Gerede’de Kontrol Mühendisliği
Kâmil Eren’le birlikte iki yıl hocalarımızdan ders aldık. Hocalarımız bizi daha yakından tanıdı. Bu iki yıl boyunca hocalarımın bize anlatmaya çalıştıkları konuları olabildiğince kavramaya çalıştım. Derslerde başarılı oldum. Daha yüksek lisansa devam ederken birinci hedefim öğretim üyesi olmaktı. O sıralarda Türkiye’de değişik üniversitelerde Harita Mühendisliği Bölümleri açılmıştı. İstanbul’da İTÜ ve YTÜ Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ), Konya’da Selçuk Üniversitesi (SÜ), vs. Öncelikle kendi üniversitemde asistan olmayı düşünüyordum. Eğer kendi üniversitemde başaramazsam diğer üniversitelerde bunu deneyecektim. Konya’daki Selçuk Üniversitesi veya Trabzon’daki Karadeniz Teknik Üniversitesi olabilirdi. Bu düşüncelerle derslerime çalışıyordum. Üniversite hocalığı birinci önceliğimdi. Eğer bunu başaramazsam son çare olarak kamu sektöründe yüksek mühendis olarak çalışmayı planlıyordum.
Bu duygu ve düşünceler içinde iki yıllık lisansüstü eğitimimi sürdürdüm. Birinci yılın sonunda bütün derslerden başarılı oldum. Yaz döneminde dört aylık boşluğu değerlendirmek amacı ile yine Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne başvurdum. Beni Gerede Tapulama Müdürlüğü’ne tayin ettiler. Böylece hem mesleğimle ilgili çalışmama devam ettim hem de dört ay mühendis maaşı alarak ihtiyaçlarımı giderdim. Yaz döneminde dört aylık arada mühendis kadrosunda çalışmam, ekonomik yönden bana çok iyi geldi. Zaten öğrenim kredisini de almakta olduğum için aldığım maaş ve yevmiyeleri tasarruf yapabiliyordum. Bu paralarla kendi kıyafetlerimi yeniledim. Eğitim için gerekli kitap kırtasiye giderlerimi karşıladım. Nişanlım Emine Hanım’a köye giderken bir manto ve kazak alarak köye geldiğimde kendisine takdim etmiştim.
Gerede’den daha çok Mengen kırsalına giderek tapulama hizmetlerinde kontrol mühendisi olarak çalıştım. Dört ay boyunca Gerede’de bir otelde kaldım. Çalışma bölgesine günü birlik gidip geliyorduk. Gerede, İstanbul Ankara arasında Bolu’dan sonra ulaşılan bir yerdir. Ankara yönünde giden yolun solunda kalır. Ormanı ve yeşilliği boldur. Çam ormanları arasında yaylaları vardır. Gerede’de çalıştığım bu süre içinde hemşerim ve daha sonra kayın biraderim olan (vergi uzmanı, filolog, yabancı dil öğretmeni, profesyonel turist rehberi, arkeolog, işletme sahibi) Abbas Ataman ziyaretime geldi. Kendisi ile yarım gün kadar görüştük. Güncel sorunlarımızı birbirimize aktardık. Kendisi daha sonra İstanbul’a döndü.
Gerede’de eğitim öğretim dönemi başlayıncaya kadar görevime devam ettim. Daha sonra İstanbul’a dönerek lisans üstü ikinci sınıfında eğitime başladım.
Lisansüstünde İkinci Yıl
İki kişilik sınıfımızda derslerimize devam ettik. Bazen hocamız sıranın ortasına oturur, bizde hocamızın iki yanına oturarak ders yapardık. Meslek derslerimiz bu şekilde sadece iki öğrenci olarak iki yıl devam etti. Fakat diğer bölümlerle (İnşaat, Elektrik, Makine, Gemi mühendisliği) ortak derslerimizde lisans üstü sınıfının mevcudu yirmi öğrenciyi buluyordu. Yüksek matematik, nümerik analiz, yabancı dil, vs. gibi diğer bölümlerle ortak derslerimiz, bu bölümlerin öğrencileri ile birlikte yapılırdı.
İleri ölçme bilgisi hocam Prof. Macit Erbudak Fransızca bir kitaptan bir konuyu çevirmem için bana ödev verdi. Bu konu bizim mesleğimizle ilgili bir kitaptı. Ben de mesleğimizle ilgili yabancı dilde yazılmış kitapları” Acaba konuları nasıl anlatıyorlar” diye çok merak ederdim. O sıralarda Fransızca bir kitaptan çeviri konusunda zayıflıklarım vardı. Aklıma kayın biraderim Abbas Ataman geldi. Kitabı alarak kendisine gittim. Sağ olsun kitabı inceledikten sonra tamam çevirelim dedi. Yalnız bir şartı vardı. “Çevirirken sen de yanımda olacaksın ki meslekle ilgili kavramları daha düzgün çevirebilelim” dedi. Ben de zaten birlikte çalışmamızı istiyordum. Böylece hem çeviri hem de Fransızcadaki gramer zayıflıklarımı gideririm diye düşünüyordum. Muhtelif zamanlarda Beyazıt Meydanı’na yakın kahvelerde buluşarak çeviri işini tamamladık. Kendisinden çok şeyler öğrendim. Bu çeviriyle hem Fransızca dil bilgimi geliştirmiş hem de mesleğimle ilgili yeni bilgiler öğrenmiştim. Mezarında rahat uyu sevgili kayınbiraderim. Eğer böyle bir yardımcı bulamasaydım, yine kendim sözlük kullanarak ve gramer kurallarını kitaplardan gözden geçirerek çeviri işini kendi olanaklarım çerçevesinde daha uzun bir zaman diliminde yerine getirecektim.
Kayınbiraderim ise Cerrah Paşa Hastanesi’ne yakın bir evde iki arkadaşı ile birlikte kalıyordu. Hafta sonları, Kadırga Öğrenci Yurdu’ndan çıkar yaklaşık kırk dakika yürüyerek onların kaldığı eve giderdim. Kayın biraderim bu evi, Fransız Filoloji Bölümü’nden sınıf arkadaşı Giresunlu Mehmet Ali Yılmaz ve vergi dairesinden meslektaşı Muammer isimli arkadaşları ile paylaşıyordu. Mehmet Ali Taksim’de bir otelde çalışıyordu. Hafta sonları geceleri otelde çalışması gerekiyordu. Böyle olduğu için evdeki yatağı boş kalıyordu. Kendisine, hafta sonları yatağını kullanabilir miyim diye söylediğimde “Memnuniyetle hafta sonları benim yatağımda yatabilirsin” dediğinde çok sevinmiştim. Ben de hafta sonları kayın biraderimin yanında kalabiliyordum. Bu bakımdan Mehmet Ali Yılmaz’a ne kadar teşekkür etsem azdır. Önemli özelliklerinden birisi hızlı konuşmasıydı. Hızlı konuşunca bazı kelimeler arada kayboluyordu. Bu yüzden konuşmayı tekrar ettirmek gerekebiliyordu. 2019 Nisan ayında, Mehmet Ali Yılmaz’ın beyin tümörü rahatsızlığından vefat ettiğini öğrendim. Çok şakacı, espritüel candan bir arkadaştı. Nur içinde yat değerli arkadaşım.
Bazen çarşıdan bir iki kilo istavrit alır evde tavada balıkları kızartıp yanında da spagetti yaparak yerdik. Kayınbiraderim Abbas’a bazan hocam bazan da patron diye hitap ederdim. Çünkü her konuda derin bilgisi olan biriydi. Özellikle Roma, Selçuklu, Osmanlı Tarihi konusunda çok bilgiliydi. Ayrıca daha sonra uzun yıllar Kapadokya’da otel işletmişti. Spagetti konusunda da oldukça becerikliydi. Çok güzel spagetti yapardı. Esprili konuşması ile herkesi güldürürdü. Bu yemekte ben, Abbas hocam, Mehmet Ali Yılmaz, kayınbiraderimin vergi dairesinden Muammer (hacı lakaplı) bir arkadaşı olurdu. Hafta sonlarımız güzel geçerdi.
YORUMLAR