Rüyalarımızı süsleyen güzel günler...
Sıtkı Güven'in işlettiği “YILDIZ SİNEMASI” bizi başka dünyalara götüren, gelecek, hayal ve umutların şekillendirildiği bir mekandı.
Yıldız Sineması’nın önündeki film afişlerine hayranlıkla bakardık. Makinist Yakup veya Recep ağabeyimizin film afişleriyle donatılmış arabalarıyla sokaklarda dolaşır, gösterilecek filmi övgüyle hoparlörden tanıtırlardı. Gelen sesle dışarı çıkardık. "Yeni filmimiz geldi. Hülya Koçyiğit, Kartal Tibet ve Ediz Hun'un oynadığı Hıçkırık filmi… Mendillerinizi hazırlayın. Bu filmde aşk ve hüzün var."
Sinemanın işletmecisi Sıtkı Amca disipliniyle kalabalığı idare etme konusunda çok başarılıydı. Oğulları Cenap, Ali Natık ve Celal de ona yardımcı olurdu. Her hafta cumartesi gecesi loca biletlerimiz ayrılırdı. Üç nolu locanın müdavimi idik.
Giriş o kadar kalabalık olurdu ki… Numaralı tahta koltuklar, altı tane loca...Locaya oturduğumuzda mutlaka tüm salonu gözden geçirir, tanıdıklarla selamlaşırdık.
Heyecanla beklediğimiz filmi bazen kahkahalarla bazen de gözyaşlarıyla izlerdik. Sadece biz değil gelenlerin çoğu kendilerini öyle filmin akışına kaptırırdı ki, izlediğimiz sahnelerin üzerimizdeki etkisi günlerce sürerdi. Cebimizden çıkardığımız mendillerle gözyaşlarımızı silerdik. Sinema salonundakiler ağlaşmalarla filme eşlik ederdi. Bazı sahneler sessizlik içinde gösterimdeyken tüm salondakilerin yediği çiğdem sesleri (çıt çıt çıt sesi) bu sessizliğe izin vermezdi. Bu ses bize adeta enstrüman sesi gibi gelirdi.
Ara verildiğinde “Filme 10 dakika ara” diye yazar ve ışıklar yanardı. Erkekler girişteki küçücük bölüme geçer, sigara içerdi. Kâğıt külaha konulan çiğdem ile gazoz alınırdı. Bizler için sinemaya gitmenin en keyifli yanı çiğdem gazoz ikilisiydi. Bu ikiliyi başka yerde yeseniz içseniz bu tadı yakalayamazdınız.
Bayramlarda ise gündüz matineleri kadın ve çocuklar için gösterime girerdi. Bayram öncesi arife günü evde yapılan kulaçlardan birkaç tane alır, yanına da peynir ve üzüm koyar, ince havluya sararak bez torbada yanımızda getirirdik. Filmimizi izlerken karnımız acıkınca getirdiklerimizden parça parça atıştırırdık. 3 seans arka arkaya film gösterimi olurdu. Saat 10:00 sularında girer, akşamüstü dışarıya çıkardık. Gözlerimiz kan çanağı gibi acımaya başlar, gün ışığından kamaşırdı. Uykudan kalkmış gibi sendeleyerek eve gelirdik.
İç dünyamızı ise sormayın sakın! O içler acısı bir durumdaydı. 12 yaşında bir çocuğun 5-6 saat diliminde ağlamadan gülmeye, korkudan entrikaya yaşadıkları bir anda kabullenilir şeyler değildi. Rüyalarımız bile uzun süre filmlerin etkisinde kalırdı.
Sinema sadece film seyretme yeri değildi bizim için, aynı zamanda sosyalleşme mekanımızdı. İlkokulda rontlar, şiirler okurduk; ortaokul yıllarında cumartesi geceleri kurallar gereği okul kıyafetlerimizle ailece gittiğimiz sinema aynı zamanda tiyatro gösterilerimize, bilgi yarışmalarımıza, münazaralara ev sahipliği yapardı. Anılarımızda en çok yer alan ise Yıldız Sineması'nda yapılan düğünlerdi. İlk danslarımızı da burada ettik. Akhisar'dan gelen orkestra eşliğinde gelin ve damadın danslarıyla, "abidik gubidik twist", "kazacok" oyunlarıyla coştuğumuz güzel günlerdi.
Bu arada Gördes'te sinemada enteresan bir olay da yaşanmıştı. Size anlatacağım bu anı halâ dilden dile dolaşıp bizi gülümsetmeye devam etmekte...
Sinema hınca hınç dolu...Hatice teyze ilk kez komşusunun davetiyle sinema ve filmle tanışacak. Çekirdek çiğdemle başlayan eğlence bir anda gerginliğe dönüşüyor.
Filmde aşık olduğu delikanlı, kızı öldürüp kaçıyor. O sırada kıza yardıma koşan başka delikanlıyı polis katil diye tutukluyor. Hatice teyzemin içi elverir mi? "Kalkın komşular, biz gördük. Adam suçsuz!" diye sahneye doğru bağırarak koşturuyor. Herkes bir anda ne olduğunu anlamaya çalışıp bir taraftan da Hatice teyzeye durumu anlatmaya çalışıyor.
Bakar mısınız buradaki güzelliğe...
Yanlış nerede olursa olsun, film de olsa Hatice teyzeye göre kabullenilir bir şey değil. Tüm insanların yüreği keşke Hatice teyze gibi duyarlı olsa. Benim de geçmişe özlemim bundan olsa gerek...Umutlarımızın şekillendiği güzel sinemamızda, umutsuzluğa da yer olmadığını öğrendik.
Anılarımızdaki bu güzel yürekli insanlara rahmet diliyor, yaşam varsa umut da vardır diyerek, Yıldız Sineması’nın anılarıyla, Gördes’imin güzel insanlarına sevgilerimi iletiyorum.
YORUMLAR