Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-131

18 Ocak 2025 - 09:44 - Güncelleme: 18 Ocak 2025 - 09:45

GÖRDES’İN FARKLILIKLARINI ÖNE ÇIKARMAK
İnsanlar yaşadığı yerden başka yerlere gittiğinde, yeni yerler, yeni insanlar, yeni yemekler, …vb. gibi gördükleri zaman gezmenin tadına varırlar. Ancak insanlar bir şehirden, gördükleri yerler hakkında tatmin edici tarihi bilgiler edinip, sağlıklı ve lezzetli yemekler yiyip, güler yüzlü ve cana yakın insanlarla karşılaşıyorlarsa, iyi bir izlenim ve unutamayacakları güzel anılarla ayrılabilirler. Bu yüzden bir yöre sakinleri, misafirlerini mutlu olarak uğurlayabiliyorsa, onların yüreğinde tekrar başka arkadaşları ile birlikte kendi şehirlerine gelme hevesi uyandırabilirler.  Bir kent, gelen konuklarına başka yerlerde göremeyeceği, yiyemeyeceği, alamayacağı nesneleri sunabildiği takdirde farklılıklarını ortaya koymuş demektir.
Bu yüzden şehirler, sözü geçen özelliklere sahipse merak edilir ve gidilip görülmek istenir. Eğer şehirler birbirinin ayni özelliklere sahipse merak edilmez ve dikkati çekmez. Bütün şehirlerde yapılar, yollar, ağaçlar, vs. birbirine benziyorsa çekiciliği olmaz. Lokantalarındaki yemekler birbirinin aynısı ise, binalar hep birbirine benziyorsa, Yolları temiz değilse, meydanları ilginç eserlerle göz doldurmuyor ise buraları gezip görsek bile daha sonra o yer ile ilgili bizde iz bırakan hiçbir şey kalmadığını fark ederiz.
Bu yazıyı yazarken farklılık kelimesinden esinlenerek Çekya seyahatim sırasında gördüğüm bir kaplıca şehri olan Karlovari aklıma geldi. Ulu önderimiz, Mustafa Kemal Atatürk,1918 yılında yaklaşık bir ay kalarak vücut rahatsızlıklarından kurtulmak için buradaki kaplıcalardan yararlanmıştır. Hatta kaldığı binanın kapı girişinde Atatürk’ün burada kaldığına dair bir yazıyı gördük. Atatürk’ün Karlovari anıları adı altında bir kitabı bulunmaktadır [38]. Daha sonra Atatürk, Yalova Kaplıcaları’nın gelişmesini sağlamıştır.
Bu şehrin dikkatimi çeken bir özelliğini, okurlarımla paylaşmak istedim. Karlovari, içinden bir akarsu geçen vadinin yamaçlarına kurulmuş bir şehirdir. Bu akarsuyun iki yanında kendine paralel olarak devam eden iki cadde bulunmaktadır. Turistlerin yoğun olarak eğleştiği yerler bu iki caddedir. Hediyelik Porselenden yapılma bardak ve tabakların sergilendiği satış yerleri ile şifalı kaplıca suyunun içilebildiği çeşmeler dikkati çekmektedir. Benim en dikkatimi çeken ise cadde boyunca her iki yandaki binaların farklı ve canlı renklerle boyalı olmasıydı. Bu binalar cadde boyunca devam eden farklı ağaçlar ile ve özellikle dev çınar ağaçları ile hoş bir görünüm sağlıyordu. Buradan esinlenerek Gördes’in içinden geçen ana cadde boyunca binaların caddeye bakan yüzleri farklı canlı renklerle boyanması Gördes’e bir güzellik katar diye düşünüyorum.

Bir şehrin yöneticileri ve sakinleri, o şehre ait değerleri gün yüzüne çıkarabilirlerse o oranda farkındalık yaratabilirler ve yörelerinin cazibesini artırabilirler. Peki ne yapmak gerekir? Aklıma gelen yapılardan biri şehir hamamı. Ben ortaokulu okurken Gördes’te şehir hamamı vardı. Belli zamanlarda gidip temizlenebilirdik. Fakat şimdi böyle güzel bir gelenek maalesef kayboldu. Bunun yeniden yaşatılması için yöneticiler kolları sıvayabilir. Antik Roma kültüründe şehir hamamı olmazsa olmazlardandı. Şehir hamamı yeniden canlandırılabilirse insanlarımız bundan mutluluk duyacaklardır.
Bir şehrin tarih boyunca yaşadığı olaylar, o şehrin en önemli özelliklerinden biridir. Tarihi olaylarda rol alan şahsiyetleri ve şehrin yetiştirdiği bilim insanlarının yaptığı çalışmalar ve hizmetleri yeni kuşaklara tanıtmak yöneticilerin, şehirde yaşayanların başta gelen görevlerinden olmalıdır. Bu tanıtım bir müze yapılarak sağlanabilir. Paris’te Eyfel Kulesi’nin bir kuşağında çepeçevre Fransa’nın yetiştirdiği bilim insanlarını tanıtan levhalar görmüştüm.
Gördes’i diğer şehirlerden farklı kılabilecek en önemli tarihi mirası, kurtuluş savaşı sırasında farklı zamanlarda işgali, yakılması ve işgale karşı yerli yurtseverlerin canları pahasına düşmanla mücadelesi, heyelanda kaymış olması ve insanların yeni bir yerleşim yerine taşınma zorunda kalmalarıdır. Bu yüzden Gördes’in şu anda Eski Gördes gibi tarihi ve doğal bir mirasa sahiptir. Bu durum başlangıçta onun dezavantajı gibi gözükse de bu özellikleri eğer göz önüne çıkarılabilirse ekonomik kalkınmasında fırsata dönüştürülebilir. Bir bölgenin tarihi zenginliği, para ile elde edilemeyen kan ve göz yaşlarına mal olmuş manevi değerlerdir. Bu değerlerimizi, insanlara ve yeni yetişen gençlerimize tanıttığımız oranda görevimizi yapmış sayılırız. Bu bağlamda Eski Gördes’in olduğu yer Barış ve Doğa Parkı olarak yaşatılabilir.
 Hemen aklıma geliveren, Çerkez Etem’in kendisini yakalamak için gelen Kuvayı Milliye askerlerine karşı Dede Başı’na kurduğu top düzeni temsili gösterilebilir. Ayrıca Eski Gördes’in daha önceki kamu binalarını, yollarını belirleyip levhalarla tanıtımı yapılırsa gezenler için büyük kolaylık sağlanmış olur. Evliya Çelebi’nin tanıttığı Gördes Köprüsü’nün ayakları net olarak ortaya çıkarılıp görünür kılınabilirse turist misafirlerimize insanlarımıza tarihi değerlerimizi tanıtmış oluruz.
Yine Gördes’in en önemli tarihi şahsiyetlerinden biri olan Şehit Makbule Hanım’ın Mezarı Gördes’te uygun bir yere getirilerek onun ruhu şad edilebilir. Diğer şehitlerimizi unuttum sanılmasın. Makbule Hanım’ın mezarı onları da temsil edecektir. Böylece İnsanlarımız bu örnek kişinin ülke savunmasındaki yaptıklarını her ziyaretlerinde anımsama imkanına kavuşurlar. Gerçi Şehit Makbule Hanım’ın mezarı ülkemizin en güzide yerlerinden olan Sındırgı’dadır. Bizler Sındırgı’mızı çok severiz. Ancak o şehidimizin yeri çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği yerde olması daha münasiptir diye düşünüyorum. İnşallah yöneticilerimiz   ve sözü geçen insanlarımız sayesinde Gördes evladına bir an önce kavuşur.

Bu yazı 41 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum