Geçtiğimiz sonbahar okulların açılması yaklaşmıştı. Uzun zamandır kafamı meşgul eden konuyla ilgili bilgi almak için eşimle birlikte Gördes Halk Eğitim Merkezinin yolunu tuttuk.
Görevli bizi çok sıcak karşıladı. Köyümüzde dikiş kursu açılmasını ve konusunun da yöresel giysiler olmasını rica ettim. Dilekçemi kendilerine teslim ettim. Okullarla birlikte kursumuz Kıranköy Muhtarlığının salonunda haftada iki gün olmak üzere başladı.
Dikiş kursunun açılmasını çok önemsiyordum. 'Altı Bin Düğüm Bir Yevmiye' adlı kitabımın yazım aşamasında yöresel giysi fotoğrafı bulma konusunda sıkıntılar yaşamıştım. Doğup büyüdüğüm çevrenin yemeklerini, giysilerini, oyunlarını, yaşamın bir parçası olan düğünlerini yazıyordum. Kitabım için üç etek fotoğrafı gerekiyordu. Doğal olarak günümüzde üçetek giyen yoktu. Yaz günüydü köylüler tarla evlerine göçmüşlerdi. Sordum soruşturdum bulamadım. Komşu köylerin birinde her kadının sandığında üçetek bulunduğunu öğrendim. Sonuç olarak bir yakınımla o köye giderek sorunu çözdüm.
Yıllar içinden süzülüp gelen giyim kuşam kültürümüzün kaybolmakta olduğunu görmüştüm. Kültürümüzün yok olmasına gönlüm elvermedi. Zaman yitirilmemeliydi. Bir an önce elbirliği ile bir yerlerden başlamalıydık.
Bu düşüncelerimi çevremdekilere paylaştığımda büyük destek aldım.
Dikiş kursunda yöresel giysi çalışmalarına giden yolun özeti, hikayesi böyleydi.
Kıranköylü kadınlar kursumuzda hocalarıyla birlikte yıllar öncesinin giysilerinin nasıl dikildiğini öğrendiler. Ders günlerinde köyümüzün kadınları ziyarete geldiler. Bildiklerini bizlere anlattılar. Yardımsever komşularımızdan bazıları ise sandıklardan çıkardıkları üçeteklerini bohçalarına koyup yanlarında getirdiler. Onların yardımlarıyla işimiz kolaylaştı. İki ayın sonunda geldiğimiz nokta kurs öğrencilerimizle bizi çok mutlu etti. Büyük heves içinde çalışan kursiyerler kendilerine ve kızlarına üçetekler diktiler. Erkek çocuklarına da zeybek kıyafeti dikme hazırlığı içindeler.
Çalışmalarımızda geleneksel desenlerin birebir aynısını yani şekillerini hiç bozmadan uyguladık. Kumaşların seçimini dahi o dönemin renkleri ve desenleri olmasına özen gösterdik. Büyüklerinin nasıl yaşadıklarını merak eden kültürel değerlere önem veren kişilerin sayısı hiç de az değilmiş.
Burada biraz da bu tür konularda araştırmalar yapan bir uzmana kulak verelim.
'Türklerin giyim kültürü tarih boyunca değişmeler kaydetmiştir. Türk toplumu, Orta Asya'da kadın erkek benzer giysiler giyerdi. Türkler Anadolu'ya ayak bastıktan sonra da geleneksel giyim biçimlerini devam ettirmişlerdir. Fakat karşılıklı kültür alışverişiyle yeni coğrafyadan da hem etkilenmişler hem de etkilemişlerdir. Türklerin astragan başlıkları haçlı seferleri ile Avrupa'ya taşınarak yaygınlaşmıştır. Öte yandan Orta Asya step toplumunun geliştirdiği pantolon da Türklerin Avrupa'ya taşıdığı bir giysi olarak bilinir.' (Tansuğ,18-984:536)'
Mesleğim gereği ülkemin bütün ören yerlerini ve müzelerini gezmiş, görmüş biri olarak herkesin, kültürel değerlerin korunması konusunda duyarlı olması gerekir diye düşünüyorum.
Konunun uzmanı olan turizmciler günümüzde yerli turist sayısının artmakta olduğunu dile getirmekte, adımlarını da o yönde atmaktadırlar. Bizler de şehrimizi iç turizme göre yapılandırmalıyız. Gördes'e bağlı sayısı elli civarında olan, doğa harikası bu güzel köylerimizi canlandırmalıyız. Her köyün kendine özgü doğası, el ürünü, yemeği, müziği, oyunu bulunuyor. Yapılacak iş bunların ortaya çıkarılması, görünür hale getirilmesidir.
İzmir'den başlayan üç günlük tur programında, temsili Kıranköy düğünü, başka bir köyde halı tezgahının kurulması ve dokuması, bir başka köyün yemeklerinin tanıtılması vb.
Günümüzde bu tür turisttik geziler çok ilgi görüyor.
Gördes Halk Eğitim Merkezi yetkililerine, köyümüzde dikiş kursu açılmasında, gerekli malzemelerin temininde gösterdikleri ilgi ve yardımlarına köyüm adına teşekkür ediyorum. Bizim yaşadığımız coşkuyu ve mutluluğu diğer köylerin yaşaması dileğiyle'
YORUMLAR