Emine ATAMAN KOÇ

Emine ATAMAN KOÇ

52emineataman@gmail.com

Altı Bin Düğüm Bir Yevmiye(1)

05 Eylül 2016 - 00:16

Her evde olduğu gibi ninemin toprak damlı evinin çardağında kurulu duran bir kumaş tezgâhı vardı. Yanında çıkrığı, elemnesi ve yapağı tarağı olurdu. Bu tezgâhta keçi kılından çuval, yazgı olarak kullanılan çul, yün, keten ve pamuktan giysilik kumaş dokurlardı. Ben de dokuma tezgâhının etrafında fır döner, ninemin ve annemin çalışmalarını merakla seyrederdim.
     Annemin gençlik günlerinde herkes halı dokumayı bilmiyormuş ama akranları arasında bilenlerin olduğunu söylerdi. Ninem onu sürekli tarla işlerine gönderdiği için halı öğrenmeye sıra gelmemiş. Ancak evlendikten ve ilk çocuğunu dünyaya getirdikten sonra zaman bulabilmiş. O yıllarda köyde usta dokuyucu sayısı da azmış. Ustalar ciddi olmayanları, bir gün gelip ertesi gün gelmeyenleri çıraklığa kabul etmiyorlarmış. Annemin ustası da çok disiplinli biriymiş. Bazı günler halı dokumaya giderken çocuğuna bakacak kimse bulamadığı için sırtında çocuğu ile gitmiş. İyice öğrenene kadar da devam etmiş.           
  Ablam da kardeşlerine baktığı için biraz geç, yani on iki-on üç yaşlarında öğrenmiş halı dokumayı.  İlk önce annemden öğrenmiş. Daha sonra babam köyün en iyi halı dokuyan ailesinin evine staja göndermiş ablamı. Hacı Ahmetlerin Ayşe Teyze ve geliniymiş bu iki uzman dokuyucu. Köyde en zor halı desenlerini onlar dokuyormuş. Ayşe teyzelerle birlikte bir kış geçirmiş. Öğle yemeği molası dışında sabahtan akşama kadar hiç ara vermeden devam ederlermiş.
Hayvanların yemlenmesi, ahırların temizlenmesini eşleri, yani Ahmet Dayı ile oğlu İbrahim ikisi yaparlarmış. Halı çakısının doğru şekilde tutulmasını, iyi düğüm bağlamanın yöntemini, argacı geçirdikten sonra kirkitle vururken ayarının yapılmasını, ilmeklerin kısa kesilmesini, halı kenarının sıkı örülmesi gibi daha birçok incelikleri öğrenmiş ablam. Ertesi kış, ustalaşmış olarak kendi evimizde devam etmiş.
     Ben halı dokumaya ilkokul ikinci sınıfa giderken başladım. İlkokulu bitirdiğim yıl da halı dokumayı iyice öğrenmiştim. Bizim zamanımızda artık halı dokumak en önemli gelir kaynaklarındandı. Halı tezgâhı olmayan ev yoktu.   Kalabalık aileler evlerine iki tezgâh kurarlardı. Köyde halı tüccarlığı yapan üç aile vardı, birisi de bizdik.
Çocukluğumda her sabah ilmek bağlama, kesme ve kirkit sesiyle gözümü açardım diyebilirim. Biz daha uykudayken annem halı dokumaya başlar, ilmek kesme sesleri kirkit sesleri birbirine karışırdı. Bana da ninni gibi gelir, yataktan kalkmak istemezdim. Sessiz kış sabahlarına canlılık veren, beni de uykularımdan uyandıran bu kirkit sesleri bazı günler gece yarılarına kadar aralıksız devam ederdi. 
 Yirmi bir yaşıma kadar süren halı dokuma günlerim oldukça maceralı geçerdi. Halı dokumayı severdim. İş olarak bakmaz, eğlence gibi düşünürdüm. Köyde herkes gibi biz de evin hayatında halı dokuyorduk.
Kış aylarında yağmur ve kar serpintileri tezgâhın yanına kadar ulaşır, sırtımızı ve ilmeleri ıslatırdı. Bazı günler halı dokuduğumuz yerde üşümekten iş üretemez hale gelirdik. Soğuk kış gecelerinde halı dokurken rüzgâr lüks lâmbamızı ikide bir söndürür, tekrar yakmak için zaman kaybeder, üşüyen ellerimizi, çömleklere doldurduğumuz korla ısıtırdık.
Buna köklü bir çözüm bulmak için babam hayatın bir köşesine, tuğla duvarlı, iki pencereli, beyaz badanalı, aydınlık şirin bir halı odası yaptırdı. İçine bir de odun sobası kurduk. Hem ısınıyor, hem de üzerinde bir şeyler pişiriyorduk. En önemlisi de sağlıklı bir çalışma ortamına kavuşmuştuk. Artık üşümeden, sıcak odada halımızı dokuyorduk.
1970'li yıllara gelindiğinde herkes evinin çardağına bir halı evi yapmıştı. Annemlerin zamanında evlerin açık hayatlarında kış günlerinde kar serpintileri altında dokunan halılar, benim zamanımda artık kapalı mekânlarda dokunmaya başlandı.
     On üç yaşındayım. Ablam evlendikten sonra evin halı işleri bana kaldı. Yalnız başıma halı dokuyorum. Atike de okul dönüşü yardım ediyor. Halı kurmak hem bilgi, hem de güç kuvvet istiyor.  Bu işi yalnız yapmam olanaksızdı. Tezgâha yerleştirdiğimiz halıyı annemle birlikte gerekli ayarları yapıp, dokumaya hazır hale getiriyoruz. Artık bundan sonrası bana kalıyordu. Halı iki yüz telli. Eni benim dokuyabileceğim genişlikte. İki yüz tellinin altında olanlar yolluk sınıfına giriyor. Halının en az iki yüz telli olması lazım.  Komşularımızdan bazıları üç yüz telli halıyı, üç kişi on günde bitiriyorlar. Ama benim gibi tek başına iki bölüm halinde dokuyanlar da var. İki yüz telli halıda bir yevmiye olması için üst üste otuz sıyırdım atmak gerekiyor. Bu da altı bin düğüm yapıyor. Halının tel sayısı ne kadar olursa olsun, altı bin düğüm bir yevmiyedir.
Bir halıda tellerin tamamına düğüm atıldıktan sonra argacın teller arasından geçirilip kirkitle sıkıştırılmasıyla oluşan diziye bir sıyırdım denir. Örneğin iki yüz telli halıda bir sıyırdım, iki yüz düğüm içerir.  Bize halı dokuyanların çoğu yevmiye hesabı yapmayı bilmiyorlardı. Halılarının hesap işlerini bize yaptırıyorlardı. 
Halı ile ilgili çalışmaları sürekli yaptığımız için bu işler bize kolay gelirdi. İlk önce sayılacak halıyı evin çardağına yere yayar, birinci sıyırdımdan başlayarak son sıyırdıma kadar işaret parmağımızın tırnak ucuyla sayar babama söylerdik.
Annem bir türlü yüze kadar saymayı öğrenememişti. Her gün bize eğlence konusu olurdu. Ama o hiç bozuntuya vermez, elliye kadar sayar, elliye varınca da beline bağladığı ipe bir düğüm atar, tekrar birden başlardı. Babam hepimizi bir gözetmen gibi kontrol eder sıyırdım sayısı ile tel sayısını çarparak kaç yevmiye olduğunu hesaplardı.
Ailece hep birlikte yaptığımız bu çalışmalar bazı günler saatlerce sürerdi. Sıyırdım sayma, halı teli sayma, halı örneği deseni boyama konularında beceri kazanmıştık.
    Altı bin düğümün bir yevmiye yaptığını iyice öğrenmiştim. İşte bu bilgilerden sonra, bir yevmiyeyi kaç saatte bitirebilirim, kendimi denemek istiyordum. Ayrıca günde bir yevmiye yaptıktan sonra halı dokumayı bırakıp gezmeye gideceğim, öyle düşünüyorum. Bunları babama da anlattım. Onun da çok hoşuna gitti. Her zaman benim düşüncelerime önem verirdi. Halının desenini ve renklerini birlikte kararlaştırıyor, beni teşvik için ara sıra da para veriyordu.
     Bir gün sabah erkenden kalktım, halının başına oturdum. Başladım düğüm atmaya, tımbırt tımbırt ardından tıkır tıkır kirkit sesleri. Derken saat ikiye doğru da yevmiyeyi tamamladım. Kontrol için halı tezgâhının arkasına geçtim, parmağımın ucunu halıya iyice dayayarak ilmek sıralarını saydım. Düşündüğüm gibi tam otuz sıra olmuş. Çünkü halıyı ikiye böldüm, bir tarafına üç saatte otuz sıra attım. Sonra diğer tarafını tamamladım. Tasarladığım gibi erkenden bitirmiştim. Halı dokumayı bıraktım, etrafı topladım. Dağınıklığı hiç sevmiyorum. Her şey bir düzen içinde olmalı. Halı tezgâhı ile ilgili bütün sorumluluk bana ait.
Annem zatürree hastalığını atlatalı üç dört yıl oldu. Tam olarak iyileşemedi. 'Halı dokurken ciğerlerim cımbıl cımbıl sallanıyormuş. Doktor bana halı dokumayı yasak etti' diyor. Ev işlerini yapıyor, halı dokumaya sıra gelince hastayım diyor. Atike de okula gidiyor. Halı dokurken yalnızım. Oysa yengem, kızı Ayser'le sabahtan başlıyor halı dokumaya, akşama kadar. Ana kız yan yana. Akşamüzeri olunca halı dokumayı bırakıp, diğer işleri yine beraber yapıyorlar. Onlara imreniyorum.
     Yevmiyeyi bitirir bitirmez kendimi sokağa attım. İlk önce en sevdiğim arkadaşıma uğradım. Onların evi toprak damlı, halı tezgâhının bulunduğu çardak da güneş görmüyor. Bu yüzden pek aydınlık değil. Yine onları her zamanki gibi halının başında buldum. Konuştuk. Onlara yaptıklarımı, yani sabah erkenden halı dokumaya başladığımı, biraz önce de yevmiyeyi bitirip gezmeye çıktığımı anlattım.
                                                                                              Devam Edecek'

Bu yazı 1751 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Eşref Karadağ
    3 yıl önce
    Enver Gökçe'nin o ünlü şiirini anımsadım yazınızı okurken... Var olun. KİRTİM KİRT ................ Bir yandan demirciler Demir döğe denge denk Bir yandan boyacılar Boya vurur renge renk Bir yanda Kurtuluş savaşçıları Bir yanda esaret Bir yanda termonükleer çağ Bir yanda balistik şirret Evvel madde Ahir fikir Dolan göğümdeki hava Salın yanımdaki fakir Salın proleterya Geber başımdaki bit Kirtim kirt Kirtim de kirt Kirtim de kirtim Kirtim kirt Enver Gökçe