Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-133

31 Ocak 2025 - 01:52 - Güncelleme: 31 Ocak 2025 - 01:52

GÖRDES’İN TARİHİ YERLERİ
Eğer Şehirler, tarihi yerlerini ve doğal güzelliklerini koruyup insanların görmesini sağlayamazlarsa, o yöre silik kalır ve insanların beyinlerinde bir iz bırakmaz. Derya içinde olup da deryayı bilmeyen balık gibi olmamak için etrafımızdaki var olan tarihi ve doğal güzellikleri ele alıp buraları turistik duraklar haline getirebiliriz. Eğer bunu başarabilirsek Gördes’in farklı bir yönünü, görünür kılar ve insanların yöremize olan ilgisini artırabiliriz. Gördes’in bir kalesi ve tiyatrosu olduğu söylenmektedir. Arkeolojik kazı yapılmadan bunları göremeyiz. Bu nedenle Arkeoloji bölümlerinin Gördes Bölgesi’ne dikkatleri çekilerek, kazı yapmaları sağlanırsa bölge tarihimiz açısından yeni bilgiler ortaya çıkabilir. Tarihimizi daha iyi öğrenebiliriz.
Bu çerçevede ele alınması gereken doğal ve tarihi varlıklarımız, Eski Gördes, Eski Gördes Köprüsü (Bu köprüyü Gördesli Zağnos Paşa’nın yaptırdığı söylenmektedir. Zekeriya Y.), Oğulduruk Mağaraları, Kıranköy’ün karşısındaki Sultan Dedesi Tepesi (tümülüs), Kayacık Mahallemizde yer alan Şahin Kayası ve Kalesi, Kobaklar’daki İn Deresi gibi aklıma gelen bu yerler, görülmesi gereken yerler statüsüne alınarak gerekli yatırımlar yapılırsa Gördes’e gelen insanlara tarihi değerlerimizi gösterme olanağını elde edebiliriz. Aklıma gelmeyen başka yerler için konuya ilgi duyanlardan özür dilerim.
Bu kapsamda yakın gelecekte Evliya Çelebi Turlarının bir durağı olabilecek Kayacık mahallemiz ’deki Şahin Kalesi ve Şahin Kayası hakkında derlediğim bilgileri okurlarıma sunmak istiyorum.
Bu Şahin Kaya’yı ünlü gezginimiz Evliya Çelebi’nin kendi sözleri ile tanımaya çalışalım. Ancak buna geçmeden önce Evliya Çelebi ailesi hakkında bilgi vermek yerinde olur diye düşünüyorum.
“Babası Saray-ı Amire Kuyumcu başı Mehmet Zılli Efendi’dir…Annesi ise IV Mehmet dönemi sadrazamlarından Melek Ahmet Paşa’nın akrabasıdır. Hoca Ahmet Yesevi soyundan geldiğini büyük dedesinin Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un Fethinde bayraktarlığını yapan Kütahyalı Ahmet Er’ Beyin (Yavuz Özbek) olduğu bilinmektedir. Hatta Evliya Çelebinin oturduğu İstanbul Unkapanı’ndaki evin de Fatih tarafından dedesine verildiği kayıtları mevcuttur.
Ekonomik durumları iyi olduğu anlaşılan Evliya Çelebi iyi eğitim almış ve devrin en iyi okullarında okuyarak önemli müderrislerden dersler almıştır. Enderun’da (Osmanlı’da devlet adamı yetiştiren okul) Arapça, Farsça…gibi çok dil bildiği; musiki, sarf, nahiv, hat, tecvit, hafızlık, savaş eğitimi gibi alanlarda eğitim görmüştür.
Evliya Çelebi, 1671 yılında Hacca gitmek amacı ile yola çıkmış ve önce Manisa’da bulunan akrabalarından helallik almak ve onlarla görüşmek için yola çıkmıştır. Manisa’ya gitmek için adeta bir Ege turu yapmıştır. Bunun için izlediği yol, İstanbul, Bursa, Afyon, Uşak üzerinden Saruhan sancağı topraklarına giren Evliya Çelebi Demirci, Kula- Alaşehir- Sart- Gördes-Kayacık-Akhisar-Marmara-Turgutlu-Nif (Kemalpaşa)’dan sonra Ulucak Köyü’ne uğrayarak Şehzadelerin yaylası olarak kabul edilen Sultan Yaylası, Beyzad-ı Sani Yaylasını gezerek Manisa şehrine girmiştir.” [1]
Evliya çelebi bu geziye çıktığında altmış yaşındadır. Gördes gezisinden sonra atları ile geldiği Kayacık’taki izlenimleri şöyledir:
“Kayacık Kasabası’nda çok kal’a (kale) vardır. Amma hayli uzaktadır. Semaya ser çekmiş viran ve yüksek bir kal’a dır. Varıp seyretmeden önce kasabada Bostancı (Emniyet Müdürü) Mehmet Ağa’nın evinde yerleştik. Kasaba Saruhan Sancağı’na bağlıdır. Askeri komutanı vardır. Yüz elli akçelik kazadır. Yedi adet, kasaba kadar büyük köyü vardır. İdare reisi vardır. Müftüsü yoktur. Şehrin cümlesi toprak örtülü Türk evleridir. Ama bağ ve bahçesi gayet çoktur. Minareli bir cami vardır. Minare dibinde suyu çok güzel bir çeşme vardır. Mescidi ve evleri o kadar süslü değildir. Şehrin dört tarafında öyle siyah taşlar ve kayalar vardır ki burası adeta bir sığınağa benzer. Atlarımız güçlükle ayak bastı. Han ve okul yoktur. Bir hamam vardır. Bazı kimseler evlerinde tabaklık yaparlar. Gayet güzel kırmızı sahtiyan olur. Bu Kayacık sahtiyanı diye meşhurdur. Hatta Edirne’nin ve İskenderiye’nin sahtiyanından bile üstündür. Mücellitler (ciltçiler) Kur-an’ı Kerimleri bu Kayacık sahtiyanından ciltlerler. Etrafındaki kasaba ve köylerin cümlesi pazarlanmak için Kayacık’a gelirler. Kayacık havzasının bağ ve bahçeleri gayet güzel, sulu, şirin ve eşsiz bir yerdir. Bağlarında yaptıkları şırası meşhurdur.
Kayacık’ın kırmızı kirazı çok meşhurdur. Bir tanesini tarttık; bir esedi riyal ağılığında geldi. (Evliya’nın Kayacık’a kiraz zamanında geldiği anlaşılıyor). Anadolu’da kırmızıya dair bir şey övülse “Kayacık sahtiyanı gibi kırmızıdır.” derler. Güzellerin yanakları ve dudakları meth olunsa, “Kayacık kirazı dudaklı, dünya güzeli” derler. Ve şehir hakkında kılavuzları alıp yalçın, acayip, korkunç görüntülü dağları bir saatte aşıp seyri ve görülmesi vacip olan Kayacık Kal’a sına geldik.” [2].  Devam edecek

[1] Evliya Çelebi Ve Manisa - Naci Yengin - www.tarihistan.org
[2] Yurdoğlu, Z., Gördes Tarihi, Gördes Belediyesi Kültür Yayınları, No:2,2010 Manisa

Bu yazı 61 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum