BALKON
Evin konumunu biz çok sevdik. Çünkü evimizin balkonundan Gördes Çayı boyunca devam eden vadi ve Çomaklı Dağı’ndan itibaren kum çayına paralel olarak uzanan dağ sırası alabildiğine gözler önüne serilmektedir. Yine evimizden, Kaşıkçı Köyü ile beraber Köprübaşı istikametine giden iki yol ve Gördes Çayı üzerindeki köprü de görülmektedir. Gördes Çayı ve dağ tepeleri arasında tatlı bir meyille devam eden tarlalar birbiri arkasına farklı desenler oluşturmaktadır. Bu desenleri, ekim alanları, bağlar, meyvelikler, zeytinlikler yer yer dereler ve parça parça küçük çam ormanları oluşturmaktadır. Yamaçlarını tarla, çam ve meşe ormanlarının oluşturduğu ve bir vadi boyunca kıvrılarak ilerleyen Gördes çayının yan kollarından birini oluşturan Ümmühan Deresi’nin Gördes Çayı ile birleştiği görülür.
Bu derenin Gördes Çayına döküldüğü yer civarında Gördes’in daha önceki yıkılmış köprüsü bulunmaktadır. Bu köprünün çayın her iki kıyısında köprü ayaklarına ait yapı kalıntıları bulunmaktadır. Burası balkonumuzdan görünmemekle birlikte yakın civarı görülmektedir. Hazır yeri gelmişken köprünün tarihi geçmişi hakkında birkaç bilgi vermek yerinde olacaktır diye düşünüyorum. 1671 yılında ünlü gezgin Evliya Çelebi Gördes’e geldiğinde bu köprü hakkında izlenimlerini yazmıştır. Bu konuda yazdıkları şöyledir:
“Şehrin altından akan Çomaklı Nehri, Çomaklı Yaylası’ndan doğup Gediz Nehri’ne ulaşır. Bu Çomaklı Nehri üzerinde şehir kenarında bir göz köprü vardır. Köprü büyük bir ustalıkla çam direklerinden yapılmıştır. İki taraftan kırlangıç kanadı örneği birbiri üzerine kalyon sütunları gibidir. Direkleri öyle bir sanatla yerleştirilmiştir ki zamanımızın en üstün ustaları bile ona hayran olurlar. Seyredilmesi gereken öylesine sanat değeri yüksek bir ağaç köprüdür. İbret veren bu köprünün benzeri, Rumeli’nde, Hersek Koca şehrinde Dirin Nehri üzerinde Sokullu Mehmet Paşa’nın yaptırdığı ağaç köprüdür. Fakat bu Gördes Köprüsü ondan enlidir ve sanat değeri daha çoktur. Bir başından bir başına büyük adımlarla beş yüz adımdır. Gökkuşağını andıran kemerli bir köprüdür. Şehir içindeki elli dükkân, bir han ve bir hamam bu köprünün vakfıdır ki gelirleri köprünün onarımına harcanır.” [*] demektedir. Bu köprü restore edilerek konuk olarak gelen misafirlerimize tarihi bir değerimiz olarak gösterilse ne güzel olur.
Bu tarihi bilgiden sonra konumuza devam edelim. Balkonumuzdan görünen arazilerin sahiplerinin her biri, kendi tarlası içine ev yapmışlardır. Bu evler hem yazlık ve hem de tarla işlerini daha rahat yerine getirmek amacıyla yapılmıştır. Akşamları hava kararıp da elektrik lambaları yanınca oluşan görünüm, gökyüzündeki samanyolu görünümünü andırmaktadır. Gördes Köprüsü’ne varmadan sağa kıvrılan yol Salihli’ye gider. Salihli yolu, Gördes Çayı’nı belli bir süre takip eder gider. Çay ile yol arasında bulunan verimli topraklar zaman zaman daralır zaman zaman genişler.
Gördes Çayı üzerindeki köprü geçildikten sonra, Köprübaşı’na giden yollardan biri birkaç km çaya paralel olarak gittikten sonra yönünü dağlara doğru çevirerek ilerler. Diğeri ise çaya dik yönde dağlara doğru tırmanarak devam eder. Her iki yoldan da Köprübaşı’na kendi arabamızla gittik. Çaya paralel giden ve Kıymık köyü üzerinden geçen yol daha güzel ve konforlu bir yoldur. Fakat çaya dik yönde ilerleyen yol daha bakımsız bir yoldur. Fakat bölgeyi tanımak açısından hızı düşürerek rahatça seyahat edilebilir.
Balkondan ayrıca Salihli yolunun belli bir kısmı, Eski Gördes’in kuzey batı yönündeki Dedebaşı’nda bulunan selviler görüş alanına girmektedir. Bu selvileri gördükten sonra yönümüzü biraz daha sağa döndürdüğümüzde Kayacık Taşı uzakta bütün heybetiyle kendini göstermektedir. Kayacık taşının üzerinde daha önceleri yangın kulesi bulunmaktaymış. Arkadaşlarla bir gezi esnasında bu Kayacık taşının üzerine korka korka çıkmıştım. Buraya demir bir merdivenle çıkılmaktadır.
[*]: Tekdemir, M.: Bilinmeyen Yönleriyle Gördes, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul,2016
YORUMLAR