Kitap: İntihar Eden Öğretmen Okulu: Yazar: Necati Küçük
Değerli okurlarım, bundan önceki yazımda yazarın Demirci’de okurken başından geçenleri ana hatları ile özetlemeye çalışmıştım. Ancak ayni olayları onunla birlikte sizin de yaşayabilmeniz ve üzerinde düşünmeniz için kitabı baştan sona okumanızı tavsiye ederim. Başta çocuğu okula giden anne ve babalar olmak üzere ülkesini seven herkesin bu kitabı okumasını temenni ederim.
Bu kitabı alıp okumaya başladıktan sonra bir türlü elimden bırakamadım. Kendisinden 13 yıl önce aynı yolun yolcusu olan kırsalda yaşayan ve okumak için ayni koşullardan geçmiş birisi olarak kitap, beni kendisine adeta bir mıknatıs gibi çekti. Kitaptaki anlatılan konular ülke genelinde duyduğumuz ve şahit olduğumuz konulardır. Yazar konuları sade ve anlaşılır ve akıcı bir şekilde kaleme almış ve o günlerin atmosferini okura yansıtmaktadır. Ülkemizin daha iyi günlere kavuşmasını isteyen herkesin bu kitabı okumasını ve üzerinde düşünmesini, çocuklarımızın daha mutlu ortamlarda eğitim alabilmesi için ne yapılması konusunda fikir geliştirmesi kaçınılmazdır. Bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Daha çocuk yaşta okullarda bilim ışığı ile aydınlatılması gereken beyinler sağ-sol çatışması girdabının içine çekilerek eğitim dışı kalmasına yol açılması ülkemiz adına ne kadar üzüntü vericidir? Okul yönetimlerinin gençlere sahip çıkamaması, Partilerin ve gençlik örgütlerinin bu tür olayları ortaklaşa hareket ederek önleyememesi ülkemiz açısından çok endişe verici bir durumdur.
Bir anne babanın çocuğunu büyütürken ne gibi zorluklar çektikleri herkesin bildiği bir gerçekliktir. Bu çocuk okul çağına geldiğinde bu defa eğitimi için yapılan gayretler, masraflar ve özveriler sayesinde çocuklar eğitilir ve büyütülür. Çocuk eğitimi uzun soluklu bir iştir. Anne babalar, çocuklarının eğitim ve yaşamlarının her evresinde onlara kol kanat gerer ve gözleri gibi korurlar.
Böyle aşamalardan geçmiş ve üstelik zor sınavları başararak bir okula giren çocuk artık anne babanın inisiyatifinden çıkmış devletin gözetim ve denetimine girmiş demektir. Bu defa anne babanın yerini devlet ve kurumları almıştır. Bu çocukların gıdalarını, eğitimlerini, sağlığını noksansız bir şekilde vergilerimizle desteklediğimiz devletimizin yerine getirmesi beklenir.
Ancak yukarıda Necati’nin okul anılarından görüyoruz ki, çocuk sanki eğitim almaya değil de eziyet çemeye gitmiştir. Böyle bir ortamda çocuk ne sağlıklı bir eğitim alır ne de bedenen ve zihnen sağlıklı bir birey olur. Böyle ortamlardan liyakat sahibi insanların çıkmasını beklemek hayalcilik olur. Onun için devletimize büyük görevler düşmektedir. Devlet, okullarda bütün öğrencilerin bir arada kardeşçesine eğitim almasını sağlayacak iklimi oluşturmalıdır.
Bunun için, hangi görüşten, ırktan, partiden etnik kökenden olursa olsun ülkemizdeki tüm kesimlerin ortak bir paydada buluşması kaçınılmazdır. Çünkü hepimiz ayni gemideyiz. Gemi su almaya başlarsa hepimiz birden batarız. O nedenle herkes, herkesin dini inancına, etnik kökenine, yaşam tarzına, siyasi görüşüne saygı duymalıdır. Ortak paydamız bu olmalıdır. Kimse kimseye kendi görüşünü kabul ettirmeye çalışmamalıdır. Herkesin kendi aklı vardır. Ülke genelinde bu ilkeler benimsenirse her şey daha kolay yoluna girebilir.
Bütün partiler, kendi gençlik örgütlerine, diğer partilerin gençlik örgütleri ile ilişkilerini sıcak tutmaları yönünde telkinlerde bulunmalı asla şiddete başvurmadan sorunları çözmelerini öğütlemelidirler. Okullarda okuyan gençlerin birinci vazifelerinin okullarını başarı ile bitirmelerini, öğretmenlere ve arkadaşlarına karşı saygıda kusur işlememelerini öğütlemelidirler. Suça karışan gençlerin adil yargılanmalarını sağlamalıdırlar. Her parti kendisini diğer partilerin yerine koyarak hareket etmelidir. Kendisine yapılmasını istemediği bir davranışı o da diğer partilere yapmamalıdır. Farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak görmeliyiz.
Eğer yukarıda ifade edilen toplumsal uzlaşı devreye girer ve yönetim yapısı buna göre tasarlanırsa okullarda ve toplum kesimlerinde fikir ayrılıkları ortadan kalkar ve herkes birbirinin görüşüne saygı duyar, toplumsal huzur tesis edilir. Ama yine de aykırı davranışlar ortaya çıkarsa hukuk devreye girerek, şiddete yol açmadan hukuk çerçevesinde düzen sağlanabilir.
Yazar Necati Küçük’ün okul macerası yukarıda çerçevesi çizilen bir yönetim yapısı içinde nasıl bir seyir izlerdi diye kendi kendimize soralım?
Doğal olarak, farklı kesimler fikir ayrılıklarının makul olduğunu düşüneceğinden dolayı sağ sol çatışması olmayacak ve okula gönderdiğimiz evlatlarımız birbirlerini kardeşleri gibi görüp, öğretmenlerinin verdiği derslere odaklanacak ve zamanlarını üzüntü verici, sağlık sorunlarına, depresyon sorunlarına değil, kendilerinin daha donanımlı, bilgili, yetenekli hale gelmesini sağlayacak etkinliklerde harcayarak daha verimli ve üretken hale geleceklerdir
Diğer yandan kanun koyucuların, yasaları çıkarırken yol yarısında fikir değiştirerek daha önce çıkardıkları yasayı değiştirmeleri de insanların ümitlerini kırmakta, moral bozmakta ve heveslerini baltalamaktadır. Yazarın söylediği gibi öğretmen olacakları vadedilmişken, kendilerini lise mezunu saymaları bir başka haksızlık olarak ortaya çıkmaktadır. En azından öğretmen olma vaadiyle alınan öğrencilerin hepsinin öğretmen olması sağlanmalıydı. Yasa koyucularımız bu hususlara dikkat ederse insanlarımız daha mutlu olur.
Tüm okullarımızda hiçbir öğrencimizin kendini dışlanmış hissetmediği, şefkat gösterildiği devletin koruyuculuğunu hissettiği ortamların sağlanması temennisiyle, her şey gönlünüze göre olsun sevgili okurlarım.
YORUMLAR