ORTAOKUL DÖNEMİ
Yolda güreş
Her hafta sonu cuma günleri, dersler bittikten sonra ortaokulda okuyan Kıranköy’ den ne kadar öğrenci varsa köye giderdi. Cumartesi ve Pazar köyde kalındıktan sonra pazartesi sabah tekrar Gördes’e gelip derslere yetişilirdi. Köyle- Gördes arasındaki bu gidiş gelişlerde öğrenciler yolda buluşur ve birlikte yola devam ederdi. O zaman Gördes Kıranköy yolu, Yaronun Deresi, Sığır Ereği-Anıt Çınar, Uçurum mevkisinden geçerdi. Yeni yol henüz yapılmamıştı. Arkadaşlarla birlikte yol boyunca yürürken yaramazlık yapmadan, birbirine sataşmadan gidilir mi? Mümkün değil. Biz çocuklar her düğünde yapılan güreşleri göre göre, pehlivanların yaptıkları hareketleri birbirimiz üzerinde denemeyi adet haline getirmiştik.
Yine bir gün Gördes- Kıranköy yolu üzerinde birlikte yürüyoruz. Yaronun deresini geçtikten sonra devam eden düz yolun üzerinde biz yine birbirimize dokunmaya sataşmaya başladık. Daha sonra bu hareket güreşe dönüştü. Rakibim Abbas Ataman idi. Ayni evde kalıyorduk. Güreşin hızını aldığı bir aşamada başım hızla yolun sert zeminine çarptı. Ben şuurumu kaybetmiş bir şekilde ne olduğumu anlayamadım. Güreşmeyi bıraktık tekrar yola koyulduk. Nereye gittiğimi bilmeden arkadaşlarla birlikte köye doğru yürüyüşe koyuldum. Yaklaşık yarım saat gittikten sonra şuurum yavaş yavaş yerine geldi. Nerede olduğumuzun, ne yaptığımızın farkına varmaya başladım. Arkadaşım belki bu durumun farkında bile olmayarak diğer arkadaşları ile güle oynaya yola devam ediyordu. Beyin kanaması geçirmemiş olmam büyük bir şanstı. Tekrar normal duruma dönmem beni çok sevindirmişti. Çocuklar keşke böyle tehlikeli hareketlere meyil göstermeseler ne iyi olur. Ama ne demişler “Çocuk düşe kalka büyür”
Birimsiz sayının anlamı yoktur.
Hiç unutmam birinci sınıfta fizik dersinden sınav olduk. Hocamız emekli albay Ahmet Çolak’tı. Sınav kağıtlarını sınıfa getirir ve her bir öğrenciye sınavda yaptıkları hataları gösterip açıklamalarda bulunurdu. Sınav kağıdımı bana gösterdi. Ben sorulan sorunun sayısal sonucunu doğru bulmuşum fakat yanına birimini yazmadığım için o sorudan bana sıfır vermiş. Bana “Bak İbrahim, bir sayının yanında birimi yoksa o sayı hiçbir anlam ifade etmez. O nedenle bu sözüm senin kulağına küpe olsun bundan sonra böyle bir hata yapma. Ama sen ilerde önemli bir yere gelirsin. “Şeklinde bana hem düşündüren hem de yüreklendiren sözler söylemişti.
Birinci sınıfı ikmale kalmadan geçtim. Dönem sonunda, müdür tarafından iftihara geçenler, okul girişinde toplanmış olan bütün öğrencilerin önünde açıklanırdı. Bu isimler açıklanırken benim de kalbim küt küt vururdu. Ne yazık ki iftihara geçemedim.
Orta İkinci Sınıf
Orta ikinci sınıfa, Gördes’te kaldığım çevreye, sınıf arkadaşlarıma, öğretmenlerime alışmış olmanın verdiği güvenle başladım. Birinci sınıfa başlarken ki ürkekliğimi üzerimden atmıştım. Derslerime bu özgüven ile devam etmeye başladım. Yaklaşık bir ay devam eden derslerden sonra öğretmenlerimiz yavaş yavaş sınav konusunda öğrencilerine uyarılarda bulunmaya başlarlar. Ben bu dersleri anlatıyorum ama, bu anlattıklarımı özümsüyorlar mı? yoksa kış uykusuna mı yatıyorlar? Gibi soruların yanıtını almak için yazılı sınavlarını yapmaya başlarlar. Her öğretmen kendi verdiği dersin öğrencideki karşılığını görmek isteyeceğinden yoğun bir sınav haftasına girilir. Çalışmayan öğrenciler sınav sonuçlarını görünce şaşakalırlar, sınavdan aldıkları notlar yerlerde sürünür. Çalışkan öğrencilerin notları ise göz doldurur. Birinci sınavın sonunda yere serilen öğrenciler kafalarında çakan yıldızların etkisi ile kendilerine gelip, annesinin babasının yanında itibarını koruma telaşesi ile yeni arayışlara başlar. Notu iyi olan arkadaşları ile irtibat kurup birlikte çalışalım önerileri havada uçuşmaya başlar. Kartlar yeniden karılmaya arkadaşlıklarda eksen değişiklikleri kendini göstermeye başlar.
Birinci sınavdan sonraki sınıfın havası, önceki hava değildir. Yeni saflaşmalar yeni arkadaşlıklar gün yüzüne çıkmaya başlar. Notları ve sosyal yönü iyi olan öğrencilerin yanında yığılmalar meydana gelir. Eğitim bu şekilde sınavdan sınava dalgalı bir şekilde sürer gider. Dönem sonunda gemisini sahile yanaştıran başarılı, yanaştıramayan başarısız olur.
Biyoloji hocamız birinci sınavını yaptı. Sorulardan biri böceğin anatomisi ile ilgili bir soruydu. Konulara çalışırken çizerek, üzerinde düşünerek, yazılanları bir daha yazarak çalışma yöntemini izlemek adetim idi. Sınavda sorulan soruyu da bu hazırlık çalışmasına göre yanıtlamıştım. Hocamız hatalarımızı görmemiz amacı ile sınav kağıtlarını geçici olarak bizlere verirdi. Benimkini verirken de “Bravo koç gibi not aldın dokuz (9)” demişti.
Matematik hocamız Emine Güngör Ulusoy, derslere karşı olan ilgimi gördükten sonra beni sınıf mümessili olarak atamıştı. Hatta bir gün hocamız bana , sınıf yoklaması ile ilgili kimin gelip gelmediğini sorduğunda “Cennet Kuşu“ hocam demiştim. Bütün sınıf kahkaha ile gülmeye başladı. Meğerse bu ad arkadaşımızın takma adı imiş. Sene kaybı nedeniyle bizim sınıfta ikinci yılını okuyordu. Bu takma ad kendisine bir önceki yıl takılmış. Çünkü herkes arkadaşımıza bu takma adı ile hitap ediyordu.
Bir gün, sınıf arkadaşlarımdan Şeref Erol annesi ile birlikte Gördes’te kaldığım Halil amcanın evine geldiler. Arkadaşımın annesi, selamlaşma girişinden sonra bana “Eğer istersen, Bu günden itibaren Şerefle birlikte bizim evde çalışabilirsiniz. Çalışmanız bittikten sonra tekrar buraya evine gelirsin” dedi. Ben de olur dedim. Uzunca bir süre belli günlerde arkadaşımın evine gittim. Orada birlikte ders çalıştık. Arkadaşımın evi konforluydu. Bana içten davrandılar. Çalışmamız için her türlü olanağı sağladılar. Ne sıcak insanlardı! Arkadaşım daha sonra avukat oldu. Keşke bütün anneler arkadaşımın annesi gibi çocuklarının ders durumları ile yakından ilgilenseler!
Evlerine giderek ders çalıştığım diğer arkadaşlarım ise “Nail Yüksel” ve “Mustafa Bakım” olmuştur. Nail Yüksel uzun zaman Gördes İş Bankasında çalışmıştır. Mustafa Bakım ise Askeri bir okulu bitirdikten sonra İstanbul’da uzun yıllar görev yapmıştır.
İkinci sınıftaki notlarım daha iyi idi. Sınıfımı ikmale kalmadan geçtim.
YORUMLAR