılar bizi bizden aldı. İçmeden sarhoş etti. Başımızı döndürdü, gençliğimizi söndürdü. Evet, arabeski Ferdi Tayfur’dan dinledik. Dinlemekle kalmadık, satır satır, kelime kelime ezberledik Ferdi Tayfur’un şarkılarını. Aşkı anlatan, sevdayı haykıran, duygularımıza tercüman olan, bizi bizden alan o şarkıları çok dinledik. Keder kokan, gülü kanatan, bülbülü ağlatan, gençliğimizi solduran o şarkıları… Hâlâ içimizde bir yangın olan o şarkıları dinledikçe dinledik. “Hasret, acı, feryat, figân, derbeder” kelimeleri ne demekmiş bu şarkılardan öğrendik. Gençliğimize elveda dedirten şarkıları ezberledik. Hep hüzün, hep ayrılık, hep acı kokan dertli şarkıları çok dinledik. Çok uykusuz kaldık. Zaten duygusal bir yönümüz vardı, bu şarkılar da bizi hepten bitirdi. Ne yaşamaya derman bıraktı ne de sevmeye cesaret…”
Ferdi Tayfur’un şarkısını dinlerken insan değişik bir hale girer. Şarkının önce başlangıç müziği gelir kulaklarınıza… İşte o an sanki damarınızdan bir maddenin vücudunuza yavaş yavaş yayıldığını hissedersiniz. Sonra Ferdi Tayfur muhteşem sesiyle şarkının sözlerini söylemeye başlar. Biraz önce damarınızdan yayılan şey artık bütün vücudunuzu sarmıştır. Şarkı duygularınızı etkisi altına almış, ruhunuzu büyülemeye başlamıştır. Bu büyülenme şarkının nakarat bölümüne geldiğinde zirveye çıkar. Ve siz de artık şarkıya kendinizi kaptırmış sözleri tekrar etmeye başlamışsınızdır bile. Şarkı duygularınıza tercüman olmuştur. Sizi sizden almış başka bir hale götürmüştür. İşte böylesine derinden etkilenir insan onun şarkılarını dinlerken. Milyonlarca hayranı aynı duygularda aynı sözlerde aynı heyecanda buluşmuş olur.
Ferdi Tayfur milyonların sesi oldu. Köylerden, kasabalardan, Anadolu’dan büyükşehirlere gelip hayata tutunmaya çalışan milyonların çığlığı oldu. Toplumun hayallerine, duygularına, özlemlerine, hasretlerine ve aşklarına tercüman oldu. Şarkılarıyla sevdiğini söylemeyenlerin, terk edilip üzülenlerin, sevip boynu bükük kalanların, duygularıyla oynananların sesi, nefesi, sözü oldu.
Ülkesini, bayrağını, milletini, devletini çok sevdi. Milletinin değerlerine saygı duyarak yaşadı. Yabancılaşmadı, halkının değerlerini küçümsemedi. Beyefendi kişiliği, mütevazı yapısı, milli duruşu, asil tavırları, hayat felsefesi ile milletinin takdirini kazandı. Yokluklardan, yoksulluktan geldi. Babasız büyüdü. İmkansızlıklardan gelerek şöhretin zirvesine çıktı. Çileli ve hüzünlü bir hayatı oldu ama hayatta hedeflerine ulaştı. Rüyalarını gerçekleştirdi. Sinema filmleri çekmeyi çok istiyordu. Bu isteğini başarıyla gerçekleştirdi. Çaresizliklerden yılmayarak başarıyı yakaladı. Herkesin kalbinde taht kurdu. Tüm ülkenin sevdiği bir sanatçı oldu. Milyonlarca kişi hayranları arasına katıldı. Aslında bu kadar sevilmesi sosyolojik olarak araştırması gereken, analiz yapılması gereken toplum için önemli bir konudur. Ayrıca Güzel Türkçemize sözüyle, sesiyle çok büyük hizmetler yaptığını, güzellikler kattığını düşünüyorum.
15 Kasım 1945 günü Adana’da başlayan hayatı 2 Ocak 2025 tarihinde 79 yaşında son buldu. Dünya sahnesinden bir Ferdi Tayfur geçmiş oldu. Geride yüzlerce şarkı onlarca film bırakarak gök kubbede hoş bir seda bıraktı. Onun vefatıyla bir dönem bitmiş, bir devir kapanmış oldu. Artık arabesk müzik kralsız kaldı. O arabeskin kralı, sevenlerinin Ferdi Babasıydı. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine, sanat camiasına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağolsun.
YORUMLAR