Velinimet, Şükran otobüsleri Aşağı Gördes'te düğünlerde en önemli ulaşım aracıydı. Gelinin yaşamının devam edeceği yeni evine kayınpeder otobüsle almaya gelirdi.
Gelin; oğlan evinden almaya gelen kadınlardan oluşan düğün alayıyla otobüse biner, arkasından takip eden kamyondaki davulcu ve zurnacının ahenkli sesleriyle Umman deresi, Gördes'in mahalleleri korna sesleri eşliğinde dolaştırılır, damadın beklediği yeni evlerinde yolculuk sonlanırdı...
Bizlerin otobüs yolculukları ise, hayallerimizi süsleyen İzmir fuarına giderken yaptığımız yolculuktu. Gelecek yıla kadar yetineceğimiz tüm güzel duyguları hissettirirdi. En çok da hatırda kalan bizleri uğurlayan kişilerin davranışlarıydı. Öyle güzeldi ki! Evden çıkarken; "Allah hayırlı yolculuklar versin, güle güle git" diyen ev halkı, maşrapayla arkamızdan dökülen su ile birlikte nakarat gibi söylenen " su gibi akıp git!.. Sağlıkla git sağlıkla dön "sözleriydi.
Tahta bavullarımız ve sepete konan eşyalarla birlikte, yakınımızın bizlere eşlik etmesiyle garaja gidilirdi. Garajda adeta bir film sahnesinin duygu yüklü anlarını yansıtıyor gibiydi. Sarılmalar, ağlayanlar, kalanlara el sallama ve gözyaşlarını mendiliyle silen o güzel insanlarla doluydu.
Pencere kenarına oturmak öyle çok istenilirdi ki. Filmin hızlı çekimlerine devam edercesine, Gördes'imizin güzel ormanlarının arasından otobüsün yol almasıyla manzaranın gözümüzün önünden akıp geçmesini, yüreğimizin heyecanlanarak, tozlu yollardan, tümseklerden virajlardan geçerken dualarımızın bizlere eşlik etmesiyle yolculuğumuz devam ederdi.
Uzun süren yolculukta yanımıza aldığımız azığımızda kulaç, ekmek, peynir, üzümdü. Naylon torbaların olmadığı o eski günlerde peşkire, mendile veya yağlık denilen beze sarılırdı. Azığı olmayanlar ise Pekmezci kahvelerinde yarım saat mola verilir, oradaki kahvede halâ tadını unutamadığımız köy ekmeğine bolca sürülmüş tereyağlı ekmek ve kaynamış yumurta ile is kokan çay"...Bizlere sunulan en güzel ziyafet gibiydi. Öyle tatlı gelirdi ki... İzmir’e 4 saatlik zaman diliminde ancak ulaşabilirdik.
Susuzluğumuzu yol kenarında bulunan çeşmelerde durarak içer, hayratı yapana dua ederdik. Otobüs bileti alırken mutlaka kadın ve erkek diye belirtilir, yanındaki hemcinsiyle yolculuğa devam edilirdi.
Yol kenarlarında otobüsü bekleyen köylüleri ve yanındaki çuvalları, fındık sepeti içine koydukları o kıpkırmızı domatesleri, taptaze biberleri unutmak mümkün mü? El işaretiyle duran otobüsten, muavin inip; yüklerini bagaja yerleştirir, bekleyen yolcuları da içeriye alırdı. Tüm koltuklar doluydu. Nereye oturacaklar acaba? diye düşünmeye fırsat kalmadan aradaki yürüme boşluğuna oturuveren o güzel insanların yüzündeki gülümsemeyi görmeliydiniz. Otobüse binmek bile onlara mutluluk verirdi.
Çocuklar için bilet alınmaz, ilkokul çağında olmasına rağmen annelerinin kucağında arada yolculuk ederlerdi. Hava buz gibi soğuk olmasına rağmen yolcuların çokluğuyla içerisi bayağı sıcak olurdu.
Ve otobüs şoförlerimiz; İzzet Akdağ, kardeşi Nail Akdağ, Girginler, Tarık Tuncay, Dinarlı Mehmet'le yolculuk besmeleyle başlardı. Şoförümüzün hayırlı yolculuklar dilemesi...
Yolcular arasında hal hatır sormalarla muavin ve şoför ev sahibi, bizler misafirleri gibiydik.
Ulaşım;
1950 yılından önce İzmir'e gidiş Salihli üzerinden yapılır, oradan aktarmalı İzmir otobüsüne binilirdi. Daha sonraki yıllarda Akhisar yolunun yapılmasıyla daha iyi bir yolculuk imkânı sağlanmıştı. İlk binince birbirini tanıyanların niçin yolculuk yaptıkları mutlaka sorulurdu.
Otobüsteki yolcuların; kimi hasta doktora giden, kimi de oğluna kızına hasret gidermeye, esnaf olup İzmir'e mal almaya veya fuara gezmeye giden yolcularla, dışarda okuyan öğrenciler yer alırdı. Sanki ev gezmeleri gibi... Bir ikramları eksik desem o da değil. Limon kolonyasıyla ağırlanan, biz küçüklerin de onları dinleyerek etrafı seyrederek geçirdiği zaman dilimiydi...
Yolun en zor bölümü tavşan alanıydı. Karlı günlerde taşıtların o bölgeyi açması bayağı zordu. Çoğu Gördes'limin kış gününde kara saplanan otobüste sabahın olup yardıma gelecekleri beklediği, genç delikanlıların yakındaki köylerden ekmek ve su getirip yolcularla paylaşıldığını hatırlıyorum. Akhisar' a gelince garajda son bulan veya İzmir' e devam eden yolculuk bizleri mutlu ederdi.
Garajda satılan Akhisar nohut ekmeği mutlaka alınır. Tadı güzel olan ekmek eve götürülen en güzel hediyeydi...
Şoför İzzet ağabeyimiz çok iyiydi. Sohbeti bol mu! desem ne desem! bilemiyorum. Yanındakiyle sadece iki kelime söyler daha çok dinlerdi. Bu kelimeler "Ne var? Ne yok?"...Belki de bu kelimeler onu uyanık tutabilmek için söylediği sözlerdi. Yine öyle bir yolculukta; Şoförün sağındaki tek koltuğa oturan yaşça daha büyük Hatice teyzeydi. Selamlaşma ve yola koyulma faslından sonra İzzet ağabey, her zaman ki sorusunu sormaya başlıyor.
-Ne var ?Ne yok? Hatice teyze!..
Hatice teyze “iyilik oğlum!” Sözlerini kaç kez dese de "Ne var? Ne yok?" sorularının önü arkası bir türlü kesilmiyor. Artık Hatice teyzede çıt yok. Aynı sorunun tekrarlanarak sorulması onu şaşırtıyor, Hatice teyzem tüm Ne var? Ne yokları duymayı bir türlü içine sindiremiyor. Nihayet Gördes'e yaklaşırken nasıl olsa buradan Gördes'e yürüyebilirim diyerek içindeki sese kulak verip birden parlıyor. “Yeter! bu kadar da olmaz! Ne var Ne yoktan başka söz bilmez misin? Sen oğlum!. Durdur şu otobüsü ineceğim” deyince durumun hassasiyetini İzzet ağabey kavrıyor.
“Aman Hatice teyze!..O benim dilimde alışkanlık yapan bir söz...Kusura bakma!..Özür dilerim. Büyüğümsün sen benim” deyip gönlünü alıyor. Tekrar yola koyulup kendini yola kaptıran İzzet ağabeyim biraz zaman geçince sağa dönüp "Ne var ?Ne yok? Hatice teyze” deyivermez mi? Ama bu sefer ikisinde de tatlı bir gülümseme... Bu anlaşılmış olmanın gülümsemesiydi. İşte böyle güzel insanlar ve gülüşmelere eşlik eden yolcular vardı.
Uzun süren bir zaman diliminden sonra nihayet Gördes'ten Akhisar'a veya İzmir'den Gördes' e dönüş yolculuğu sona eriyor. Tüm yolcular bunca yolun zorluklarına rağmen yüzlerinde gülümsemeyle" Haydi selametle "diyerek vedalaşıyorlar.
O güzel yolculara ve şoförlere Allah'tan rahmet diliyor, yaşamdakilere sevgilerimi iletiyorum. Tüm bu yaşanmışlıklarda özlediğimiz saf ve temiz duyguları bizlere yaşattığınız için...
Gördes'imin güzel insanları...
Selametle...
Yazımda bahsettiğim şoförlerimizden İzzet Akdağ ile Hatice Teyze arasında yaşanmış bir hikayeyi anlatmama izin verdiği ve resimlerle geçmişi yad etmemizi sağladığı için İzzet Akdağ'ın kızı Ayfer Etke'ye teşekkür ediyorum...
YORUMLAR