Dr.Fatih KESKİN

Dr.Fatih KESKİN

06fatihkeskin@gmail.com

Türk Dünyası Başkentler Turu-Kazakistan-2

15 Şubat 2025 - 15:02 - Güncelleme: 15 Şubat 2025 - 15:03

Kazakistan Bölümü 2
Dağlarında çiçekler açan, Çaka Beğ emaneti Türk İzmir  Emir Timur’un tarihî başkenti, çinilerle kaplı medreseler diyarı Semerkant  Özbekistan Cumhuriyeti’nin başkenti Taşkent  Türk Dünyası’nın manevi başkenti, ulu pirimiz Hoca Ahmet Yesevi diyarı Türkistan (Yesi)  Türk Dünyası hatıralarıma başkentlik yapan Kentav, Kazakistan’da satrancın başkenti olarak bilinen Çimkent, Kazakistan Cumhuriyeti’nin ilk başkenti Almatı  Kırgızistan Cumhuriyeti’nin başkenti Bişkek  Karahanlıların tarihî başkenti,  Yusuf Has Hacip diyarı Balasagun Millî Mücadele’nin karargâhı, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara…
27 Ocak sabahı, Mağcan’ın sabahtan okulu olduğu için Ercan Mırza ile buluşmayı biraz erteleyerek İlteriş’le birlikte evden çıkıp yine Hoca Ahmet Yesevi türbesine doğru yürüyoruz. Öncelikle türbenin yakınında yer alan Hoca Ahmet Yesevi Camii’ne gidiyoruz. Caminin kafeteryasında kahvaltımızı yapıyoruz. Oradan türbeye geçiyoruz. Türbenin etrafındaki müzeleri ziyaret ediyoruz. Bu müzelerde ilginç bir uygulamayla karşılaşıyoruz. Burada ziyaretçilerin giriş ücretleri geldikleri ülkenin uzaklığına bağlı olarak belirleniyor. Uzak ülkeden geldiğimiz için katmerli turist tarifesine tâbi tutuluyoruz. İlteriş “Baba, aslında soydaşlarımıza en yakın biz değil miyiz?” diyerek sitem ediyor. Her ne kadar onun bu sitemini ben de paylaşsam da “Oğlum, coğrafi uzaklığa göre fiyat belirliyorlar.” filan diyerek onu teskin etmeye çalışıyorum.
Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerini ikinci kez ziyaretimizin ardından yine İlteriş’le birlikte Kervansaray muhiti içinde yapılmış olan Altın Simurg (Kazak Türkçesindeki adıyla Altın Samurık) müzesini geziyoruz. Müze, dışarıdan bakıldığında altın renginde kocaman bir yumurta şeklinde tasarlanmış. İçeride mitolojik çağlardan ve Taş Devri’nden başlayarak İskitlere, Göktürklere, Kazakistan yakın tarihine kadar birçok dönemin tasvirlerini, canlandırmalarını, simülasyonlarını görüp izliyoruz. Yine aynı müze içindeki sekiz boyutlu sinemada bir kartalın peşinden uçarak Türk tarihi ve Kazakistan coğrafyasını panoramik olarak seyretme imkânı buluyoruz.
Biz Altın Simurg’dan çıkarken Ercan Mırza ve Mağcan’ın kapıda bizi beklediklerini görüyoruz. Gezinin bundan sonraki kısmına onlar da eşlik ediyor. Birlikte yolun karşı tarafındaki Büyük Bozkır Müzesine (Ulu Dala Murajayı) gidiyoruz. Bu müzede Altın Adam’dan Kazak hanlarına, otağdan (kiyiz üy) geleneksel giyim kuşam numunelerine, at koşumlarından savaş araç gereçlerine kadar birçok nesne, eşya, çizim ve tasarımın yanı sıra Türk tarihinin ortak köklerine vurgu yapan harika bir sinevizyon gösterisi yer alıyor.
Müze gezilerine ara verip en az müzeler kadar ufuk açıcı bir yer olan Türkistan Öğrenci Merkezine (Okuşılar Sarayı) gidiyoruz. Türkiye’deki halk eğitim merkezleri veya Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı kurs merkezleri gibi bir yer. Ancak büyük bir özenle tanzim edilmiş ve son derece işlevsel kullanılan bir mekân olması itibarıyla Türkiye’dekilerden epeyce farklı olduğunu hemen hissettiriyor. Dokumacılık, terzilik, seramik, fizik, astronomi, dil, satranç, spor, dans, resim, müzik -özellikle dombra- gibi çeşitli dal ve alanlarda kursların verildiği, gençlerin büyük rağbet gösterdiği bir ilim ve irfan yuvası… Şahitliğim ve kanaatim odur ki burada hiçbir şey yapıyormuş gibi yapmak için yapılmıyor. Mağcan ve İlteriş başta olmak üzere hepimizin ufkunu açan bu ziyaretlerle günü tamamlıyoruz.
28 Ocak sabahı İlteriş’le birlikte valizlerimizi de toplayıp yanımıza alarak kaldığımız evden çıkıyor ve Ercan Mırza’nın telefon uygulaması üzerinden kapımıza gönderdiği taksiye biniyoruz. Çünkü artık bu, Türkistan şehrindeki son günümüz olacak. Taksi bizi Ercan Mırza’nın evine götürüyor. Kahvaltımızı orada yapıyoruz. Biz evde vakit geçirirken İlteriş, Mağcan’la birlikte okula gidiyor. Orada Kazak çocuklarıyla tanışıp kaynaşıyor. Kazakistan okullarını görüp eğitim sistemleri hakkında bir fikir sahibi oluyor.
Çocuklar okuldan geldikten sonra onlarla birlikte olimpiyat boks şampiyonu Bekzat Sattarkhanov’un annesini ziyarete gidiyoruz. Yirmi yaşında Sidney 2000 Yaz Olimpiyat Oyunları’nda altın madalya kazanan ve aynı yılın sonunda geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Bekzat Sattarkhanov’u yâd edip aziz ruhu için dualar ediyoruz. Ayrıca merhum sporcunun doğumunun 45, vefatının 25. yılı münasebetiyle Ercan Mırza tarafından yapılması planlanan akademik ve kültürel çalışmalara dair görüş alışverişinde bulunuyoruz. Mağcan ve İlteriş ise bir olimpiyat şampiyonunun başarı hikâyesinden feyz alıyorlar.
Sonrasında Turan Mall isimli alışveriş merkezine gidiyoruz. Alışveriş merkezi içinde yeni açılmış -hatta henüz resmî açılışı yapılmamış- olan Köhne (Köne) isimli bir kafede oturuyoruz. Kafenin tasarımı olağanüstü. Âdeta bir kafe değil, orta ölçekli bir müze gibi tasarlanmış. Kazakistan kültür iklimini iliklerimize kadar hissettiğimiz bu mekânda otururken Türkiye’den görevlendirmeyle gelmiş olan Servet Çelik Hoca’m ve eşi Ebru Çelik Hanımefendi ile tanışıp sohbet ediyoruz. Böylece akşam oluyor. Akşam yemeğini Ercan Mırzalarda yedikten sonra artık Türkistan şehrine veda etme zamanımız geliyor. Ercan Mırza ve İlteriş ile birlikte bir taksiye binip Çimkent’e gidiyoruz. Ercan Mırza bizi Çimkent’te bir otele yerleştirip akrabalarının evine geçiyor.

Bu yazı 201 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum