Hepimizin hayatta gerçekleşmesini istediği hayalleri vardır. Bu hayallerimiz bazen çok kısa bir zamanda olurken bazen de bir türlü gerçekleşmez. Aslında her şeyin bir zamanı vardır ve zamanı gelmeden hiçbir şey gerçekleşmez. Vaktinden önce çiçek açmaz, kuş uçmaz ya da çocuk emeklemeden yürümez. Verdiğim örneklerle yazımın yönü sabırla ilgili sözler söylemeye müsait olduğu anlaşılıyor. Ama ben, sabretmekten değil de konuyu farklı yönlerden değerlendirmek istiyorum.
Bu başlığı iki farklı bakış açısıyla anlatmak istiyorum. Umarım başarabilirim.
Birincisi:
Bir insanın yaşadığı her anın özel olduğunu düşünüyorum. Hayatımızda karşılaştığımız durumların, olayların, tanıştığımız insanların bir anlamı olmalı. Bu durum, bizim için bir değişim aşaması olabilir. Tabii, ben olaya hep olumlu taraftan bakıyorum. Olumsuz örnekler de olabilir mi? Olur, neden olmasın? Ben, bizi olumluya yönlendirecek, bulunduğumuz durumdan daha üst seviyelere taşıyacak, hayatımızı tekrar düzene sokacağımız yaşantılar, karşılaşmalar, tanışmalardan bahsediyorum. Hayatımıza giren hiçbir insan ya da yaşadığımız hiçbir bir olay, tesadüf değildir. İşte, bir şeyi veya şeyleri yapmanın zamanı gelmiştir ve biz bu yüzden bütün bunları yaşamışızdır.
İkincisi:
Hayatımızdaki değişimler farklı zamanlara rastlayabilir. Artık çok geç diyerek yapabileceklerimizden vazgeçebiliriz. Çevremize baktığımızda yaşıtlarımızın hatta bizden küçüklerin bile bizden birçok konuda bizim önümüzde olduğunu görebiliriz. Böyle bir durumda biz, hiçbir şey yapmamışız gibi geride kaldığımızı düşünebiliriz. Kaç yaşında, nerede ve ne durumda olursak olalım yapmak istediğimiz ne varsa bunları yapmak için asla geç değildir. Artık bu saatten sonra olmaz, yapamam gibi geç kalmışlık duygularının bizi etkisi altına almasına asla izin vermemeliyiz. Yine yapmak istediğimizin vakti ancak henüz yani şimdi gelmiştir.
Bu konuda Tolstoy’un bisikletini size örnek vermek istiyorum. “Tolstoy’un Bisikleti” kavramını duydunuz mu daha önce bilmiyorum. Hikâyesi şu şekilde:
Tolstoy 67 yaşındayken bir evladını kaybetmiştir. Tolstoy o kadar üzülmüştür ki acısından günlerce yas tutmuştur. O dönemde “Moskova Bisiklet Sevenler Derneği” ünlü Rus yazar Tolstoy’a anı olsun diye bir bisiklet hediye ediyor. Evinin bahçesinde düşe kalka bisiklet sürmeyi öğrenmiş Tolstoy. Bisikletle uğraşırken biraz olsun acısını hafifletmiş. Tolstoy yeniden hayatla barışmış ve devamlı bisiklet sürmüştür.
Yıllar içinde Tolstoy’un bisikleti sadece bir bisiklet olmaktan çıkmış. Hayatta hiçbir şey için geç olmadığını ispatlamak için bir kavrama, metafora dönüşmüştür. Eminim bizim ülkemizde de Tolstoy’un hikâyesine benzeyen birçok örnek vardır.
Burada önemli olan hiçbir zaman, hiçbir şeyin geç olmadığıdır. Hayallerimizi gerçekleştirmek, yaşamamızın en büyük amacı olmalıdır.
Kısaca yaşadığımız bazı olaylar, bizim farklı düşünmemizi sağlar. İnsan nerede olursa olsun, nasıl yaşarsa yaşasın hayat ona farklı şeyleri öğretecektir. İşte tam bu noktada harekete geçmek gerekir. Ölmeden önce yapmak istediklerimizi başarmak için hiçbir zaman geç değildir. Başarmaya olan inancımızı yitirmeyelim yeter ki!
YORUMLAR