İzmir' de yaşasak da yüreğimizde Gördes Sevdası... Mahallemiz, bakkalımız, bizlere çocukluğumuzu anımsatan Okulumuz... Yıllardır İzmir'e götüremediğimiz rüyalarımız... Hepsi Gördesi'mde kalmayı yeğlediler. Yine tüm kış boyu hasretle bekleyerek, ilkbaharda Gördes'imize gelişlerimizden biriydi. Annem hep Gördes pazarının kurulduğu Pazartesi günü gitmemizi, hem alışveriş hem de köylülerin çoğunu tanıdığı için onlarla tekrar görüşmeyi isterdi.
Günlerden Pazartesi. Pazarda çilekler o kadar güzel ki... "Doğal aba bunlar. Hormon nedir tanımazlar." diyerek satan Kara yağız delikanlıya yaklaştık. Önce özlediğimiz alışverişe Gördes şivesiyle ruhumuzu doyurmakla başladık. Kulağımıza hoş gelen bu sözler. İçinde o kadar güzellikleri barındırıyordu ki. "Hadi gari gelverin çileğe...Obuu ne de güzel olvemişler.. .Hormonsuz çileklee bunla. Yeverin. Tadına da bakven gari." deyince;
-Nerenin çileği bunlar? diye sordum.
-Kalemoğlu tarafı biliyon mu? bizim buraları aba! deyince. Kendimi tutamayıp bir yılın özlemiyle:
-Bilmez olur muyum? Buralıyım. Babam rahmetli Mustafa Zeybek. Sen tanımazsın ama büyüklerin tanır belki diye söze başladım.
O anda Kara yağız delikanlı duraksadı.
-Sen Zeybek amcadan mı? bahsediyon. Obuuu amanın gari. Sen şöyle açık bekleyive. Şu müşterinin çileni tartayım da sana söyleceklem var dedi. İşini bitirince de başladı söze.
-Zeybek Amcamı yedi yaşında tanıyıverdim. Siz kızlarıyla hanımı mı oluyonuz öyle mi? deyiverdi. Ve duygularına bizleri de ortak yapan kara yağız delikanlının konuşmasını sizlere onun hissiyatıyla aktarıyorum.
“ Biz köylü çocuğu... O yıllarda üste başa veya başka şeye pek bakılmaz ya. Ancak boğazımıza bakılır. Oyuncak falan hak getire. Bizler de kendimize oyuncak yapar, onunla oynardık. Kola teneke kutuda yeni çıkmıştı... Biz hiç içmemiştik tadını bilmeyiz ama çöpten kutularını bulur, ezer, top yapardık... Yine arkadaşımla havuzlu çarşıda bizim top dediğimiz kola kutusunu ilerleterek oynuyoruz. O sırada daha sonra, büyüyünce adını öğrendiğim Zeybek Amca bize seslendi...
-Gelin çocuklar. Buraya gelin diye. Her zaman hışımla bizleri uyaran başkalarının sesine benzemeyen bu sese yöneldik. Zaten bağırsalar da eskiden büyükler çağırınca gitmemek olmazdı. Ama iki arkadaş korkarak teneke kutuyu arkamıza saklayarak babanıza yaklaştık. Başımız önümüzde, azarlanmaya!. Hazır bir vaziyetteyiz.
-Sizin topunuz bu mu? diye sordu. Hiç beklemediğimiz bir soruydu.
-Amca biz bunu çöpten bulduk ta yamulttuk. diye fısıldayan bir sesle korkarak cevapladık.
-Bununla güzel oynanmaz ki! diyen Amca.Sanki bizim oyunumuza eşlik eden bizim duygularımızı anlayan arkadaşımız gibiydi. Ilk defa bir büyüğün bizim halimizden anladığını issettik. Omzumuza dokunan eliyle ve o güzel yüreğiyle.
-Haydi bakalım size tarif edeceğim yere gidin de. Doğru yokuştan çıkınca Hanya yolunda Cevdet dayının bakkalı var. O bakkala bizi Zeybek Amca gönderdi deyin oradan istediğiniz toplardan alın oynayın. Güzel güzel deyiverdi. Biz iki arkadaş hem şaşkın hem de sevinçli koşarak adeta uçar gibi bakkala gittik. Rüyalarımızı süsleyen kırmızı topları beğendik ve aldık. Ben uzunca bir süre onu yere bırakamadım. Sevdim okşadım, yerde kirlenir diye iki elimle kucakladım. Kız çocukları nasıl oyuncak bebeklerini elinden bırakmazlar ya. Ben de öyle yaptım. O gece kırmızı topumla yattım. Hayatımda ilk kez tanımadığım güzel yürekli biri bana oyuncak alıyordu. Bu benim İlk oyuncağımdı. tüm hayallerimi içine sığdırabileceğim kırmızı top. O güzel kırmızı topu alan koca yürekli Adam da Babanız. Zeybek Amcamdı.Hiç unutur muyum”.
Tüm duygularını adeta bir çırpıda söyleyen hala o çocukluk anısının sevincini yaşayan bu delikanlı. Ne kadar da şanslıymışsınız sizler deyiverdi. Tüm güzel yüreğiyle. Yaşananları yıllar geçse de o çocuksu duygularıyla anlatımını görmeliydiniz. Bizleri de o hislerine ortak yaparak duygulandırdı. Çocukların yüreğine dokunabilmek bence yaşamım en değerli paylaşımı olsa gerek. Nevşehir'e gittiğimde oğlumun oturduğu yerde akşamüzerleri çocukları patlamış topla oynarken görünce hemen aklıma babam geldi. Bakkaldan top alıp dağıttım. Yüzlerindeki o sevinci görmek ne kadar da güzeldi. Ertesi günü sokağa çıktığımda kapımın önünde bekleyen bir çok çocukla karşılaştım. Teyze siz top veriyormuşsunuz biz dün yoktuk ta diyen... Bu güzel çocuklara istedikleri renkte topları alarak, onların gözlerindeki o pırıltıyı görebildim. Yaşamlarını süsleyen o rengarenk toplara hayallerini de sığdıran bu çocuklara gıptayla bakakaldım. Hep ruhumun bir bölümünde Tüm dünyadaki çocukları bir topun içine sığdırdıkları hayallerine kavuşturma şansım olsaydı. Diye düşünürüm.
Bir gün kapı çalsa..
Gelen çocukluğum olsa, hep bizde kalsa, düşüncesiyle yaşamakta ve bu hazzın güzelliğini sunmaktayım. Yüreği çocukların duygularıyla bezenmiş tüm güzel insanlara sevgilerimle...
YORUMLAR