Bugün sizlere 1913 doğumlu İbrahim Kızı, Gördes’in Çiğiller köyünde Kurtuluş Savaşı yıllarını yaşamış bir Cumhuriyet kadını olan Zehra anneannemden ve Kurtuluş Savaşı’nda vatanımızı düşmanlar işgal edince Kuvayı Milliye'ye silah ve iaşeyle destek veren, Çiğiller köyünün ağası büyük dedem İbrahim Uğur’dan söz edeceğim.
Kuvayı Milliye’ye yardım eden sadece büyük dedem değil tabii ki...
Gördes’te Üç İbrahim diye anlatılan üç yakın arkadaş ve üç köyün ağası:
Çiğiller köyü ağası Hacı İbrahim Uğur büyük dedem...
Eğrit köyünün ağası İbrahim Solak (arkadaşımız Meyil, Aysel ve İbrahim Solak’ın dedesi)...
Balıklı köyünün ağası İbrahim Balıklı (Gördesliler Derneğini kurarak bizleri birbirimize yakınlaştıran Orman Mühendisi Değerli Arkadaşım İbrahim Balıklı’nın dedesi)...
Üç İbrahim ve adsız kahramanları minnet duygularımla, rahmetle anarak başlıyorum yazıma...
Anneannem gözyaşları içinde yaşananları bizlere anlatırken ve Atamızın vatanımızı kurtardığını söylerken, o yılların ruhundaki yansımalarını ve gözlerindeki ışıltıyı görmeliydiniz.
1920 yılı… Yunanlıların Gördes’i yakıp yıktığı, insanlara zulmettiği yıllar...
Yunan askerleri dedemin Kuvayi Milliye’ye yardım ettiğini duyup, Çiğiller köyüne geliyor. Kapıdaki sesleri duyan büyük ninem Emine Uğur odanın bir köşesinde duran, topraktan yapılmış büyük pekmez küpünün içine kızını (anneannemi) saklıyor. Silah sesleriyle anne ve babasını dipçiklerle hırpalamalarına tanık olan anneannem o yılları bizlere anlatırken gözyaşlarına boğuluyordu.
Yunan askerlerinin, evi talan edip aramalarına rağmen dedemin buğday ambarına sakladığı silahları bulamamaları onları iyice çileden çıkarıyor. Dedemi süngüleriyle itekleyip “Bizimle geleceksin!” diyerek götürüyorlar. Geride kalanlar ve köy halkı endişe, korku ve dualarla dedemin evinde bekleşiyorlar.
Bir hafta sonra bitap bir şekilde eve dönen dedem başından geçenleri anlatıyor. İşkenceyle geçen bir haftada elinden tesbihini hiç bırakmamış. Ağzından hiçbir söz alamayan Yunan askerleri üç kez ateş ediyorlar, üçüncü de tesbihine denk geliyor ve büyük dedem hemen eğilip tesbih tanelerini toplayıp cebine koyunca Yunan askerlerinin komutanı “Bu İbrahim’de bir keramet gizli, üç kez denedik ölmedi. En iyisi biz bunu bırakalım.” diyerek, dedemi dağ başında bırakıyorlar.
Yaşanmışlıklar bizlere çok şeyler anlatıyor.
Anneannem, İstiklal Marşı’nı on kıtasıyla ezbere öyle güzel ve coşkulu söylerdi ki...
Her kıtası karanlıklardan aydınlığa kavuştuğunu ona müjdeler gibiydi. Her bayram, bayraklarımız bahçedeki yerini alır, anneannem tüm geçen öğrencileri gözyaşları içinde seyreder, duygulanırdı.
Atam… Ben de seni, Atatürk sevdalı o koca yürekli güzel anneannemin duygularıyla anlatıyorum torunlarıma...
Vatan toprağımız, Bayrağımız, Atatürk sevdamız...
Nesilden nesile geçecek...
Bugün sahip olduğumuz her şeyi, Mustafa Kemal Atatürk’e borçlu olduğumuz gerçeğini hiçbir şey değiştiremez..
Geleceğe umutla, sevgiyle yürüyoruz...
Cumhuriyet meşalesini elimize alacağız ve onu hiçbir zaman söndürmeyeceğiz.
Senin çizdiğin yolda dimdik adımlarla yürüyeceğiz.
Unutmadık...
Çünkü biz Atatürk çocuklarıyız...
Cumhuriyetimizin ilanının yüzüncü yılında Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk"ü, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyor, Cumhuriyet Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum.
YORUMLAR