Gördes… Bir Yörük memleketi… Saruhan, Germiyan ve Karesi ellerinin birbirine kavuştuğu noktada dağlık bir bölge… Sık kullanılan bir tabirle dağın başında bir memleket…
Batı Anadolu’nun ve özellikle de Gördes’in Yörükleri biraz gamsızdır. Töreye, örfe, âdete, inanca büyük bir millî şuurla bağlı olmakla birlikte kolektif işler yapmaya çoğu zaman yanaşmazlar. Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaşayan insanlarımızın aksine birliğin gücünü pek önemsemezler. Yörüklerin bu gamsızlık ve başına buyrukluğu kendilerine olan güvenlerinden gelir. Ancak bu aşırı öz güven onların sosyal ve kamusal alanda bir güç olarak ortaya çıkmalarının önünde bir engel teşkil eder. Diğer taraftan Yörük azmi, kolektif şuurdan yoksun olsa da ferdî başarıları besleyen tükenmez bir kaynaktır.
Yörüklerin öz güveni ilginç bir şekilde kendi kimliklerini de tenkide imkân verir. İçlerinde biraz oturaklaşmış, biraz bilgi ve görgü edinmiş olanları diğerlerini kaba saba, üslupsuz, kültürsüz ve hatta görgüsüz bularak “Yörük”lükle itham eder. Bunlar, benim nazarımda Yörüklüğün saf hayat tarzının getirdiği tatlı ve karakteristik özelliklerdir ancak her olgu ve durumda olduğu gibi kesin bir biçimde genellenmesi son derece yanlış ve hatta sakıncalıdır.
21. yüzyılın ilk çeyreğinde henüz doğru düzgün bir yolu bile olmayan Gördes -Manisa ili genelinde en çok yazar ve şair çıkarmış ilçelerinden biri olmasından da anlaşılabileceği üzere- ferdî Yörük başarısını açık bir şekilde aksettiren bir memlekettir. Gördes’te tarihten bugüne önemli yazarlar, şairler, fikir ve kültür adamları yetişmiştir. Söz gelimi, babam vasıtasıyla tanıştığım Prof. Dr. Veysel Kasar Hoca’mın 20. yüzyıl başlarında Alipaşa Hafız Mustafa (Vefat yılı: 1936) tarafından Yakaköy’de yazılmış özgün bir mevlid-i şerif tespit ederek üzerinde incelemelerde bulunmaya başlaması, şüphesiz bu kadim geleneğin bir tezahürüdür. Kırkağaçlı hemşehrimiz Şair Eşref gibi bir hiciv üstadının dahi Gördes kaymakamlığı yapmış olması, belki de bu velut toprakların kültür, sanat ve bilim alanındaki gizli çekim gücüyle ilişkilendirilebilir. Gazeteci Ahmet İnce üstadımızın kırk yıldır bilfiil aralıksız yayımlamaya devam ettiği Gördes Müstakil Bölge Gazetesi ise bir taraftan Gördes kültür ve tarihini kayıt altına alan muazzam bir arşiv, bir taraftan da yerel kültür ile evrensel değerleri harmanlayıp işleyen bir mektep işlevini yerine getirmiştir ve hâlâ da aynı işlevleri yerine getirmeyi sebatla sürdürüyor.
Günümüzde de yeni yetişen Gördesli yazar, şair ve akademisyenler edebî, kültürel ve akademik üretimleriyle dikkat çekmeye devam ediyor. Üstelik son zamanlarda kolektif çalışmalar hususunda da mesafe kat edip el ve gönül birliği içinde faaliyetler yürütmeleri, son derece görünür ve sevindirici bir vakıa hâlini aldı. Manisa Gördesliler Kültür ve Dayanışma Derneğinin bu çerçeve dâhilindeki organizasyonları son derece dikkat çekici. Bu çerçevedeki son önemli program, 20-29 Eylül 20204 tarihleri arasını kapsayacak şekilde Manisa Atatürk Kent Parkı’nda düzenlenen 7. Manisa Kitap Fuarı’na 22 Eylül 2024 Pazar günü Gördesli yazarların tek bir stantta birleşip tek yürek olarak katılmasıydı. Nazik davetleriyle beni de aralarına alan Ahmet Çaçur, Ahmet Gökçe, Ahmet İnce, Ayşe İlker, Cüneyt Aybey, Emine Ataman Koç, Hüseyin Tunçay, İbrahim Atabey, İsmail Aybey, Kazım Germiyanoğlu, Mustafa Ali Öztürk, Necati Küçük ve Süleyman Sami İlker gibi münevver ve kıymetli şahsiyetlerden oluşan bu grup, “Gördesli Yazarlar İmza Günü” etkinliğiyle fuara âdeta bir çıkarma yaptı ve Manisa gündeminde büyük dikkat çekti.
Demek ki olurmuş, oluyormuş ve olmalıymış. Tek başına kalsa dahi gök kubbede hoş bir seda bırakmaya muktedir olan Yörük azmi, ruh ve imkân birliğinin sağladığı enerji ile çevrede hayranlık uyandırabilecek işler başarma ve evrensel ölçekte bir varoluş biçimi ortaya koyma kudretine sahiptir. Atalarımızdan miras kalan o meşhur sözde de vurgulandığı üzere, “Birlikten kuvvet doğar.”
7. Manisa Kitap Fuarı’nda düzenlenen “Gördesli Yazarlar İmza Günü” kolektif ruhu sergilemesi bakımından olduğu kadar benim iç dünyamdaki bazı çatışmaların giderilmesine sağladığı katkıdan dolayı da nazarımda son derece kıymetli bir konumda bulunuyor. İnsanın aidiyet duygusu, özelden genele doğru halka halka genişleyen dalgalardan oluşur. Ailemiz, köyümüz, kasabamız, şehrimiz, bölgemiz, vatanımız, kültür ve gönül coğrafyamız birbirini saran halkalar hâlinde kimlik ve aidiyet dünyamızı oluşturur. Tam da bu noktada en içteki küçük halkalar çok büyük ehemmiyet arz eder. Kişi; ailesinde, köyünde, kasabasında değer gördüğünü hissettiğinde daha geniş saha ve iklimlerde mücadele azmine sahip olur. Bu bakış açısıyla bakıldığında -son birkaç yıl içinde başımızdan geçen birçok acı ve menfur hadisenin ardından- “Gördesli Yazarlar” topluluğunun bir mensubu olarak düşünülmek dahi iç âlemimdeki derin yaralara pansuman oldu.
Netice olarak şunu söylemek gerekir ki “Gördesli Yazarlar” ismi dahi son derece heyecan verici. Yerel kültürün teşkilatlı bir biçimde insanlık âlemiyle buluşmasını çağrıştıran bir göstergeler bütünü oluşturuyor. Dolayısıyla “Gördesli Yazarlar İmza Günü” birçok anlamı bir arada barındıran bir faaliyet olarak hem kendi iç âlemimde müstesna bir yer işgal etti hem de -Gördes ve Manisa başta olmak üzere- insanlığın kültür tarihinde kayda değer bir iz bıraktı. Hayırlara vesile olur inşallah…
YORUMLAR