Gülruh DEMİREL

Gülruh DEMİREL

gulruhdemirel123@gmail.com

Annemin Günü

06 Temmuz 2024 - 16:48 - Güncelleme: 06 Temmuz 2024 - 16:48

Bugün evde tatlı bir telaş var. Aslında üç gün önce hazırlıklar başladı. Misafir odası, cam, kapı, koltuklar iyice bir elden geçti. Tüm ev mis gibi oldu. Bugün de sabah erkenden klorun o mis kokusuyla uyandım. Daha da hazırlıklar devam ediyor. Dolmalık içi hazırlandı, kuru biberler doldurulacak. Tatlımız ise oturtma… Bir gün önceden açıldı, bol cevizli tadı döküldü.
Neden bu hazırlıklar diye merak ettiniz sanırım. Çünkü bugün annemin, arkadaşlarıyla bol sohbet edeceği kabul günü var. Sabahleyin erkenden annemin hazırladığı, içi karanfilli sakızlı kulaçları da babam fırına götürüp, pişince getirdi. Hepsi de nefis görünüyorlar. Peçeteler de hazır ama şimdilerde bizim kullandığımız kâğıt peçete gibi değil. Kenarları antikalı, ince etaminden yapılmış, köşe kısmına kanaviçe işlenmiş peçeteler... Eline alınca görüntüsüyle emek verildiği hissedilen, üzerine bir şey dökmemek için aşırı itinayla kullanılan peçeteler...
Evimizde misafire özel öyle şeyler var ki… Misafir odası, misafir terliği, kenarları dantelli misafir havlusu, işlemeli peçeteler, misafir fincanı, bardağı, pasta tabakları, çatalları, çay kaşıkları, misafir şekerleri... Bu özel gün için hepsi kullanılıyor. Misafir odası açılıyor ve gün sonunda tekrar eşyalar yerlerine yerleştirilip, oda kapanıyor. Günlük yaşamda bu oda ve içindeki eşyalar kullanıma kapalı. Gelenek ve görenekler her zaman devrede. Ansızın bir misafir gelirse “Temiz bir yerimiz olsun.” düşüncesi hâkim.
Neyse, şimdi evin kapı zili çaldı. Annemin “Buyrun buyrun.” sözleri duyulmakta...
Yardım için biz evin kızları hizmete hazırız, çok da sevinçliyiz. Misafir başımızın tacı... Gelenler annemin arkadaşları. Kimisi kendi misafir terliğini getirmiş, kimisine de bizdeki terlikleri “Buyrun.” diyerek uzatıyoruz. Gülen yüzler, sarılmalar, hatır sormalarla gün başlıyor.
Annemin bize kaş göz işaretiyle ilk önce kolonya veriyoruz. Bu arada çay milangazın üzerine konuldu, demlenmeye başladı bile... Telaş ve heyecan annemde ve bizde halâ devam etmekte...
Şimdi yine annemin işaretiyle misafir şekeri dağıtma sırası bana geldi. Şekerler renk renk... Şeker tabağı ise camdan yapılmış, çok güzel... Tüm misafirlere dağıtıyorum. “Teşekkür ederiz.” sözleriyle alıp kimisi yiyor, kimisi de çantasına koyuyor. Artık çayla ikramların pasta tabaklarıyla sunulma zamanı... Mutfakta telaş başladı. İçeriden en genç olan misafirler “Biz de yardım edelim, zahmet etmişsiniz. Ne de çok hazırlanmışsınız.” sözleriyle yardıma geliyorlar. İkramların konulması için iç içe geçen sehpaları tek tek misafirlerin önüne koyuyoruz. Ayşe teyze, “Ayten Kardeşim, şu sehpalar ne kadar işe yarıyor. Ben de dün aldım.” diyor. Biz evin kızları çay ve ikramları sunuyoruz. Küçük kardeşim de çay şekerini dağıtıyor.
İçine sevgi katılarak yapılan nefis ikramlar “Eline sağlık çok da güzel olmuş Ayten.” sözleriyle yenip, çaylar yudumlanıyor.
Biz çocuklar hiç söze karışmıyor ve konuşmuyoruz Sadece yardım ediyor ve bize yöneltilen soruları cevaplıyoruz. Sohbet şimdiki bizlerin sohbetlerine pek benzemiyor. Topluluk öylesine kurallara uyuyor ki! Birisi konuşuyor diğerleri dinliyor. Söze girmesi gerekirse de “Sen sözünü unutma yine.” “Lafını balla kestim.” diyerek kısaca sözünü söyleyip tekrar dinlemeye geçiyor. Bizlerin toplulukta dinleme alışkanlığına ne oldu bilemiyorum. Sabırsızlık öylesine fazla ki artık…
Annemin gününün sohbet konuları ise; çocuklar, alışveriş, eskide yaşanan zorluk veya güzellikler, sinemada oynayan filmler, seyredenlerin anlatımları, mahalledeki düğünler, eşlerinin bir konu hakkında görüşleri, kayınvalide gelin çekişmeleri, hastalıklar, yolculuklar vb... Bu arada örgü ve dantellerini getirenler hem işlerini hem sohbetlerini bir arada yürüttüler.
 Tüm anlatılanlarda bazen espri, neşe, bazen de hüzün yer almakta... Aralarında yaşama pozitif bakan bir kişi bile olsa o gruba bir anda neşe getiriveriyor. “Sordum sarı çiçeğe” ilahisi hüzün verirken bir anda “Yeşilim yeşilim” türküsünün hep bir ağızdan söylenmesiyle ortalık şenleniyor.
Aslında bugüne “terapi günü” de diyebiliriz. Sohbet, empati, sevgi, birlik ve beraberlik duyguları psikolog terapilerini aratmıyor.
Ve artık kalkma zamanı geldi.
Misafirler “Biz kalkalım gari! Şimdi çoluk çocuk eve gelir.” diyerek işlerini ve getirdikleri terliklerini çantalarını yerleştirdi. “Eline sağlık.” “Ben de beklerim Ayten.” sözleriyle mantolarını giydiler, eşarplarını bağladılar. Gelenlerden memnun olduk, gidenler memnun ayrıldı. Çok güzel bir kabul günüydü.
Biz çocuklarda annemize yardım etmenin ve ikramları yemenin mutluluğu ile misafirperverliğin güzelliğini yaşadık.

Bu yazı 248 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum