Hüseyin TUNÇAY

Hüseyin TUNÇAY

htuncay45@gmail.com

Gördes'in Çocukları-I

04 Temmuz 2024 - 09:45 - Güncelleme: 04 Temmuz 2024 - 09:46

Dört yıl önce bir sosyal medya mecrasında, Nevin Başaran ile Yurtcan Biryol arkadaşımızın gayretleriyle bir araya gelen bizler, 1972 Gördes Ortaokulu mezunları, bilgi, görgü, ve hayat tecrübesi kazandıran güzel ilçemizde buluşacağız. Birkaç defa teşebbüs etsek de başaramadığımız toplanma için, Kurban Bayramı tatilinin sonu olan, 22 Haziran 2024 Cumartesi tarihi birçoğumuza uygun geldi. Grup arkadaşlarımızdan; Berat Uysal, Mehmet Tınç, Cafer İpek, Nazife Ender Bayram, Seyhun Erdem ve Aydan Yalçın programları ve mazeretleri sebebiyle katılamadılar.
            Ben Manisa’dan yola çıkıyorum. Mezun olduktan sonra, elli iki yıldır görüşemediğim arkadaşlarım var. Heyecanlıyım.
            Dingiller Mahallesi’nden Gördes’e doğru ilerlerken yol çalışması yapan iş makinelerini görüyorum. Bu çalışma da tam seçim arifesinde başlamıştı. Gördes-Akhisar arasındaki yolun hikâyesi neredeyse bizimle yaşıttır. Her söz verişin ertesinde aynı manzarayı ve yarım bırakılan yolu gördüğümüz için ciddi bir güvensizlik duyuyoruz. Bu yol kaç iktidar eskitti!!!
            Yeni evlenecek çiftle ilgili sosyal medyada paylaşılan fotoğrafı ve yapılan ironiyi hatırladım! Gelin arabasının arkasına, “Aşkımız Gördes-Akhisar yolu gibi bitmesin” yazıyordu!
            Bir arkadaşımızın kaza yaparak eşini kaybettiği virajdan geçerken yaşadığım bir olay geldi aklıma. 1975 yılında, Gördes Halı Spor Kulübü’nde yaptığım güreş antrenmanının ertesinde apandisit rahatsızlığım ortaya çıktı. Dr. Hüseyin Tokuç, ilk müdahalenin ardından acilen Akhisar’a sevketti. Stabilize yollarda, tozun toprağın içinde merhum Mehmet Kaya amcanın bizi hastaneye yetiştirmek için nasıl mücadele ettiğini hatırlıyorum. O zaman da şimdiki gibi ameliyat yapacak operatörümüz (cerrah) yoktu. Galiba ilçemizde en uzun süre görev yapan operatör, Beşeylül İlkokulundan sınıf arkadaşımız Sarper’in babası Zafer Güngör’dü...
            Hekim sayısında ve temel branşlarda kısa aralıklarla yüzümüz gülse de yarım asırdır yaşadığımız mahrumiyet tablosu maalesef değişmedi. Canla başla çalışanların kıymetini bilemedik, sahiplenemedik. Bir arkadaşımın anlattığına göre hemşehrilerimiz Demirci Devlet Hastanesine ya da diğer komşu ilçelere gitmek zorunda kalıyorlarmış. “Geçen gün Demirci Devlet Hastanesine gittim, en az 15 Gördesli vardı.” dedi.
            670 metre rakımlı ilçemize yaklaştıkça hava değişiyor, çam kokusu ve serin havayla buluşuyorum. Yolumuz, Tavşanalanı’ndan geçerken kış mevsiminde yolculuk meşakkatliydi. Buzlanma yüzünden bazı yerlerde kayma riski olurdu. 1982 yılı Ocak ayında Antalya’dan askerlik izni için geldiğimde, kar yolları kapayınca geri dönmek zorunda kalmıştım.
            Eski yol güzergâhındaki Sarıdede Mahallesi, otobüslerimizin mola yeriydi. Şoförlerimiz dinlenir,  yolcular da soluklanır ihtiyaçlarını giderirdi. Karnınız aç ise, üzerinde yedi milimetre köy tereyağı sürülmüş (yarım ya da çeyrek) çarşı ekmeği ile köy yumurtası yer, küpteki ayrandan içer, vakit varsa çayla kapanışı yapıp yolunuza devam ederdiniz. O telâşı, samimiyeti ve damak tatlarını özlüyorum.
            Karayağcı (Yanıkdağ Köyü) Mahallesi yol ayrımını geçince, etrafı ormanla çevrili Yeşil Gördes’i görmeye başladım. Merhum Necmi Kaya’nın sattığı, bir zamanlar bayram ve önemli günleri kutlamak için kullandığımız Gördes kartpostalları gözümün önüne geldi. İlçemizin fotoğrafı ve el halımız bu kartpostalların vazgeçilmez parçasıydı.
            Arkadaşlarımızla buluşma noktamız; bizim “Çamlık” dediğimiz, bir zamanlar Devlet Yolu Caddesi’nden buraya kadar yürüyüş yaptığımız alan, yapılan son düzenlemeyle Millet Bahçesi adı verilen yer olacak.
            Millet Bahçesi’nde, sosyal tesise gelişimizde her zamanki centilmenliği ve nezaketiyle Ali Dedeler karşılıyor bizi. O esnada, aynı dönem mezun olduğumuz, vefatına kadar uzun yıllar Gördes Gazetesi’ndeki “YILDIZ’IN KÖŞESİ”nde yazıları yayımlanan, ilçemizin muhtelif yerlerinde eserleri olan, tabiat aşığı, Kobaklar Köyü’ndeki müze evin sahibi, Orman İşletme Müdürlüğünde memurluk yapan merhum Mehmet Yıldız amcamızın kızı İsmet Yıldız arkadaşımızla karşılaşıyor ve toplantımıza davet ediyoruz.
            Yıllar sonra karşılaştığımız arkadaşlarımızla merhabalaşıp, hal hatır sorduk. Toplantımıza; Ali Dedeler, Ali Zeren, Aynur Uçkun Karaca, İbrahim Sakız, Mustafa Karaaslan, Nevin Başaran (Nevin arkadaşımızın babası ortaokulda okuduğumuz yıllarda Ziraat Bankasının şube müdürüydü), Selami Karaüzüm, Şule Menteş, Hamide ebemizin oğlu Ünal Sermet ve Yurtcan Biryol katıldı. Gördes’in Çocukları olarak hepimiz tarif edilmez bir mutluluk yaşıyoruz.
            Sohbetimiz, Gördes ürünü peynir çeşitleri, öz ve hakiki tereyağ, ekşi mayalı ev ekmeği ve reçeller, özellikle Ramazan aylarında Manisa’da da aranan tahinli pide ile bahçeden yeni toplanmış yaz meyvelerinden oluşan kahvaltı soframızda devam etti. Çalışma hayatına devam eden arkadaşlarımız olduğu gibi pek çoğu benim gibi emekli olmuş.
            Kahvaltıdan sonraki bölüme, ortaokul yıllarımızdan beri müziğe olan ilgisi artarak devam eden ozanımız Ali Zeren bağlamasıyla renk kattı, gönül telimizi okşadı... Tabii ilk parçası Gördes türküsü oldu...
Bir incecik yolum  gider Gördes’e efem
Ilgıt ılgıt kanım damlar mor fese
Öldüğümü duyurmayın herkese efem
Dalgın uykulardan uyanamadım
Top zülüflü yarim senden ayrılamadım...
...
            Ali Zeren konuşma arasında, Boyalı Mahallesi ve çevresinde birkaç yıldır çam fıstıklarından ürün alamadıklarını, ağaçların meyveye durmadığını, farklı kurum ve kişilerle yaptıkları temastan da sonuç alamadıklarını, millî  servetin heba olduğunu söyledi. Kısa bir değerlendirmeden sonra Nevin Başaran arkadaşımız, çözüm bulabilecek kurum ve işin uzmanı kişilerle temasa geçti. Umarım bu sorunumuz çözülür.
            Belediye Başkanı İbrahim Büke’nin Ziyareti
            Sohbetimiz devam ederken, Gördes Belediye Başkanı İbrahim Büke nezaket gösterip ziyaretimize geldi. Bizler de tebrik edip, hayırlı olsun temennilerimizi iletmek istiyorduk isabet oldu.
            Kısa ziyarette, özellikle Yurtcan Biryol  arkadaşımız ilçemize ait yapılabilecek, hayata geçirilebilecek, hemşehrilerimizin gelirlerini arttıracak projelerden bahsetti.
            El halıcılığının vatanı, litaratüre “Gördes düğümü/Zor düğüm/ Çift düğüm”ü hediye eden, ülkemizde ve dünya müzelerinde (arkadaşımız Yurtcan Biryol, Amerika Newyork Metropolitan Museum’da sergilenen bir Gördes halısını paylaşmıştı) onca kökboyalı yün halısı sergilenen ilçemiz, makine halısına yenik düştü. Halıcılığımız neredeyse tarihe karıştı diyebiliriz. Kooperatifleşemediğimiz için de atkısı çözgüsü yün, kök boyalı halılarımız birer birer kayboldu. Şimdi nadide örnekli halılarımızı (Sinekli Gördes, Kız Gördes, Mihraplı Gördes, Direkli Namazgâh...) Çin üretip pazarlıyor...
            Ortaokul Türkçe kitabımızda Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun Gördes halısını konu ettiği “Ayşe Kızla Vato” okuma parçası işlenirken nasıl heyecanlandığımı hâlâ dün gibi hatırlıyorum. Öğretmenimiz İnsel Güven uzun yorumlar yapıyor, bizde bu el sanatımızla gurur duyuyorduk.
“Kınalı parmaklarıyla hüznün sarı dalını halısına işlerken;
‘Gece bir ses geldi derinden,
Beni mi çağırdı Yemen çöllerinden?’
deyip kara gözlerinden akıttıkları yaşlarla medeniyet dokuyan Ayşe Kızlar...” (1)
            Sonra, sigara üretim harmanlarının vazgeçilmezi tütünümüz dünyaya egemen şirketler vasıtasıyla (tahdit mıntıka vb.) sınırlandırıldı ve sonunda karneye bağlanarak şirketin istediği cinsi ve miktarı üretmek zorunda bırakıldık.
            Halkımız çok derin bir geçim sıkıntısı ve yoklukla mücadele etmeye başladı. Bu Gördes’ten göçü tetikledi. Binlerce Gördesli, Manisa, İzmir gibi şehirlere taşınarak buralarda çalışmaya başladı.
            Belediye başkanımız İbrahim Büke’ye ziyaretleri dolayısıyle teşekkür ediyor, ilçemizin hayrına olacak çalışmalara ve projelere yardımcı olmaya hazır olduğumuzu tekrar belirtiyoruz.
Çamlık/Millet Bahçesi
            Beden eğitimi dersi öğretmenimiz Mustafa Varol aynı zamanda resim dersimize de giriyordu. Bir dersimizde bizi çamlığa getirerek, Gördes’i gören doğu yamacına oturtup ilçemizin sulu boya resmini yaptırmıştı. Bu resmi uzun yıllar saklamıştım.
            Bir zamanlar küçük bir hizmet binası ve birkaç beden eğitimi aletinin olduğu geniş alan çok iyi değerlendirilmiş, her türlü sosyal etkinliğe cevap verecek birimler ve alanlar tesis edilip, etrafına yol yapılmış. Sosyal birimlerle çevre yolu arasına kâfi miktarda piknik masası ile sabit mangallar yerleştirilmiş. Çamların arasında insan ruhunu dinlendiren, huzur veren bir yer olmuş. Çok büyük harcamaların yapıldığını gördüğümüz bu tesislerin korunup geliştirilmesi, farklı platformlarda tanıtılması, cazibe merkezi haline getirilmesi bütün Gördeslilerin görevi.
            Gördes Ortaokulunun Misyonu
            1969-1970 öğretim yılında girdiğimiz Gördes Ortaokulunu, 1972 yılında bitirmiştik.  Geçimini tarım ve halıcılıkla sağlayan küçük  Anadolu kasabasındaki ortaokul, eğitim yuvası olarak yüklendiği misyon, öğretmenlerimizin meslek aşkı ve fedakârlıklarıyla birleşmiş,  ailelerimizin yokluğa ve zor şartlara rağmen çocuklarını okutma arzusu, bizim öğrenme ve merak isteğimizle ile hedefine ulaşmıştır.
            Bu okuldan mezun olan Gördes’in Çocukları, bir sonraki eğitim basamağında akademik olarak hiçbir zorluk çekmemiştir.
            Ortaokulda geçirdiğimiz eğitim süreci bizi hayata hazırladı. Pek çok arkadaşımız mezun olduktan sonra ciddi eğitim programları (deneme liseleri, meslek liseleri vb.) yürüten liseleri başarıyla bitirip bu okullardaki “İftihar listeleri”ne girdiler.
Gördes Ortaokulu
            Biz, birinci ve üçüncü sınıfı Kız Sanat Okulu binasının zemin katında, ikinci sınıfı da ana binada okuduk. Kız Sanat Okulunun zemininde  iki büyük bir de giriş kapısının sağında oldukça küçük dershane vardı. Top sahasına bakan dershaneyi, (okulun öğrenci mevcuduna göre boş kaldıysa) soğuk kış günlerinde beden eğitimi salonu olarak kullanıp kasa minder hareketleri yapar, sınıflara açılan  geniş alanda masa tenisi oynardık. Kız Sanat Okulu binasında, merdivenlerden çıkınca sol tarafta şapkalarımız (ortaokullarda şapka kullanmak mecburiyeti vardı) için kullandığımız askımız, bodrum katında  iş atelyemiz vardı. Atelyede, Ali Katkat öğretmenimizin rehberliğinde ahşap malzemelerden el becerilerimizi geliştiren (çamaşır tokacı, askı, oklava, tahta kaşık, kirman...) çalışmalar yapardık.
            Kız Sanat Okuluna gelen ablalarımız, temiz ve güzel giyinir, bizleri tebessümle karşılardı. Biz de onlara hürmet ve saygıda kusur etmezdik. Birkaç yıl evvel, Kız Sanat Okulunun uzun yıllar yöneticiliğini yapan, Gördes’in kızlarına geleneksel el sanatlarımızı öğretip zevk ve estetik duygularının gelişmesine büyük emek veren Ayşe Bayat hocam ve oğlu Gürkan ile karşılaşıp sohbet ettik. Kendisine bir Gördesli olarak müteşekkirim.
            Ortaokulumuzda, yöneticilerin olduğu ana binanın resmî ve disiplinli  bir havası vardı. Girişte sol tarafta, müdür yardımcımızın,  idari işleri yapan okul memurumuzun, köşede de okul müdürümüzün odası vardı. Küçük kooperatifimizde, sınav kâğıtları, temel kırtasiye malzemeleri ile birkaç gıda maddesi ve tadını hâlâ bugün özlediğimiz, lokumu iki bisküvi arasına sıkıştırıp yediğimiz “çifte kuvvet” satılırdı.
            Kutsal öğretmenlik mesleğinin hakkını vererek yapan, hal ve davranışlarıyla bize örnek olup derslerimize giren öğretmenlerimiz; İnsel Güven ve Ziynet Demirağ (Türkçe), İbrahim Toker (matematik), Şükrü Dönmez (sosyal bilgiler), Bayram Ercan (fen bilgisi), Muazzez Özcan (İngilizce), Şamil Ersoy (tarım) idi. Muazzez Özcan öğretmenimizin tayini çıkınca İngilizce dersimizde istikrar bozuldu, eksikliklerimiz okul dışından gelen farklı kişilerle tamamlanmaya çalışıldı.
            Bayram Ercan öğretmenimiz, renkli tebeşirlerle çok güzel şekil ve şemalar çizer, fen konularını böyle anlatır, Yalçın öğretmenimiz, sınıfa girince önce karşı duvara kadar gider gelir ondan sonra bizimle selamlaşırdı.
            Ebedi aleme göçen öğretmenlerimize sonsuz rahmet, hayatta olanlara sağlık ve esenlikler dileriz.
            Bizim tertemiz sınıflarda eğitim görmemizi sağlayan,  kışın ayazında kömür sobalarımızı yakan  hizmetlilerimizi rahmet ve şükranla anıyorum.
1)  https://www.gazetegordes.com/yazarlar/huseyin-tuncay/ayse-kızla-vato-i/925/

Bu yazı 603 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Hüsrev Demirulus
    2 ay önce
    Okurken çok duygulandım. Hüseyin hoca ile aynı dönemde okumadım, ben üç sene sonra ortaokula başladım ama resimde olan ve yazıda bahsi geçen hocalardan ben de ders aldım, tanırım onları. Vefat edenlere Allahtan rahmet diliyorum. Yazı için teşekkürler. Çok güzel olmuş.
  • Hüseyin Tunçay
    1 ay önce
    Çok teşekkür ederim Hocam, sağ olun.