'Yedi Güzel Adam', 'Filinta', 'Diriliş-Ertuğrul' gibi dizilerle atağa geçen TRT1 ekranlarında, ramazan ayı için özel olarak hazırlanmış bir dizi daha başladı. 'Yunus Emre-Aşkın Yolculuğu' adlı dizi, hem oyuncu kalitesiyle hem de görüntü ve çekim kalitesiyle son derece başarılı bir yapıt olmuş. Yunus Emre rolünü üstlenen Gökhan ATALAY başta olmak üzere tüm oyuncular hakikaten rolünün hakkını veriyor.
Bir yolculuk esnasında Tapduk Emre ile yolu kesişen Yunus, onun Şeyh olduğunu bilmeden yol arkadaşlığı yapıyor. Tapduk Emre'nin hikmetli konuşmaları Yunus'u çok etkiliyor. Dizinin ilerleyen bölümlerinde kader, onları çok farklı şekilde karşı karşıya getiriyor.
'Yunus Emre-Aşkın Yolculuğu' dizisinde, Yunus Emre'nin hayatı anlatılıyor. Fakat ezber bozan bir dizi yapılmış. Çünkü bizim bildiğimiz Yunus Emre ile ekranlarda boy gösteren Yunus Emre bir değil. Bizim bildiğimiz Yunus Emre, 40 yılını Dergaha veren, dergahta odun taşıyan, dergahın kapısından eğri odun bile sokmayan bir Anadolu ereni. Aynı zamanda şiirler söyleyen halk şairi.
Fakat dizide Yunus Emre, Nallıhan Kadısı olarak karşımıza çıkıyor. Dediğim dedik diyen, suçlulara acımadan cezasını veren, kalemini kıran, sert, otoriter bir Yunus, Kadı Yunus. Ben şimdiye kadar Yunus Emre'nin kadılık yaptığına dair bir bilgi okumamıştım.
Dizinin senaryosunu araştırdım. Yunus Emre'nin ilerleyen günlerde kadılığı bırakıp -şimdilerde atıştığı- Şeyh Tapduk Emre'nin dergahına talebe olarak gireceği yazıyor. Fakat kadılığı bırakıp Şeyhe mürit olmak, Aziz Mahmut Hüdayi'nin hikayesi, Yunus Emre'nin değil.
Yunus Emre'nin bilinen hikayesi ise şöyle:
Yunus Emre, Sivrihisar'ın Sarıgöl köyünde doğar. Ekincilikle geçinen yoksul bir adamdır. Kıtlık olduğu bir yıl köyüne götürmek üzere Hacı Bektaş'ın dergahına buğday almaya gider. Hünkâr, bir derviş gönderip Yunus'a sorar: Buğday mı istersin nefes mi? Yunus, 'Ben nefesi ne yapayım, bana buğday gerek' der. Bunun üzerine öküzüne buğday yüklerler. Yunus yola koyulur. Fakat köyüne yaklaşınca pişman olur. 'Buğday birkaç günde yenir, biter. Nefes isteseydim' der. Tekrar dergaha dönüp himmet ister. Fakat Hacı Bektaş, senin kilidin bizden çıktı artık Tapduk Emre'de der.
Yunus sonra gider Tapduk Emre'nin dergahına girer. Kendisine odun taşıma görevi verilir. Dergaha 40 yıl odun taşır. Hiç eğri odun taşımaz, hep doğru odun taşır. Hatta bir gün Şeyhi dayanamaz sorar: 'Ey Yunus, dağda hiç eğri odun yok mudur? Hep doğru odun getirirsin.' Şeyhim, der Yunus. "Dağda eğri odun çok; lâkin senin kapında odunun bile eğrisi yakışmaz!" der. Böyle çalışarak erer gider.
Elbette Yunus Emre'nin hayatı hakkında değişik rivayetler, söylentiler mevcuttur. En çok yazılıp dillendirilen, Yunus'un Tapduk Emre'nin dergahına girip olgunluğa erişmesidir. Bildiğim kadarıyla bu dergaha Yunus bir Kadı olarak değil de bir alelade vatandaş olarak girer. Yunus'un hayatında gerçekten Kadılık yaptığına dair bir kaynak var mıdır? Bu da araştırmacıların işi.
Not: Amacım diziyi eleştirmek falan değil. Dizi çıktığı günden beri severek takip eden ve başarılı bulan birisiyim. Hatta tüm dostlara da tavsiye ediyorum. Ayrı bir büyüsü var dizinin. Konuşmalar, kostümler, kıyafetler insanı o günlere götürüyor. Hele adaletle ilgili söylemler, insanı derinden etkiliyor. Tek merak ettiğim, Yunus Emre Kadılık yapmış mıdır, yaptıysa şimdiye kadar neden bize anlatılmadı?
Sağlıcakla kalın.
YORUMLAR