Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-45

03 Ocak 2024 - 08:54 - Güncelleme: 03 Ocak 2024 - 08:55

Doktora Konum Belirleniyor
Ölçme Tekniği Ana Bilim dalında çalışmaya başladım. Ana Bilim Dalı’nda ilgi duyduğum derslere dinleyici olarak girip dersleri takip ediyor ve hocaların nasıl ders verdiklerini gözlemliyor ve önemli gördüğüm hususları not ediyordum. Ayrıca sınavlarda gözetmenlik yapıyor ve eğer hocalarımız sınav kağıtlarını değerlendirmemi istiyorsa o görevi yerine getiriyordum.
1974 eğitim döneminin ortalarına doğru Macit hocam ile birlikte doktora tezimin konusunu belirledik. Doktora tezimin konusu “Meteorolojik Olayların Düşey Düzlemlerdeki Gözlemlere Etkilerinin Araştırılması” idi.
Doktora çalışmasından beklentiler nelerdir? Biraz bu konuya değinmek istiyorum. Doktora çalışması yapan kişinin, ilgili konuda yazılmış yerli ve yabancı makaleleri, sempozyumlarda sunulmuş bildirileri, konu ile ilgili kitapları okuyup özümsemesi, yapacağı uygulamanın verilerini değerlendirerek sonuçları tablo ve grafiklerle görsel hale getirmesi, tüm bu çalışmalarının nihayetinde, doktora çalışmasının sonuçlarını ve yenilikleri maddeler halinde sıralaması ve kendi özgün diliyle doktorasını kitaplaştırması beklenir. Bu çalışma yaklaşık dört yıl sürmekte ve hazırlanan doktora tezi, konu ile ilgili beş kişilik Prof. ve doçentten oluşan jüri önünde savunulur. Çalışma ve sunum jürinin takdirini kazanırsa doktorayı yapan kişi Dr. unvanını alabilmektedir. Üniversitede Dr. Unvanı almadan öğretim üyesi olmak mümkün değildir.
Doktora konum belirlendikten sonra, bölüm işlerimin yanı sıra zamanımın önemli bir bölümünü alacak olan doktora konumun üzerinde de çalışmaya başladım. Hocam konu ile ilgili bazı Fransızca kitapları bana önerdi. Bu kitaplardan başka ben de üniversite kütüphanesinde doktora tezim ile ilgili makale ve kitap araştırması yaptım. Bu çalışma sonucunda bulduğum kaynaklar Türkçe, Almanca, İngilizce ve Fransızca oluyordu. Daha çok Almanca kaynaklar karşıma çıkıyordu.  Fakat doktora aşamasında ikinci bir dili öğrenmeye kalkmak bana uygun gelmedi. Ancak Almancayı mutlaka öğrenmeliydim. Bu hayalimi doktora sonrasına erteledim.
Almanca olarak bulduğum makalelerin Türkçeye çevirisinde Doç. Dr. Ali Tuğluoğlu yardım ediyordu. Değerli hocam Ali Tuğluoğlu benim aynı zamanda doktora tezimde jüri üyesi ve kayınbiraderim Abbas Ataman’ın bacanağı idi. Ali hocam doktora çalışmasını Almanya’da yapmıştı. İngilizce makaleleri bir asistan arkadaşım olan Zekiye Çevikol Hanım çevirmişti. Fransızca olanları kendim çeviriyordum. Fakat Fransızcada zorlandığım hususlar vardı. Fransızca konusunda kendimi geliştirmek için   Fransız konsolosluğunun düzenlediği çeviri kurslarına belli bir süre devam ettim.  Kurs yeri Taksim Meydanı’na yakın İstiklal Caddesinin girişindeki Fransız Konsolosluğunda idi.  Kurslara mesai saatleri dışında akşamları gidiyordum.
Dört Aylık Kısa Dönem Askerlik
Günler bu şekilde ilerliyordu. Sene 1976 ya geldiğinde kısa dönem askerlik yasasından yararlanarak askerlik hizmetimi   yerine getirmek istedim.  1976 yazında   askerlik kararımı aldırdım.  Üniversite’den maaşsız izinli sayılarak dört ay sürecek askerlik görevimi yerine getirmek üzere Bornova Hacılarkırı’na   geldim. Dört ay boyunca burada topçu eğitimi aldım. İlk on beş günden sonra yemin töreni yapıldı. Bu on beş   gün boyunca kışla dışına çıkılmadı. Yemin töreninden sonra isteyenler evci kartı çıkartarak hafta sonları memleketlerine gidip gelebiliyordu. Ben de evci kartı çıkartarak memleketim Gördes’e hafta sonları gidip gelmeye başladım. Arkadaşlar arasında İstanbul’a bile gidenler vardı.
Benim askerlik yaptığım bu dört aylık dönemde eşim de köyde ailemin yanında çalıştı. Köylerde herkes yazları yaban damlarında kalırlar. Bizde tarla damında kaldık. Köye olan uzaklığı yaklaşık dört km civarındaydı. Tütün işi en yoğun yapılan işti. Her ikimiz ayni köyden olduğumuz için yapılan işler yabancısı olduğumuz işler değildi. Ev kalabalıktı. Çünkü eniştem kaza nedeniyle hayatını kaybettiği için, kız kardeşim iki çocuğu ile annem ve babamın yanına gelmişti. Bir de konuşma özürlü bir kardeşim vardı. Eşimle birlikte yedi kişi oluyordu.
Yeğenlerim Selma ve İbrahim Esen yaklaşık dört beş yaşlarındaydı. Özürlü kardeşim Mehmet hem konuşamıyor hem bacaklarında kasılma vardı. Sofrada huzursuzluk çıkarıyordu. Durup dururken kime denk gelirse vurmaya başlıyordu veya tabakları deviriyordu. Kendisini zor sakinleştiriyorduk. İşte eşim böyle bir ortamda dört ay boyunca aileme yaz işlerinde yardım etti. Hafta sonlarında ben de yardım ediyordum.
Bu dört ay boyunca askeri talimlerin yanı sıra topçuluk dersleri düzenli olarak yapıldı. Fakat top atışı ile ilgili bir uygulama görmedik ama silahlarla atış talimleri yapıldı.  Koğuş nöbeti tutuldu. Bütün yedek subay adaylarına salgın hastalıklara karşı birkaç defa koldan aşı yapıldı.
Askerlik vesilesiyle yeni arkadaşlarımız oldu. Hatta YTÜ’den ve Kadastro Lisesinden sınıf arkadaşım Mehmet Oğuztürk de askerliğini Bornova’da başka bir tümende yapıyordu. Bazı haftalar onunla da buluşup   Gördes’e geliyorduk. Onun memleketi Zile idi. Yedi yıllık bir arkadaşlığımız söz konusu idi. Ayrıca Üniversitede okurken iki yıl ayni evde kaldık. Mehmet Oğuztürk (“Barınma Sorunun Çözümü” başlığı altındaki anımda adı geçen kişidir) Askerlik vesilesi ile ailemi ve yaz çalışmalarımızı yerinde görmüş oldu. Böylece yaz sıcağında teorik ve pratik eğitimlerle vatani vazifemi sağ salim tamamladım.    

Bu yazı 430 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Gülruh Demirel
    10 ay önce
    İbrahim Bey; Anılarınızda bir köy çocuğunun yaşamda neleri başarabileceğini , çalışkanlığını, ailesine her fırsatta yardım ettiğini, geleceğini planlayarak davranışlarını, tutumlu oluşunuzu ,kendi ayaklarınızın üstünde onurlu bir duruş sergilediğinizi görebiliyoruz. Topluma iyi bir örnek olabilecek bu davranışlarınız Gördesli olarak bizleri gururlandırıyor.Eşjnizin de aynı kulvarda yer alıp topluma sunduğunuz değerleri kutluyorum.Askerlik döneminizde eşimle aynı zamanda aynı yerde...Asker arkadaşınız Halil Demirel ile KOÇ ailesine sevgilerimizi iletiyoruz.