Eğitim Öğretim Aksaklıkları, Öğretmenimizden Ayrılış
İlk okul boyunca beş defa öğretmenimiz değişti. Bazen eğitim öğretim dönemi başında öğretmenimizin köye gelmesi gecikirdi. O zaman endişelenmeye başlardım. Acaba öğretmenimiz hiç gelmeyecek mi? yılı eğitimsiz mi geçireceğiz? diye kaygılanırdım. Bu dönemde bazı arkadaşlarımız Gördes’te okuma planları yapardı. Fakat ailemin maddi durumu elvermediği için böyle bir girişimde bulunamayacağım için üzülürdüm. Her gün öğretmen yolu beklerdim. Bazı yıllar öğretmenimiz derslerin başlamasından bir ya da bir buçuk ay sonra köye gelirdi. Öğretmenimiz geç gelmiş olsa da çok sevinirdim. Dünyalar benim olurdu. Okulumu çok severdim.
Öğretmenimizin gelmesiyle birlikte derslerimiz başlar ve derslerime düzenli olarak giderdim. Hatta cumartesi, Pazar tatili olmasa ne iyi olur diye düşünürdüm. Çünkü tatil olduğu zaman babamla birlikte tarla işlerine giderdik. Hiç unutmuyorum, okulun tatil olduğu bir kış günüydü babamla birlikte öküzleri ve eşeği yola çıkardık, köyden yaklaşık dört km uzaklıktaki tarlaya çift sürmeye gideceğiz. Köyden çıktık tarlaya doğru gidiyoruz. Hava oldukça soğuk, ben içimden “Ah babam hava soğuk diyerek tarlaya gitmekten vazgeçse de geri dönsek” diye düşünüyorum. Fakat babam hiç oralı değildi. Tarlaya gittik ve günlük çalışmamızı yapıp geldik.
İlk okul üçüncü sınıfta iken sene başında “Cemile Buyuran” isimli bir bayan öğretmenimiz okulumuza tayin edildi ve yaklaşık bir iki ay okulumuzda görev yaptı. Fakat daha sonra Gördes merkeze tayini çıktı. Çok üzüldük ama elimizden bir şey gelmiyordu. Sabahleyin dersimize gelen öğretmenimiz bizlere “ Sevgili öğrencilerim, sizlerle daha fazla birlikte olup daha çok bilgiler öğretmek isterdim. Fakat tayinim Gördes’e çıktı. Oraya taşınmak zorundayım. Benim yerime devletimiz başka bir öğretmen tayin edecektir. Onun için üzülmeyin. Yeter ki sizler öğretmeninizin uyarıları doğrultusunda derslerinize çalışın, konuları anlamaya çalışın anlamadığınız konuları önce arkadaşlarınızla tartışın, yine olmuyorsa en son çare olarak öğretmeninize danışın. Çünkü ilk başta anlaşılmazmış gibi görünen konu, üzerinde biraz düşündükten sonra aydınlığa kavuşabilir. Olayı kavramak için kendinize zaman tanıyın. Derslerinize düzenli olarak devam edin. Mecburi sebepler dışında okula gelmemezlik yapmayın.” gibi tavsiyelerini sıraladıktan sonra “Sizlerden ricam, annenize babanıza benim selamımı söyleyin ve onlara öğretmenimiz Gördes’e taşınacakmış bir günlüğüne eşeğimizi ve yardımınızı istiyor deyin tamam mı” dedi.
Bunun üzerine ben söz alıp “Öğretmenim, biz bu habere çok üzüldük. Çünkü siz bize okumayı yazmayı sevdirdiniz. Bize her şeyi öğretiyorsunuz Gördes’e gitmeseniz olmaz mı?” dedim. Bunun üzerine Cemile öğretmenim” Çok teşekkür ederim çocuğum, beni çok duygulandırdın. Fakat biz öğretmenler kendi keyfine göre hareket eden kişiler değiliz. Milli Eğitim Bakanlığına bağlıyız. Oradan gelen talimatlara uymak zorundayız. Fakat sizleri hiçbir zaman unutmayacağım. Gördes’e geldiğinizde mutlaka evime, okuluma uğramanızı isterim.” dedi. Bunun üzerine kendisine teşekkür ettim. Öğretmenimiz devamla, “Annenize babanıza yardım ricamı unutmadınız değil mi?” Diye sordu. Bütün sınıf “ Unutmadık öğretmenim” diyerek sınıfı çınlattı. Ertesi gün okul avlusu eşekler ve yardımseverler tarafından doldurulmuştu. Daha sonra yükler, öğrenci velilerinin de yardımı ile eşeklere sarıldı ve bir yük kervanı oluşarak güreş harmanı ve sığır ereği üzerinden Gördes’e doğru yola çıkıldı.
Yük hayvanları, öğrenci velileri ve öğrencilerden oluşan bir yolcu kervanı yaklaşık bir buçuk saat yolculuktan sonra Gördes’teki öğretmenimizin evine vardık. Yükler indirildi, gerekli yardımlar yapıldı. Öğretmeniz ve ailesinin evin bahçesinde pekmez ikramı herkese verildi. Daha sonra bizlere teşekkür ederek Kıran Köy’e uğurladılar. Daha sonra Cemile öğretmenimizin, orta okulda Türkçe dersimize gelen “Yavuz Özalp” öğretmenimizle evlendiğini duydum.
Sinema Hevesi
İlk okulda okurken bazen hafta sonları Gördes’e sinemaya giderdik. Hatta sinemada gördüklerimizden etkilenerek filmdeki kahramanlar gibi arkadaşlarımızla yumruk kavgasına girip birbirimizi yaraladığımız olmuştur. Yine bir hafta sonu üç dört arkadaş Gördes’e sinemaya gitmek için yola çıktık. Köyümüzden Gördes’e olan mesafe yaklaşık beş kilometre civarındadır. Fakat yolda yağmura tutulduk şehre varıncaya kadar oldukça ıslandık.
Hemen doğruca Cemile Buyuran hocamızın öğretmenlik yaptığı o günkü adı ile Mutlu İlkokulu’na vardık. Öğretmenimiz bizi adeta anne şefkati ile karşıladı. Halimizi hatırımızı sordu. Sobanın kenarında kurulanmamızı sağladı. Öğrencileri ile bizi tanıştırdı. Hakkımızda övücü sözler etti. Hatta bizi, okulda öğle yemeği ikram ettikten sonra uğurladı. Hiç unutmuyorum ilk kuskus yemeğini orada yemiştim. Öğretmenimizin O gün bize yaptıklarını saygı ile her zaman anarım.
Bizi uğurladıktan sonra sinemaya gittik. Film sahneleri bizi oldukça etkiledi. Filmin adı “Ya İstiklal Ya Ölüm “idi. Hafta sonları gördüğümüz filmlerden çok etkilenirdim. Filmdeki baş rol kahramanlarının, kötü karakteri oynayan kişi ile yaptıkları dövüşler bize çok heyecan verirdi. Baş oyuncunun, rakibiyle yaptığı yumruklu kavga bizim heyecanımızın zirve yaptığı anlar olurdu.
İlk anlarda baş karakterin kötü adamın yumrukları ile yere yıkılması bizi endişeye sevk ederdi. Fakat daha sonra, kendini toparlayıp rakiplerini yumrukları ile yere sermesi ilkokul çağında olan bizleri inanılmaz sevindirirdi. Bu galibiyetten sonra derin bir oh çekerdik. Sinemadan çıktıktan sonra değişik bir ruh haliyle eve dönüş yoluna girerdik.
Yolda, tarlada, sokakta, vs. gibi yerlerde arkadaşlarımızla filmde gördüğümüz sahneleri birbirimiz üzerinde denemeye girerdik. Sonunda birbirimizi hırpalayıp yaraladığımız çok olmuştur. Hatta bir keresinde, yaz tatili esnasında Makbere Harmanı denilen mevkide akraba çocuklarından olan iki kardeşle karşılaştım. Çocuk akranlar birbirleri ile buluştuklarında ya güreşe tutuşurlar ya da yumruk kavgası (filmlerdeki gibi) yaparlardı. Biz de belli bir zaman sonra yumruk dövüşüne başladık.
Sinemada öğrendiğim yumruklaşma taktiklerini akraba çocukları üzerinde denemeye giriştim. Fakat kardeşlerden büyük olanı diğerine “şöyle vur, böyle vur veya yumruğunu sağ gösterip soldan vur” gibi seslenişlerle kardeşine psikolojik destekler veriyordu. Birbirimizi karşılıklı olarak acıttıktan sonra, ben daha fazla hırpalandım. Burnuma çeneme aldığım darbelerle serseme döndüm. Yenilgiyi kabul ettim. Burun acımı uzun süre çektim. Bu olay, benim kaba kuvvete dayalı eylemlerimin sonu olmuştur.
Çocuklar sinema sahnelerinden çok fazla etkilenmektedir. Ben bunu yaşayarak gördüm. Onun için çocukların kendilerine uygun filmlere gitmeleri yada izlemeleri sağlanmalıdır. Burada anne babaya çok önemli görevler düşmektedir.
Köydeki benim kuşağımın çocukluk dönemimdeki yokluklar ve sıkıntılara rağmen ülke genelinde savaş olmadığı için tarlada kırda bayırda özgürce bir yaşam sürdüğümüzü düşünüyorum. Yokluğun ne demek olduğunu yaşayarak gördük. Bazen ayağımda ayakkabı olmadığı halde hayvan otlatmaya gittiğimi anımsıyorum. Bu yaşantı bana ve benim kuşağıma yokluklardan yılıp karamsarlığa düşmemeyi öğretmiştir. Bu düşüncelerden hareketle mutlu bir çocukluk geçirdim diyebilirim.
YORUMLAR