ÇORUM SEMPOZYUMU
Her yıl ülkemizin bir başka yerinde yapılan mühendislik ölçmeleri sempozyumunun yedincisi Çorum’da yapıldı. Çorum ilimiz, İç Anadolu Bölgesi’nin en önemli tarihi ve turistik yerlerinden birisidir. 7.Ulusal Mühendislik Ölçmeleri Sempozyumu, Hitit Üniversitesi ve Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası’nın girişimleri ile 15-17 Ekim 2014 tarihleri arasında Hitit üniversitesinde yapılmıştır. Aynı zamanda o tarihte Hitit Üniversitesi rektörü olan Prof. Dr. Reha Metin Alkan ve HKMO temsilcilerinin bu sempozyumun düzenlenmesi ve katılımcıların konaklaması konusunda özverili gayretlerini burada anmadan geçemeyeceğim.
Bu sempozyumda sunmak üzere asistanım Ar. Gör. Oğuz Selbesoğlu ile bir bildiri sunmayı planlamış ve gerekli hazırlığı yapmıştık. Sempozyum tarihi geldiğinde önce uçakla Merzifon’a uçtuk. Hava alanına indiğimizde vakit geceydi. Bu defa eşim Japonca Profesyonel Turist Rehberi Emine Koç da beni yalnız bırakmadı. İstanbul’dan sempozyuma katılacak diğer öğretim üyeleri de ayni uçaktaydı. Hava alanından, Hitit Üniversitesi’nin gönderdiği bir araca bindik ve hep birlikte Çorum’a hareket ettik. 68 km olan Merzifon – Çorum arasını rahat yolculuk ile kat ettikten sonra, Çorum’da rezervasyonumuzun yapıldığı otele vardık ve odalarımıza yerleştik.
Fakat Merzifon hava alanında inip otobüsle Çorum’a doğru ilerken bu toprakların tarihi geçmişi hakkında okuduklarım aklıma geldi. Sonra düşündüm “Benim bir öğretim üyesi olarak uçakla yolculuk yapıp konforlu arabalarla seyahat edip bildiri sunup tekrar vazifemin başına dönmekten mi ibarettir? Beni bu günlere okutarak getiren yetiştiren milletime karşı başka bazı görevlerim de olmalıdır.” diye düşündüm ve okuyarak öğrendiğim gurur duyduğum bu yöreyle ilgili tarihi olayı anlatarak okurlarımın da tarihi şahsiyetlerimizle övünç duymalarını istedim.
Vatanımızın bu günlere gelmesinin kilometre taşlarını oluşturan tarihi olayları anımsayıp onları yeniden yaşayarak geleceğimizi daha güvenli hale getirmenin çarelerini hep birlikte düşünmeliyiz diyorum. Düşmanlarımız, hiçbir zaman ülkemizi zayıf hissetmemelidir. Zayıf hissedilmemek için de en ileri ülkeler seviyesine çıkmaktan başka çare göremiyorum. Merzifon önemli bir tarihi olayın geçtiği şehirlerimizden biridir.
“1101 yılında Anadolu’da üç haçlı seferi yapılmıştır. Bu seferlerden birincisi Merzifon tarafına yapılmıştır. Özellikle Lombardlar, birinci haçlı seferi başarılıp Urfa ve Antakya’da iki devlet kurmuş olan haçlı devletleri ile bir olup oradaki egemenliklerini genişletmek istediklerinden, Eskişehir-Konya üzerinden değil de Ankara üzerinden seferlerini devam ettirdiler. Ayrıca Danişment beyi tarafından esir alınmış olan İtalya Normanlarının reisi ve Antakya devletinin kurucusu Bohemund’u da hapsedildiği Niksar’dan kurtarmak istiyorlardı. Bu yöne giden haçlı ordusu Lombardlar, Fransızlar ve Almanlardan oluşan 200.000 kişilik bir ordu idi. Buna karşı Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan 20.000 kişilik süvari ordusu ile Ankara’dan itibaren Haçlılara görünmeden onların önü sıra giderek tarlalarda haçlıların işine yarayacak gıda ve su kaynaklarını tahrip ede ede onlara son darbeyi vurabilecek topografik koşulların uygun olduğu, Merzifon Ovası’na kadar geliyor ve 20.000 kişilik süvarileriyle ovayı çevreleyen tepelerde pusuda beklemeye başlıyor. Belli bir müddet sonra bitkin, susuz, aç vaziyetteki haçlı ordusu Merzifon Ovası’nda tam dinlenmeye çekilmek üzereyken süvari ordusu dağlardan ovaya doğru nara atarak yıldırım gibi haçlılara saldırmaya ve ok yağmuruna tutmaya başlıyor. Haçlılar ne olduğunu anlayamaz ve savunma durumuna geçerler. O gün ve ertesi gün yapılan savaşta haçlı ordusu perişan olur ve geceleyin yaşlılarını, kadınlarını, yayalarını, malzemelerini geride bırakarak canlarını kurtarmak için atlı haçlılar Karedeniz Sahili’nden İstanbul tarafına doğru kaçmaya başlar. Böylece 1101 yılının birinci haçlı ordusu mağlup olarak dağılır. Ülkesi saldırıya uğramış olan her komutan gibi 1. Kılıçarslan ve süvari ordusu da düşmanın gözünün yaşına bakmaz ve onları Anadolu’ya geldiklerine pişman ederler.” [*]
Kudüs’ü ele geçirme bahanesiyle aslında Anadolu’yu işgal etme ve Anadolu’da devlet kurma gayesi güden Haçlı Orduları, ülkemizden geçerken aldıkları bu darbelerden (I, II, III Haçlı Seferleri) sonra Anadolu’dan bir daha geçme cesareti bulamamış ve deniz yolu ile doğuya gitme çareleri aramışlardır.”
Burada anlatılan savaş on on beş günlük bir olaydır. Oysa Haçlı seferleri farklı dönemlerde yaklaşık 200 yıl sürmüştür.
Gelelim asıl konumuza. Otelde konaklamamızı yapıp dinlendik. Vardığımızın ertesi günü, kahvaltıdan sonra iki gün süren sempozyuma katılmak üzere Hitit Üniversitesine gittik. Ön görülen zaman diliminde kendi bildirimi sundum. Sorulan sorulara yanıtlar verdim. İlgimi çeken diğer bildirilerden bazılarını izledim. Geri kalan zamanda sempozyuma katılan bazı arkadaşlarımızla birlikte Çorum Müzesi’ni görmeye gittik. Çorum’un tarihi ve turistik yerleri ile ilgili izlenimlerimi bu kitabın “seyahatlerimiz” bölümünde bulabilirsiniz.
[*] Demirkent, I., Haçlı Seferleri, s.61-72, Dünya Yayıncılık, İstanbul 1997.
YORUMLAR