Bir başkadır havuzlu çarşı... Yaşamımızın önemli bir parçası sanki! Ne de çok anılarımız var orada biliyor musunuz? Dedemi, babamı aradığımda bulabildiğim tek yer orası. Tahta masalarda toplanılarak “Çek ordan iki çay!” , “Orta üç olsun!” denilen günlerdi. Kahvecinin çayları koyduğu tepsiyi hızla sallayarak getirmesi adeta dans eden kişinin kavalyesiyle uyumlu davranışlarına benzerdi. Hoş sözlerin, “ağa”, “patron”, “kardeşim” seslenişlerinin yankılandığı, kahkahaların atıldığı, bazen de sessizce anlatılanları dinlendiği havuzlu çarşı esnafının buluşma yeriydi, o havuzun başı…
Babamın öğle namazı için paçalarını sıvayıp havuzun çeşmesinden abdest aldıktan sonra takunyalarla dükkâna gelişini beklemek de çok güzeldi. O sevgi dolu babamın “Hoş geldin kızım! Ben bir namaza gideyim, işin yoksa bekleyiver” demesini hiç unutmam. “İşin varsa da kapıya sandalyeyi koyar [Sandalyenin oturuş istikameti içeriye bakacak şekilde] giderim” derken bir yandan da havlusuyla kurulanışı öyle güzeldi ki…
Bir gün, sabahleyin birlikte babamla dükkânı açmak nasip oldu. Önce akşamdan annemin talaşla doldurduğu kovayı taşıyarak birlikte geldik. Babamın dükkânının demirden kepenginin kilidini besmeleyle açarken kahveci çırağı yanımızda belirdi. “Hayırlı günler Mustafa Amca! Ben yardım edeyim!” sözleriyle kepengi yukarı kaldırdı. Babam da “Allah’ım hayırlı günler nasip etsin, Allah razı olsun!” sözleriyle teşekkür etti. İçeriye girince sobanın içine talaş dolu kovayı yerleştirdi. Sobanın üstüne konulan ibriği de “Sen şunu çeşmeden doldur” diye elime tutuşturdu. Havuzun çeşmesinden suyu doldururken: Güneşin ilk ışıklarıyla, etrafındaki ulu çınar ağaçlarının havuza yansımalarını, kahveci çırağının sandalye ve masaları düzene koymasını izledim. Esnafın yavaş yavaş dükkânları açmasıyla havuzlu çarşı şenleniyor, biraz önceki sessizliğin yerini “Hayırlı işler”, “Sabah-ı şerifleriniz hayrolsun!”, “Bol kazançlar!”, “Günaydın!” sözleri yankılanıyordu. Herkeste bir hareketlilik vardı.
Şöyle bir sahne hatırlıyorum: Babamın dükkânının önüne koyduğu çeyiz sandığı ve üstünde yorganlar... Yanımızdaki ayakkabıcı Ahmet ağabeyin seleye koyduğu labcın ve lastik ayakkabılar… Karşıdaki lokantanın önündeki masalara konan sürahi ve bardaklar… Faruk Ağabeyin askıya astığı şapkalar... Bunların hepsi sanki havuzlu çarşının süslemeleriydi ve her gün bu güzel tasvirin bir parçası oluyorlardı. İlk hazırlıklar bitince, sıra dükkanların temizliğine geliyordu. Çalı süpürgesi hafif ıslatılır toz kaldırmasın diyerek dükkanlar o şekilde süpürülürdü.
Babam elime aldığım süpürgeyi görünce anıları tazelendi. Ben süpürge yaparken o da anlatmaya başladı. “15 yaşlarındaydım. Babamın manifatura dükkanı vardı. Sabah namazından sonra kahvaltı yapılıp dükkan açılırdı. Bense uykuyu çok sever babama eşlik edemezdim. Her gün dükkana geç gelirdim. Yine öyle bir günde babamın dükkanın önünü süpürdüğünü gördüm. Yanındaki komşumuz rahmetli Hakkı Çimen, ‘Halil Efendi ne yapıyorsun?’ diye sorunca, babam ‘Mustafa beni yetiştireli rahat ediyorum’ cevabını verdi. Öyle utandım ki ondan sonra her gün erkenden dükkana gelmeye başladım”. Eskileri anımsarken babamın yüzündeki o tebessümü görmek ne kadar güzel ve ne kadar kıymetliydi.
Cuma günleri namazdan sonra öğle yemeği, esnafın sırayla güveç vermesiydi. Ali İnce, Babam Mustafa Zeybek, Tevfik Demirağ, Güngör Erdem, Hamdi Keçeci, Faruk Uçkun, Ahmet Aydın, Mazhar Arıkan, Ramazan Demirağ, Cevat Demirağ, Mustafa Yoğurtçu, Mehmet Aykanat, Kemal Keçeci, Ergun Büke ve daha adını hatırlayamadığım havuzlu çarşı esnafı Halil'in fırınına verdikleri güveci birlikte yerlerdi. Lokantacı Mustafa Tendiris veya Galip İpek, salataları hazırlar, mekanında bu güzel insanları misafir ederdi. Mideleri güvecin o leziz tadıyla tatlanırken sohbetleride ruhlarını doyururdu.
Ticaretin, günlük problemlerin paylaşıldığı “Üzülme arkanda biz varız!” sözlerinin havuzlu çarşıda yankılandığı güzel günlerdi. Her işyerine gelene bir çay ikram eden gönlü güzel havuzlu çarşı esnafı... Şapkacısı, manifuturacısı, sarrafı, beyaz eşya satıcısı, helvacısı, ayakkabıcısı, lokantacısı, gazetecisi ,saatçısı, halıcısı, tüpçüsü, berberi, terzisi, pidecisi, bakkalı, fırıncısı yıllarca bizlere hizmet ettiler. Tüm bu güzel insanlar daima anılarımızda...
Havuzlu çarşı esnafından aramızdan ayrılanlara minnet duygularıyla rahmet diliyor, yaşamda olanlara sevgilerimi iletiyorum. İyi ki sizlerle güzel günler yaşamışız. Havuzlu çarşı kültürünü yaşatan tüm güzel yürekli insanlara selam olsun…
YORUMLAR