EĞİTİM ÖĞRETİM PAYDAŞLARININ DİKKATİNE
BİR İLKOKUL ANISI
Değerli okurlarım, saygıdeğer bir kişi olan bir ahbabımla sohbet esnasında çocukluk Anılarından bahsederken söyledikleri dikkatimi çekti. Daha sonra kendisini arayarak bu anlattığı anısını detaylı olarak yazıp göndermesini istedim. Beni kırmayarak ilgili anısını özgeçmişiyle birlikte yazıp gönderdi. Anısını yazmama izin veren bu değerli komşum sayın Ali Karaca’dır
Bu anıyı sizlerle paylaştıktan sonra eğitim paydaşlarının, yeni yetişen gençlerimizin daha iyi yetişmeleri için yapmaları gerekenler üzerine bazı düşüncelerim olacak. Fakat öncelikle değerli ahbabımın anısını özünde değişiklik yapmadan kendi ifadelerimle sizlerle paylaşmak istiyorum.
“1952 Yılında Gördes’in Kürekçi köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak bu dünyaya gözlerimi açtım. 1958 yılında ilkokula başladım. Sınıfımızda birinci sınıf olarak otuz civarında öğrenci vardı. Okulumuz yeni yapılmış olduğu için birinci sınıftaki öğrenciler arasında neredeyse evlenme çağına gelmiş olan kızlar ve erkekler de bulunmaktaydı. Öğretmenimiz Kemal Bey, iyi bir öğretmendi. Bize elinden geldiği kadar gerekli bilgileri öğretmeye çalışıyordu. En dikkatimi çeken özelliği, köylüler tarafından ikram olarak getirilen yumurtaları bizlerin karşısında delip içmesiydi. Birinci sınıfı doğrudan geçerek ikinci sınıfa geçtim. Ancak hecelemeyi tam olarak öğrenememiştim.
İkinci sınıfa başladım. Bu defa Kemal öğretmenimiz gitmiş yerine Basri öğretmenimiz gelmişti. Basri öğretmenimiz hem birinci hem de ikinci sınıfları okutuyordu. Verilen matematik ödevini yapamadım. Hemen hemen her akşam kahveye giden babam evde yoktu. Babama sorup ev ödevini birlikte yapmak istiyordum. Onun eve gelmesini bekledim. Fakat geç geldiği için uyuyup kalmışım. Sabah zaman darlığı nedeniyle ödevle ilgilenemedim. Bu nedenle maalesef ödevimi yapamadan okula gitmek zorunda kaldım.
Ders başladığında sanki hocamız benim ödevimi yapmadığımı anlamış gibi doğrudan beni tahtaya kaldırdı. Hocanın ödevle ilgili sorularına tatmin edici cevap veremediğim için, tahtada tek ayak üzerinde durma cezası verdi. Bu ceza, beni arkadaşlarım karşısında rencide etmişti. Sanki herkes bana bakıyor alay ediyor gibiydi.
Bu olaydan sonra okuldan soğudum. Okula gidiyor gibi görünüp sınıfa girmemeye karar verdim. Sabah töreninden sonra arkadaşlarım sınıflarına girerken ben çaktırmadan okulun yakınındaki tallık (meşelik, çalılık) bölgeye gidip oyalanıyor öğle yemeği saatinde öğrenciler arasına karışıp eve gidiyordum. Öğleden sonra yine ayni şekilde hareket ediyordum. Yaklaşık üç dört gün sonra, hocamız benim sınıfta olmayışımı fark etmiş olmalı ki, bir sabah okula giderken babam bana “Ali bugün okula birlikte gideceğiz “dedi. Ben dersten kaçma hareketimin fark edildiğini anladım.
Babamla birlikte okula gittik. Doğrudan öğretmenin huzuruna çıkarak babam öğretmene: “Hocam çocuğu getirdim. Bundan sonra eti senin kemiği benim” dedi. O gün derse girdim. Teneffüste yine çaktırmadan tallığa gitmek için okul bahçesinden uzaklaşırken babam beni kolumdan tutarak tekrar sınıfa getirip öğretmene teslim etti. Demek ki babam hemen işine gitmemiş beni denemek istemişti. Bu olaydan sonra yıl boyu okula isteksiz bir şekilde devam ettim. Fakat o sene sınıfı geçemedim kaldım.
Ertesi yıl ikici sınıfa normal olarak derslere devam ettim fakat sene sonunda ikmale kaldım. İkmal sınavının zamanını kaçırdığım için o sene tekrar sınıfta kaldım. Ertesi yıl Gördes’te Mutlu ilkokulunda ikinci sınıfa tekrar başladım. Bundan sonraki yıllarda hiç sınıfta kalmadan ilk okulu ve ortaokulu bitirdim. Ben ülke yönetiminde karar verici bir makamda olsam, başka öğrenciler benim gibi mağdur duruma düşmemeleri için kahvelerin tümünü kapatırım.
Ortaokulu bitirdikten sonra, yapılan sınavı kazanarak Deniz Astsubay hazırlık okuluna girdim. Bu okulu da başarı ile bitirerek deniz astsubayı oldum. Daha sonra hem mesleğimi yaptım hem de lise fark derslerini vererek lise mezunu oldum. Üniversite sınavlarına girerek Gazi Yüksek Öğretmen Okulu İngilizce Bölümü’nü kazandım. Bu bölümü de bitirerek diplomamı aldım. Daha sonra astsubaylıktan subaylığa geçiş için gerekli sınavları başararak subay oldum. Kıdemli yüzbaşı olarak emekli oldum.”
Sayın okurlarım yazıdan anlaşıldığı gibi zeki ve akıllı bir çocuğun, başına gelen ve her çocuğun başına gelebilecek bu gibi tersliklerin bir daha olmaması ile ilgili görüşlerimi takip eden gazete yazımda açıklamaya çalışacağım. Herkese iyi çalışmalar dilerim.
YORUMLAR