KİŞİSEL BİLGİSAYARLAR.
Günümüzde çok sayıda programlama dilleri bulunmaktadır. Lisansüstü eğitimi aldığım dönemde, derslerimizden biri de bilgisayar programlaması idi ve bu programlama dilleri henüz gelişme aşamasındaydı. Fakat henüz kişisel bilgisayarlar yaygınlaşmamıştı. Tarihteki ilk bilgisayar 1941yılında üretilen ENIAC (İngilizce: Electronic Numerical Integrator And Computer Türkçe: Elektronik sayısal entegratör ve hesaplayıcı)’dır, elektrikle çalışan ve elektronik veri işleme kapasitesine sahip ilk bilgisayar. Bu bilgisayar bir oda büyüklüğünde ve 30 ton ağırlığındaydı. (Erişim tarihi,21.03.2024, İLK BİLGİSAYAR’IN İCADI. Tarihteki ilk bilgisayar 1941 yılında… | by Doğru Bilgim | Medium)
Bugün bilgisayarların, masa üstünde ve diz üstünde kullanılabilecek seviyeye gelmesinde katkı veren bütün bilim insanlarına şükranlarımızı sunmak bizlerin görevidir diye düşünüyorum. Bu gelişme sayesinde kişisel bilgisayarlar kullanılmaya başlandı. Ancak üniversite her hocaya bir bilgisayar veremiyordu.
Üniversitedeki çalışmalarım için de kendi cebimden bilgisayar almak zorunda kaldım. Kendi bilgisayarımı 2005 yılına kadar kullandım. 2005 yılında üniversite tarafından verilen bilgisayarı kullanmaya başlayabildim. 1989 da İsviçre’nin Zürih kentindeki ETH’da her hocanın bir bilgisayarı vardı. Bizde ise, belki çok az sayıda öğretim üyesinin bilgisayarı vardı.
Bilgisayar olmaması yüzünden, öğretim üyeleri sıkıntı çekiyorlardı. Örnek verilecek olursa, her bir öğretim üyesinin, danışmanlığını yaptığı yaklaşık 50, derslerine girdiği yüzü aşkın öğrencisi bulunmaktadır. Bu öğrencilerin internet üzerinden ders almalarının gerçekleştirilmesi, vize ve final notlarının girilmesi değerlendirilmesi, ortalamaların alınması ve sonuçların ilan edilmesi hep bilgisayar yardımı ile yapılmaktadır. Bu sayede öğrenci sınavdan aldığı notu, hocanın kapısına kadar gitmeden, evinde, yurdunda, memleketinde ve nerede olursa olsun öğrenip gerekli tedbirlerini alabilme imkanına sahiptir.
Bütün bunların yapılması öğretim üyesinin sorumluluğu altındadır. Ayrıca bir öğretim üyesinin kendi alanındaki bilimsel gelişmeleri yakından izleyebilmesi için bilgisayar hava gibi su gibi bir ihtiyaç haline gelmektedir. Maalesef bizim kuşağımızın öğretim üyelerinin ekseriyeti bilgisayarın nimetlerine geç ulaşmıştır.
Öğretim üyesi ofisinde bilgisayar olmadığı için öğrencilere ait evrakları alarak bilgi işlem merkezine gidip boş bir bilgisayar varsa orada bilgi girişini tamamlar tekrar odasına dönerdi. Bu da zaman kaybı demekti.
Bilgisayar gibi, teknolojik araç ve gereçler öğretim kadrosunun eline ne kadar erken geçerse, yetkinleşme ve ilerleme de o kadar erken meydana gelir diye düşünüyorum. O nedenle devlet, eğitim ve öğretimin gereksinimlerini daima birinci sırada tutarak karşılamalıdır. Böylece hem öğretim üyeleri hem de öğrenciler daha nitelikli hale geleceklerdir.
YORUMLAR